© Yeni Arayış

Suya yazmak

Vatandaş olarak genellikle verdiğimiz vergilerle ve bunların devlet tarafından nasıl harcandığı ile ilgiliyiz. Elbette, bu çok önemli. Ancak bunların dışında devletin almaktan vazgeçtiği vergiler var. Bunu pek konuşmuyoruz. Devlet, nasıl aldıklarıyla ve harcadıkları ile kişisel hayatımızı ve ülke refahını etkiliyorsa, almaktan vazgeçtikleriyle de benzer bir etki yaratıyor.

Haftada bir de olsa sizi okuyanlarla buluşmak güzel bir duygu. Ancak bazı zamanlar (ki bu duyguya son zamanlarda çok sık kapılıyorum) yazmak gerçekten çok zor oluyor. Ülkenin gündemi çok sarsıcı ve dehşet dolu hikayelerle kaplı. 

Sağlık kurumlarının yoğun bakımlarında öldürülen bebekler, çocuk ve kadın cinayetleri, çeteler ve çevre katliamları baş döndürücü şekilde gündeme geliyor. Yoğun bakım konusunun sadece yenidoğan bebeklerle ilgili olduğunu da düşünmüyorum. 

Türkiye’de yoğun bakımlarda yer bulmak bir sorun. Bunu başıma geldiği için iyi biliyorum. Sizi genellikle merdiven altı tabir edebileceğimiz özel hastanelerin yoğun bakımına yönlendiriyorlar. Bu konuda Sağlık Bakanlığı’nın çok ciddi düzenlemelere gitmesine ihtiyaç var. Bunlardan birini konuşurken, gündem çok geçmeden değişiyor.  

Demokrasi var gibi yapıyoruz, hukuk var gibi yapıyoruz, liyakat var gibi yapıyoruz… 2000’li yılların başında kamuda iyi yetişmiş bir kuşak yok edildi, şimdi de iyi yetişen gençler başka ülkelerde gelecek arıyor. Düzensiz göçlerle demografik yapımız hızla değişiyor.

Ben ekonomi yazıyorum, bugün de meclise sunulan 2025 yılı bütçesini yazmak üzere bilgisayarın başına oturdum. Ülkenin bu kadar gündemi varken yazdıklarımın anlamı var mı diye düşünmeden edemiyorum. Bazen suya yazar gibi hissediyorum...

Ben yine bildiğim yerden anlatmaya devam edeyim. 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçesinde bütçe giderlerinin 14 trilyon 731 milyar lira, bütçe gelirlerinin ise 12 trilyon 800 milyar lira olacağı tahmin ediliyor. Vergi gelirleri beklentisi 11 trilyon 138 milyar lira. Bütçe açığının 1 trilyon 930 milyar lira olması bekleniyor.

Vatandaş olarak genellikle verdiğimiz vergilerle ve bunların devlet tarafından nasıl harcandığı ile ilgiliyiz. Elbette, bu çok önemli. Ancak bunların dışında devletin almaktan vazgeçtiği vergiler var. Bunu pek konuşmuyoruz. Devlet, nasıl aldıklarıyla ve harcadıkları ile kişisel hayatımızı ve ülke refahını etkiliyorsa, almaktan vazgeçtikleriyle de benzer bir etki yaratıyor. Bunu muafiyet, istisna, vergi affı ve iade gibi işlemlerle yapıyor.

Muafiyet, vergi mükellefi olması gereken kişi ve kuruluşların vergi yasaları uyarınca vergi dışında bırakılması iken istisna ise vergi konusunun vergi dışında bırakılması olarak tanımlanabilir. Devletin almaktan vazgeçtiklerine vergi harcaması diyoruz. Vergi harcamasını daha geniş olarak, devletin, ekonomik, mali ve sosyal amaçlarla tahsil edeceği vergilerden, kısmen veya tamamen, geçici ya da sürekli olarak vazgeçmesi diye tanımlamak mümkün. Vergi harcamalarının kamu bütçesi üzerindeki etkisinin kamu harcamalarından farksız olduğunu söyleyebiliriz.

Aslında vergi harcamaları toplumsal faydaları gözetilerek yapılır. Düşük gelirli esnafı, yaşlı vatandaşı, öğrenciyi veya sağlık mensubunu korumak isteyebilirsiniz. Ya da gelişmesini istediğiniz bir sektörle ilgili olarak veya araştırma- geliştirme faaliyetlerinin teşvik için kullanabilirsiniz.

VERGİ HARCAMALARI TOPLUMSAL FAYDA GÖZETİLEREK YAPILIR

Şehir hastanelerini, köprüleri konuştuğumuz kadar vergi harcamalarını konuşmuyoruz. Oysa vazgeçilen vergiler birilerinin cebinde kalıyor, gelir dağılımını değiştiriyor. Azalan vergi gelirlerini telafi etmek için daha da daralan vergi tabanı üzerine abanıyoruz. Aslında vergi harcamaları toplumsal faydaları gözetilerek yapılır. Düşük gelirli esnafı, yaşlı vatandaşı, öğrenciyi veya sağlık mensubunu korumak isteyebilirsiniz. Ya da gelişmesini istediğiniz bir sektörle ilgili olarak veya araştırma-geliştirme faaliyetlerinin teşvik için kullanabilirsiniz. Ancak bunun etkin olması ve toplumla paylaşılması gerekir.

Dolayısıyla etkin olmayan istisna, muafiyet, indirim, vergi ertelemesi, terkin, hızlandırılmış amortisman, vergi kredisi, indirimli vergi oranı, vergi tatili, mahsup ve iade işlemleri, uzlaşma ve cezada indirim müesseseleri ile vergi afları vb. uygulamaların yürürlükte kalması kamu kaynaklarının verimsiz alanlarda kullanımına neden olur. Ekonomi yönetimleri, maliye politikası araçları içerisinde yer alan kamu harcamaları veya vergi harcamaları yoluyla kamu politikası hedeflerini yönlendirir. 

2025 yılı vergi harcaması tahmini ise 3 trilyon 5 milyar lira. 2024 yılında bu rakam 2 trilyon 210 milyar liraydı. 2024 yılında vergi gelirlerinin yüzde 25’ine denk gelen bu kalem, beklentilerin aksine daha artmış yüzde 27’lere tırmanmış gözüküyor. Halbuki Orta Vadeli Plan’da hem de Sayın Hazine ve Maliye Bakanı’nın konuşmalarında birçok kez vergi harcamalarının gözden geçirileceği ve azaltılacağı ifade edilmişti.

Bütçe açığı vermek uğruna kimlerin vergisinden vazgeçiliyor? Vatandaşlar, devletin hazinesinin gerçek sahibi. Onlar adına yapılan her işlem onların cebini doğrudan ilgilendiriyor. Vergi alınıyor, alınan vergiler harcanıyor ya da vergi ödemesi gereken bazı kişilere ekonomik, sosyal veya siyasi amaçlarla ayrıcalıklar tanınıyor. Bütün bu yapılanlar sizin daha zengin ya da yoksul olmanıza neden oluyor. Bunun için hazinenin gerçek sahiplerinin bu konuda duyarlı olması ve vergi harcama raporlarının şeffaf olarak paylaşılmasına gerek var.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER