© Yeni Arayış

Tehlike CHP’nin diyalog masasında stratejisinin olmaması

Tehlike CHP’nin diyalog masasında stratejisinin olmaması

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bugüne kadarki iki görüşmede izlediği strateji bir tür Erdoğan’ın güçlü ve tek karar verici lider yaklaşımı son tahlilde güçlendirmektedir. CHP, bir an önce ülkenin uluslararası insancıl hukuk temelinde demokratikleşmesinin önünü açacak bütünsel siyasal stratejisini netleştirmek ve buna uygun siyasal diyalog taktiklerini belirlemek durumda. Bu anlamda CHP’nin siyasal stratejisinden söz edilemez.

22 yıldır tek başına iktidar olan AK Parti, 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerinde ikinci parti çıkmanın sarsıntılarını yaşıyor. AK Parti, MHP ilişkilerini her gün yeni bir gerilim ve tartışmayla güne başlıyor. MHP lideri Devlet Başkanı sürekli Cumhur İttifakın geleceğine ilişkin mesaj veriyor. En son Çarşamba günü MHP lideri Devlet Bahçeli, “Cumhur İttifakından arzu edilirse çekiliriz” olarak özetlenebilecek açıklaması, hem kendini ortaklıkta garanti altına alma ve hem de Sinan Ateş cinayeti nedeniyle partime dokunanı yakarım” açıklaması yaptı. MHP, AK Parti ilişkisi ve Bahçeli’nin ne yapmak istediği başka bir yazı konusu olacak kapasitede. Önce AK Parti ne yapmaya çalışıyor ve Yeni dönemde CHP ne yapmalı konuları ele almakta yarar var. Türkiye adeta nefesini tutmuş halde, 75 gündür partinin lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni dönemde nasıl bir yol haritası izleyeceğini merak ediyor.

Daha tek cümlelik bir özeleştiri veya izlenen politikalar konusunda radikal ve köklü bir değişikliğe ilişkin küçük bir emare belirtilmiş veya dile getirilmiş değil.

2 Mayıs 2024’te ana muhalefet partisi CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile uzun aradan sonra görüşerek, adına “yumuşa siyaseti” dediği, iktidar karşıtlarıyla diyalog geliştirme siyasetini yürürlüğe koydu. Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İYİ Parti eski Genel Başkanı Meral Akşener ve Ankara’da öldürülen Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş ile yaptığı görüşmeler de yumuşama siyaseti kapsamında değerlendirilmekte. Ancak bu dört görüşmeyle ilgili, iktidarın beklentilerinin birbirinden çok farklı olduğu çok açık görülüyor. Toplumsal dikkatlerin odaklandığı buluşma doğal olarak 2 Mayıs ve 11 Haziran tarihlerinde yapılan CHP lideri Özgür Özel ile Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın bir araya gelişi oluyor. İktidarın “yumuşama siyaseti” adını verdiğine CHP normalleşme demeyi tercih ediyor.  

Apayrı içerikler çağrıştıran bu tanımların nereye doğru evrileceğine dair muhalefet saflarında kafalar çok karışık. Süreç temkinli kaygıyla izleniyor. Özgür Özel, 8 ay önce oturduğu CHP Genel Başkanlığı koltuğunun hakkını vermek için Cumhurbaşkanıyla uzun süre sonra görüşmek için randevu istedi. Başardı da. 

Bu anlamda kendini ispat etti, CHP’yi siyasette bir küme daha atlatmaya çalışıyor gibi görünüyor. Partiler arasında diyalog, siyasal mücadelenin, doğru muhalefet yapmanın zorunlu bir gereğidir. 

Kendine güvenen siyasetçinin muhatabıyla görüşmesinde, sorunları müzakere etmesinde herhangi bir sakınca olamaz ve kaygılanacak bir şey değildir. Anlaşıldığı kadarıyla Recep Tayyip Erdoğan seçim yenilgisinin kendine fatura edilmeyeceği, payının dahi konuşulmayacağı bir zemin yaratmak için, “yumuşama siyasetini” masaya sürdü. Siyasette oyun kuran lider pozisyonunu yeniden kazanma peşine düşmüş görünüyor. Partisinin saflarında buna cesaret eden çıkamadığı gibi, şimdi muhalefet saflarında gedik açma planları yapıyor.

Erdoğan, bir kez daha “yeni anayasa” tartışmasını görüşme masasının ortasına yerleştirerek merkezde konumlanmaya çalışıyor. CHP’ye anayasa tartışmasıyla gol atma niyetinde olduğu anlaşılıyor. Recep Tayyip Erdoğan, muhalefet saflarını dizayn etmeyi önümüzdeki cumhurbaşkanı seçimlerinde bir kez daha aday olmak veya kendi kontrolünde bir adayla seçimlere katılmak için çıkış yolu olarak görmekte. 

GÖRÜŞME MASASINDA YENİ ANAYASA

İktidar partisi lideri Erdoğan, bir kez daha “yeni anayasa” tartışmasını görüşme masasının ortasına yerleştirerek merkezde konumlanmaya çalışıyor. CHP’ye anayasa tartışmasıyla gol atma niyetinde olduğu anlaşılıyor. Recep Tayyip Erdoğan, partisinin 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde ikinci parti olarak çıkmasının muhasebesini yapması ve bunun gereği olarak hükümet politikalarında restorasyon yerine, muhalefet saflarını dizayn etmeyi önümüzdeki cumhurbaşkanı seçimlerinde bir kez daha aday olmak veya kendi kontrolünde bir adayla seçimlere katılmak için çıkış yolu olarak görmekte. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu stratejinin nasıl sonuç vereceğini belirleme kudretine eskisi gibi sahip değil. Erdoğan’dan daha çok CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in ve partisinin bundan sonra izleyeceği siyaset ve CHP siyasetine muhalif seçmenin göstereceği teveccühe bağlı. Her şeyden önce süreci “yumuşama veya normalleşme siyaseti” sınırlarının çok ötesinde ele almak gerekiyor.

Yumuşama siyaseti; iktidarın sertlik, hukuksuzluk siyasetine son verme girişimi ise, normalleşme dendiğinde ne anlam gerek. Net ve çok anlaşılır değil Recep Tayyip Erdoğan’ın onayına indirgenmiş normalleşme, Türkiye insanının kendisini iyi hissetmesine vesile olabilecek bir şey olamaz. Kronikleşen sorunların çözümü olamaz. Örneğin cezaevindeki yaşlı, hasta paşaları serbest bırakıp, ölüm döşeğindeki Kürt siyasetçileri yok saymak gibi yöntemlerle Türkiye’nin krizine çözüm üretilemez. CHP liderinin, bugüne kadar gerçekleştirilen görüşmelerde, acil çözüm bekleyen sorunları bir demet olarak gündeme getirmesi anlaşılır ve doğru bir yaklaşımdır. Özel’in çeşitli mağdurların sesi olması ve mağdurlarla, Türkiye’nin kaderinin iki dudağı arasında olduğunu sanan kişi arasında köprü görevi görmesi, birçok çevre tarafından sempatiyle ve heyecanla karşılandı, bu çok aşikâr. Bu tarz diyalog, siyasi muhalefeti etkisizleştirme, mücadele diyalog ikilisinin tek ayak üzerinde durması sonucunu doğurma tehlikesi barındırıyor. Esas olarak da Türkiye’nin yaşadığı ekonomik, siyasi ve sosyal sorunları çözemez, rejim krizi derinleşir ve kurumsallaşır.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bugüne kadarki iki görüşmede izlediği strateji bir tür Erdoğan’ın güçlü ve tek karar verici lider yaklaşımı son tahlilde güçlendirmektedir. AK Parti politikalarının değiştirilmesini esas alan bir bütünlük bir stratejinin bir parçası veya unsuru olarak güç zehirlenmesine çarpılmış bir yöneticinin bu türden toplumsal algı yaratmaya veya zaman kazanmaya endekslenmiş muhalefeti dizayn etme çabaları, muhalefetin istediği sonuç üretemez. CHP, bir an önce ülkenin uluslararası insancıl hukuk temelinde demokratikleşmesinin önünü açacak bütünsel siyasal stratejisini netleştirmek ve buna uygun siyasal diyalog taktiklerini belirlemek durumda. Bu anlamda CHP’nin siyasal stratejisinden söz edilemez. Bu olmadığı sürece her şey Erdoğan’ın işini kolaylaştıracağı unutulmamalıdır.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER