TCMB’nin faiz kararı ve fiyat istikrarı
EKONOMİ
TCMB’nin faiz kararı ve fiyat istikrarı
Daha açık bir ifade ile, Merkez Bankası’nın politika faiz oranından daha etkili olan araç, iletişim aracıdır. Eğer iletişim aracı etkin kullanılmaz ise, piyasa beklentilerine uyumlu bir dil ve politika izlenmez ise, güven oluşmaz.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, fiyat istikrarını sağlamak üzere yetkilendirilmiştir. Bu çerçeve de merkez bankaları görevlerini yerine getirirken bazı araçlar kullanırlar. Bu araçlardan biri de politika faizidir; ancak politika faiz kararı, sadece değişen oran ile piyasaları etkilememektedir. Aynı zamanda sözlü yönlendirme ile de desteklenmesi gerekmektedir.
Daha açık bir ifade ile, Merkez Bankası’nın politika faiz oranından daha etkili olan araç, iletişim aracıdır. Eğer iletişim aracı etkin kullanılmaz ise, piyasa beklentilerine uyumlu bir dil ve politika izlenmez ise, güven oluşmaz.
Güvenin inşa edilememesi durumunda, Merkez Bankası’nın piyasayı yönlendirmesi ve beklentilerini pozitife çevirmesi mümkün değildir. Bu durumda, faiz politikasının etkinliği zayıflayacaktır.
Örneğin, kasım ayında piyasa beklentisi, politika faiz oranında 250 baz puan faiz artışıydı; ancak 500 baz faiz artışı yapıldı, bu karar Merkez Bankası’nın bir an önce, faiz artışlarını tamamlayarak, sona gelineceği algısının oluşmasına neden oldu.
Ekonomi politikalarında alınan kararların etkileri, ekonomik aktivitelere gecikmeli yansımaktadır. Merkez Bankası, ihtiyaç duyulan gecikme süresi kadar, sıkı para politikası kararlılığını koruyamazsa, fiyat istikrarında istenilen hedefe ulaşılması mümkün olmayacaktır. Bu nedenle, bugünkü faiz kararının piyasa beklentileriyle uyumlu olması önem arz etmektedir.
Merkez Bankası politika faizi aracı, kemoterapiye benzetilebilir, hastanın ihtiyaç duyduğu süre ve gerekli dozda kullanılması durumunda yararlı olacaktır. “Azı karar; çoğu zarar”, “Zehri doğuran miktardır” sözlerini hatırlamakta yarar vardır.
Merkez Bankası’nın para politikası kararı, artık sözlü yönlendirmelerle daha etkin bir şekilde desteklenerek, piyasa katılımcıları anketleri izlenerek, yukarı yönlü fiyat hareketlerindeki beklentilerin kırılması önem arz etmektedir.
Merkez bankalarının fiyat istikrarını sağlamak üzere kullandığı para politikası araçlarını diğer ekonomi politikalarının hedeflerinden bağımsız bir şekilde kullanılmasının ne derece başarılı olabileceği tartışmalıdır. Çünkü maliye politikası otoriteleri de ülkede istihdamın artırılması ve refahın artırılması için ekonomik büyüme hedeflerini yakalamak üzere uygulayacakları genişlemeci adımlarla para politikasına tezat oluşturabilirler.
Para politikasının fiyat istikrarını sağlamak üzere odaklandığı daraltıcı araçlar ekonomiyi yavaşlatırken, istihdamı düşürürken, yatırımları negatif etkilerken, aynı şekilde ekonomik büyümenin de düşüşüne neden olacaktır.
Maliye politikası araçları olan kamu harcamaları ve vergi politikasıyla genişlemeci politikalar tercih edilerek ekonomik büyümenin sağlanması yönünde adımların atılması durumunda toplam talepte artış olacaktır. Bu durum doğal olarak daraltıcı para politikası ile uyumlu olmayacaktır. Bu nedenle talep artışı fiyatlarda tırmanışa neden olacak ve fiyat istikrarını bozacaktır. Bu durumda maliye politikası başarılı olmaya çalışırken, para politikasının da başarısızlığına neden olacaktır.
Asıl sorulması gereken soru ise, “Maliyet enflasyonuna yönelik politikaların geliştirilmesi için neler yapabiliriz?” olmalıdır. Bu nedenle, yenilebilir enerji, tarım, hayvancılık, madencilik, eğitim sektörlerine yatırım yapılmalı ve eylem planlarıyla harekete geçilmelidir.
Diğer yandan ise para politikasının başarılı olması için uygulanacak daraltıcı politikalar ile ekonomide likidite düzeyi düşecektir. Faiz artışına neden olacak ve bu gelişmeler doğal olarak talebi kısarak yatırımların düşmesine neden olacak ve maliye politikasının başarısını baltalayacaktır.
Bağımsız maliye ve para politikası otoritelerinin varlığı ve kurumlar arası koordinasyonun sağlanması durumunda başarılı bir ekonomi yönetiminin inşa edilmesi mümkündür.
Ülke ekonomisine ilişkin planlamalar yapılırken, bütün bağımsız kurumların istişaresiyle kısa, orta ve uzun vadeli planlamaların yapılması gerekmektedir. Böyle bir durumda oluşturulan planlar çerçevesinde bütün kurumlar roller üstlenir ve başarılı olmak için inisiyatif alarak ciddiyetle görevlerine odaklanırlar.
Maliye ve para politikasının koordinasyonunun sağlanması için her iki otoritenin de bir plan çerçevesinde aynı rotada buluşmaları gerekmektedir. Enflasyona yol açmayan üretime dayalı ekonomik büyüme stratejilerinin geliştirilmesine odaklanma sağlanmalıdır.
İstihdam sağlayan, katma değer üreten, yurtiçi tasarruf açığını kapatan, sermaye birikimi sağlayan, cari açık değil cari fazla sağlayan, ulusal paranın değerlenmesini sağlayan, dış borç stokunu azaltan üretime dayalı bir ekonomik büyüme sağlanmalıdır.
Ekonomik büyüme ile cari açık ve enflasyon arasındaki doğru orantı ortadan kaldırılmasıyla makro ekonomik istikrarın sağlanması mümkün olacaktır.
Sonuç olarak; “Merkez Bankası’nın politika faiz oranı kararı ve oranı ne olacak?” sorusundan daha önemlisi; “Talep enflasyonunu, belki faiz politikasıyla kontrol altına alabiliriz, peki maliyet enflasyonunu ne yapacağız, üretim yapmadığımız sürece, maliyet enflasyonuyla karşılaşmayacağız; ancak, üretimsiz, ne kadar dayanabiliriz? Firmalar bir bir konkordato ilan ettiklerinde, ne olacak?” soruları olmalıdır. Asıl sorulması gereken soru ise, “Maliyet enflasyonuna yönelik politikaların geliştirilmesi için neler yapabiliriz?” olmalıdır. Bu nedenle, yenilebilir enerji, tarım, hayvancılık, madencilik, eğitim sektörlerine yatırım yapılmalı ve eylem planlarıyla harekete geçilmelidir.