Tanpınar'a Huzur Yok 44. Bölüm: Karşılıklı kölelik
EDEBİYATPederim Payidar Bey... Küçük dağları o yarattı, ay’ı göğe astı ve kurtlara bir tepeye çıkıp ulumayı o öğretti…
Arizona İmecesi, Viktor’la dostluğumuzun başlama düdüğüydü. Cesedi tahtalıköye gömdükten sonra meyhaneye gittik ve dostluğumuz pekişene dek içtik. Aynı kabukta yanyana duran bezelye taneleri gibiydik artık.
Viktor, hayat hikayesini özetledi ve sonra bazı ayrıntılara girdi. Ben de ona kendi maceramı anlattım: “Anglo-Iranian Petrol Şirketi’nin hisselerini aldım… Pederim Payidar Bey, Tanrı’nın kalfasıdır: Küçük dağları o yarattı, ay’ı göğe astı ve kurtlara bir tepeye çıkıp ulumayı o öğretti… En güvendiğim kişi Ahmet Hamdi Tanpınar adlı yazardır; günü gelince onunla tanışacağım…”
Viktor’dan önce hiç arkadaşım yoktu. Lami Alem’le münasebetimiz tensel hararet kesildi mi mesafeli bir tanışıklığa dönüşüyordu. İnsanlarla aramda herhangi bir mesuliyetin doğmasına mahal vermiyordum. Bilirsiniz dostluk, aşk ve başarı… bunlardan birini istiyorsanız, diğer ikisine boşvermeniz gerekir. Başarıya hevesli değilim, benim derdim hür olmak: Müstakil, bağımsız, özgür… Kendime tapmıyorum, fakat benliğimi inşa edebilmek için tek başına kalmalıyım.
İnsanların çoğu umursanmamaya, terslenmeye, reddedilmeye, küçümsenmeye, kovulmaya, emir almaya, suçlanmaya, azarlanmaya, terkedilmeye ve unutulmaya derin bir ihtiyaç duyar.
Dylan Thomas’tan hayranlıkla bahsediyor Viktor. Onun şiirlerini ezberden okuyor:
Ve hükmü kalmayacak ölümün gayrı
Çırılçıplak zombiler yapışıp yoğrulacak […]
Ezelî ve ebedî gebe okyanus
Doğuracak yeniden
Boğulmuş, çürük-çarık o kurnaz delileri.
Âşıklar can verecek, yaşayacak aşk
Kıvranıp duracaklar işkence tezgahında
Lime lime kasları savrulacak poyrazda
Ellerinde kalacak yarım imanları da. […]
Başına çekiç gibi vurur papatyaların
Kül çayıra saçılmış o paslı çivilerin
Başkaldıramadığı çelikten yağmur
Üstünde derin güzün vahşi zikzaklarıyla. […]
Boynuzlu canavarlar sömürecek onları
Ve hükmü kalmayacak ölümün gayrı.
“Harika!” diyorum sevinçle. Ben de ona Tanpınar’ın Mahur Beste’sinden cümleleri İngilizce’ye çeviriyorum:
“Molla Bey tahakkümlü tabiatiyle, nüfuzlu ve her tenkidin üstünde kalan şahsiyetliyle, etrafındakilerin hemen hepsini farkında olmadan bir esir gibi kullananlardan, daha doğrusu, bir esir bağlılığını onlarda en tabii bir ruh haleti yapanlardandı.”
“Oğlunun üst üste yazdığı mektuplarda üşenmeden, yorulmadan saydığı muvaffakiyetlerine rağmen Molla Bey, yuvasında kuzgun yavrusu bulmuş bir leylek gibi, bu mahluktan tiksiniyordu.”
“Cemiyetin kaderini yapan her türlü geçici şartlar aşılsa bile çok derinde, aşılması imkansız olan bir duvar vardı. Bu her medeniyetin fertlere bir miras gibi aşıladığı, içtimai bir insiyak halinde babadan oğula süregelen bir zihniyetti. Onu değiştirmek çok güçtü.”
Viktor beni allak bullak eden bir sual yöneltiyor: “Bu alıntılar hep baba-oğul meselesiyle ilgili… Öncesinde de babanı ‘Tanrı’nın kalfası’ diye andın. Bana biraz daha babandan bahsetmek ister misin?”
“Hayır” dedim “anlatacak birşey yok.”
Dostluk, aşk ve başarı… Bunlardan birini istiyorsanız, diğer ikisine boşvermeniz gerekir.
***
Kimseyle yakın olmak istemiyorum, çünkü…
İnsanların çoğu umursanmamaya, terslenmeye, reddedilmeye, küçümsenmeye, kovulmaya, emir almaya, suçlanmaya, azarlanmaya, terkedilmeye ve unutulmaya derin bir ihtiyaç duyar. Bu 10 ihtiyacı karşılamazsanız… ilgili, nazik, samimi, yüceltici, davetkar, eşitlikçi, toleranslı, sevecen, dostça ve vefalı davranırsanız… şaşırır, dengesizleşir, öfkeye kapılır ve ihtiyaç duydukları kötülüklerin tümünü size yansıtırlar.
Onu umursamazsanız, sizin ona düşman olmadığınızı ve de kendi imparatorluğunuz olduğunu düşünerek size ilgi duyar.
Terslerseniz, onun zayıf ve korkak olduğunu vurgulayarak inandırıcı, güvenilir hale gelirsiniz.
Reddederseniz, bu sizin gücünüze işarettir.
Küçümsemeniz, gerçeği bildiğiniz fikri uyandırır.
Kovar, dışlarsanız, cesur ve ne yaptığını bilen biri konumuna yükselirsiniz.
Emir verirseniz, sadakati celbedersiniz.
Suçlarsanız, karşınızdakini bir iç-tartışmaya sürüklersiniz.
Azarlarsanız, hakimiyetinizin altını çizmiş olursunuz.
Terkederseniz, sağlam görünürsünüz.
Unutursanız, yetkinliğinizin zirvesine çıkarsınız!..
İlgili tutumunuz, sizi sığınak arayan bir avare gibi gösterir.
Nezaketiniz, zayıflığınızın kanıtıdır.
Samimiyetiniz bir yanaşma tavrı sayılacaktır.
Yüceltirseniz, yaltaklanan bir zavallı konumuna düşersiniz.
Davet ederseniz, rüşvet veriyor gibi algılanırsınız.
Eşitlikçi davranır, üstünlük taslamazsanız, yetersizliğinize hükmedilir.
Tolerans gösterirseniz, korkaksınız demektir.
Sevecenlik, sıfırla çarpılır.
Dostane tutum, sefaletin itirafı sanılır.
Vefa, çaresizliğin alametidir…
Oldurmak isterseniz, olmaz.
Zayıf ve korkak primatlar, güçlü ve cesur primatların kölesi olmak isterler.
Köleliğe karşı mısınız? O halde kaybetmeye mahkumsunuz.
Tefrikanın tüm bölümlerini okumak için yukarıdaki görsele tıkla ☝️
İlginizi Çekebilir