Teknoloji yatırımlarını nasıl çekeriz?
KÖŞE YAZILARI
Teknoloji yatırımlarını nasıl çekeriz?
Teknoloji yatırımlarını çekebilmek için gerekenler listesinde ilk sırada şüphesiz ki ülkenin bu alandaki eğitim ve yetenek geliştirme faaliyetleri yer alıyor. Eğitimde STEM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik) alanlarına güçlü bir vurgu yapılması gerekiyor.
Bir ülkenin dünya arenasındaki gücünün en önemli belirleyicilerinden birinin, teknoloji geliştirme kapasitesi olduğu bir dönemde yaşıyoruz. İnovasyon, ekonomik ilerlemenin temelini oluşturuyor. Ülkeler, inovasyonu teşvik etmeye, yüksek becerilere sahip işler yaratmaya ve dijital çağda küresel liderler olarak konumlanmaya çalışarak teknoloji yatırımlarını çekme yarışındalar. Bu konuda başarılı olan ülkeler hangi stratejileri takip ediyorlar? Yabancı yatırımları çekmek için gerekli olan “yapısal reformlar”, teknoloji alanında hangi reformların hayata geçirilmesini gerektiriyor? Ülke olarak bu arenada kendimize yer açabilmek için hangi kısayolları kullanabiliriz? Bu yazıda başarı örnekleri üzerinden ilgili stratejilere değineceğiz.
Teknoloji yatırımlarını çekebilmek için gerekenler listesinde ilk sırada şüphesiz ki ülkenin bu alandaki eğitim ve yetenek geliştirme faaliyetleri yer alıyor. Eğitimde STEM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik) alanlarına güçlü bir vurgu yapılması gerekiyor. Bu konuda en iyi örneklerden biri Singapur. Singapur'un eğitim sistemi, STEM becerilerini güçlendirmeye odaklanarak tasarlanmış bir sistem. STEM konuları, ilkokuldan itibaren öğrencilere sistematik bir şekilde öğretiliyor ve bu konuların diğer alanlarla entegre bir şekilde işlenmesi teşvik ediliyor. Öğrencilerin küçük yaşlardan itibaren teknoloji ile ilgilenmeleri için “STEM Inc. Öğrenme Merkezi” gibi merkezler kurularak, öğrencilere yönelik interaktif sergiler ve atölyeler ile bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında ilgi uyandırmak amaçlanıyor.
STEM Uygulamalı Öğrenme Programı ile okulların endüstri ortaklarıyla iş birliği yapmaları ve bu sayede öğrencilerin gerçek dünyada işe yarayacak projeler geliştirmeleri sağlanıyor. Google, Microsoft ve IBM gibi şirketlerle yapılan iş birlikleri, öğrencilere teknoloji sektörü hakkında içgörüler kazanma ve projelerde çalışma şansı veriyor. Sanayi liderleri ile iş birliği yaparak beceri açığını kapatan Singapur, teknoloji şirketleri için bir merkez hâline gelmiş durumda ve dünyanın dört bir yanından yatırım çekmeye devam ediyor.
Yatırımların önünü açacak olan bir diğer önemli hamle, girişimlerin kolayca iş yapabildikleri, desteklendikleri ve önlerine engel konulmayan bir ülke olabilmek. Dijital öncelikli bir yaklaşım benimseyen ve işletmelerin bürokratik süreçlerini daha kolay hâle getirmesini sağlayan en başarılı ülkelerden biri Estonya. Estonya'nın e-devlet uygulamaları bürokratik işlemleri hızlı bir şekilde tamamlamayı mümkün kılıyor. E-residency (e-vatandaşlık) sistemi sayesinde Estonya, başta start-up'lar olmak üzere birçok teknoloji şirketi için çekici bir destinasyon hâline geldi.
E-vatandaşlık sistemi, dünyanın her yerinden bireylerin Estonya'nın sanal sakinleri olmalarına ve ülkenin dijital hizmetlerine ve iş ortamına erişmelerine olanak tanıyor. 2014 yılında başlatılan bu program öncelikle Estonya'yı küresel girişimciler, serbest çalışanlar ve yeni kurulan şirketler için daha çekici bir destinasyon haline getirmek amacıyla tasarlanmış. Estonya'nın start-up’ları destekleyen rekabetçi bir vergi sistemi de var. E-vatandaşlara, dağıtılmayan ve yeniden yatırıma aktarılan karlar üzerinden %0 kurumlar vergisi uygulanıyor. Bunun gibi basit ve şeffaf vergi uygulamaları da ülkeyi işletmelerin büyümesi için cazip bir ortam hâline getiriyor. Bürokrasinin ortadan kaldırılması ve iş dostu bir atmosfer oluşturulması sayesinde Estonya, yasa yapıcıların sağladıkları esnekliğin teknolojik inovasyonu nasıl canlandırabileceğinin parlak bir örneği olarak karşımızda duruyor.
Estonya'nın e-devlet uygulamaları bürokratik işlemleri hızlı bir şekilde tamamlamayı mümkün kılıyor. E-residency (e-vatandaşlık) sistemi sayesinde Estonya, başta start-up'lar olmak üzere birçok teknoloji şirketi için çekici bir destinasyon hâline geldi.
Teknoloji arenasında ön saflarda yer almak için atılması gereken bir diğer önemli adım da araştırma ve geliştirmeye (Ar-Ge) öncelik vererek inovasyonu tetikleyen bir ekosistem oluşturmak. Bu, çok paydaşlı bir yapının kurgulanmasını gerekli kılıyor. Bu konuda örnek olarak düşünülebilecek ülkelerden biri de Güney Kore. Güney Kore uzun yıllardır Ar-Ge'ye yaptığı istikrarlı yatırımlarla dikkat çekiyor. Brain Korea 21 programı gibi hükümet girişimleriyle, akademi ile endüstri arasında iş birlikleri teşvik ediliyor. Hükümet ve özel sektör arasındaki güçlü işbirliği de teknoloji yatırımlarını çekme konusunda katalizör rolü oynuyor. Bu konudaki bir diğer örnek ise Kanada hükümetinin teknoloji şirketleriyle geliştirdikleri güçlü ortaklıklar…
Hükümet destekli Stratejik İnovasyon Fonu, inovasyonu destekleyen projelere fon sağlayarak özellikle yapay zekâ alanındaki önemli oyuncuları ülkeye çekti. Ulusal öncelikleri teknoloji şirketlerinin hedefleriyle uyumlu hale getiren Kanada, YZ alanındaki yabancı yatırımlar için çekici bir destinasyon hâline gelmiş durumda. Teşvikler ve vergi avantajları yoluyla teknoloji merkezi hâline gelen bir diğer ülke de İrlanda. İrlanda'nın Knowledge Development Box programı ile nitelikli varlıklardan elde edilen gelirlere kurumlar vergisi indirimi uygulanıyor. KDB'de yer almaya hak kazanan bir şirket, ilgili tanımlar içinde kalan kârının %50'sine eşit bir vergi indirimine hak kazanabiliyor. İrlanda, araştırma ve geliştirme faaliyetleri için de vergi dostu bir ortam oluşturarak Avrupa pazarında güçlü bir varlık kurmak isteyen şirketler için ilk akla gelen destinasyonlardan biri haline geldi.
Oldukça temel bir gereklilik olmasına karşın değinilmeden geçilmemesi gereken bir diğer özellik de güçlü bir teknolojik altyapıya sahip olma gerekliliği. Örneğin Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve özellikle Dubai’nin akıllı şehirler inşa etme konusunda öncü bir konumda olmasının temel sebeplerinden biri güçlü bir altyapıya sahip olması. Hükümetin 5G ağları ve akıllı şebekeler gibi ileri altyapı yatırımlarına verdiği önem teknoloji inovasyonuna elverişli bir ortam yarattı. Dubai'nin YZ araştırma ve geliştirme merkezi olma odaklı çalışmaları da küresel teknoloji devlerini çekerek yabancı yatırımların yoğunlaştığı bir bölge hâline gelmelerine yardımcı oldu.
Örneğin Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve özellikle Dubai’nin akıllı şehirler inşa etme konusunda öncü bir konumda olmasının temel sebeplerinden biri güçlü bir altyapıya sahip olması. Hükümetin 5G ağları ve akıllı şebekeler gibi ileri altyapı yatırımlarına verdiği önem teknoloji inovasyonuna elverişli bir ortam yarattı.
Elbette teknoloji yatırımlarını çekebilmek için gerekli olan faktörler bunlarla sınırlı değil. Özellikle veri korumacılığı politikaları ve açık veriye erişim, inovasyon kültürü, küresel işbirliği ağlarına erişim gibi faktörler de ülkelerin yatırım merkezi haline gelmelerinde önemli rol oynayan değişkenler arasında. Dünya genelindeki başarı öyküleri, bu faktörlerin bir kombinasyonunun inovasyon ve yatırımlar için elverişli bir ortam yaratabileceğini gösteriyor.
Son olarak değinilmesi gereken olmazsa olmaz bir koşul daha var… istikrar ve kararlılık.
Başarılı ülkeler bulundukları konuma geçici hükümet politikaları, dönemsel teşvikler ya da kısa vadeli iş birlikleri sayesinde değil, onlarca yıl süren istikrarlı ve kararlı bir stratejik çerçeve, bu çerçeveyle uyumlu yasal düzenlemeler ve süreğen yatırımlar sayesinde varıyorlar. Dolayısıyla bana göre bizim gibi gelecek vaat eden ancak katedilmesi gereken uzun bir yolu olan ülkeler için atılması gereken ilk adım, teknoloji politikalarının tasarlanması ve uygulanmasından sorumlu olan, kişiler, kurumlar ve hükümetler üstü, kalıcı ve bağımsız bir merkez oluşturulması. Uzun vadeliliğin ve sürdürülebilirliğin yakalanabilmesinin tek yolunun böyle bir yapı oluşturmaktan geçtiği kanaatindeyim.