© Yeni Arayış

Suriye’ye geri dönüş: Uzun ince bir yol

Geçtiğimiz hafta Türkiye’ye gelip sınır kapılarındaki geri dönüşleri de gözlemleyen Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, Türkiye'nin 'izinli çıkış-giriş' politikasını takdir ederek, “Bu, mültecilerin kendilerini bekleyen koşulları değerlendirebilmelerine olanak tanıdığı ve Suriye'ye sürdürülebilir geri dönüşlerin önünü açabileceği için en iyi uygulamalardan biridir” dedi.

Zorla veya erken geri dönüşler çoğu zaman ikincil yerinden edilmelere yol açarken, uzun vadeli istikrarsızlık sürdürülebilir yeniden entegrasyonu engelliyor. Suriye’ye geri dönüşlerin hızlı ve kitlesel değil kademeli ve seçici olacağını, dönüş kararının hem Suriye’den kaynaklı koşullardan hem de Türkiye’deki ekonomik ve siyasi gelişmelerden etkilenerek ilerleyeceğini bekleyebiliriz.

Esad rejiminin 2024’ün sonunda yıkılmasından sonra Suriye’de hızlı bir değişim süreci başladı. Suriye’nin geleceğiyle ilgili değerlendirmeler içinde Türkiye açısından öne çıkan konulardan birisi de Türkiye’deki Suriyelilerin ülkeye dönüşü. Suriye'de geçiş dönemi başkanı ilan edilen Ahmed eş-Şera’nın 4 Ocak’ta Ankara’ya yaptığı ziyarette bu konu önemli görüşme başlıklarından biri olabilirdi. Ancak yapılan açıklamalardan gördüğümüz kadarıyla Şara bu konuya hiç değinmedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise “Suriye'nin ekonomik kalkınması hızlandıkça gönüllü geri dönüşler de ivme kazanacaktır” demekle yetindi.

2011 yılında başlayan iç savaş sonrasında en yüksek sayıda Suriyeli nüfusuna ev sahipliği yapan Türkiye’de Esad rejiminin yıkılması sonrasında Suriyelilerin dönüşü yönünde yüksek beklentiler oluştu. Bazı muhalefet aktörleri Suriyelilerin Türkiye’de kalması için artık bir sebep kalmadığını öne sürerek hızlıca ve kütlesel olarak geri gönderilmeleri gerektiğini savundu. Benzer tartışmalar pek çok Avrupa Birliği ülkesinde de ortaya çıktı. Örneğin Almanya, Suriyelilerin yaptığı sığınma başvurularını hemen dondurdu. Özellikle sağ partiler daha önce sığınma başvurusu kabul edilmiş Suriyelilerin bile geri gönderilmesi yönünde görüşler ortaya attı.

Uzun yıllar mülteci söyleminin[i] merkezine tarihi misyon (‘Osmanlı’nın devamı olarak gönül coğrafyasına bir borç’), dini sorumluluk (‘muhacire kapısını açan ensar’) ve ahlaki üstünlük (‘iki yüzlü Avrupa’nın ve ensar-muhaciri anlamayan CHP’nin aksine’) iddiası yerleştiren AKP ise bu yeni duruma hemen uyum sağladı. AKP’li aktörlere göre Türkiye zor zamanlarda mazlumun yanında yer alarak doğru olanı yaptı. Şimdi rejim değiştiğine göre Suriyeliler de ülkelerine geri dönebilecek. Örneğin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esad’ın Rusya’ya kaçışının hemen ertesi günü yaptığı açıklamada “Suriye istikrara kavuştukça gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüşlerin de artacağını” belirterek uzun süredir bu konuda kamuoyunda oluşan hoşnutsuzluğa hitap etmiş oldu. Rejimin yıkılmasını takip eden ilk günlerde televizyon kanallarında sınır kapılarından verilen uzun kuyruk görüntüleri de kitlesel geri dönüş izlenimi yarattı.  

Aslında Türkiye’den Suriye’ye gönüllü geri dönüşler daha önceden başlamıştı. Hem Türkiye’de derinleşen ekonomik kriz ve artan mülteci karşıtı söylem hem de Suriye’deki çatışmaların azalmasıyla ortaya çıkan görece güvenlik ortamı geri dönüşlerde rol oynadı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya Ocak ayı sonunda yaptığı açıklamada 2017 yılından bu yana 821.579 Suriyelinin geri dönüş yaptığını açıkladı. Resmi rakamlara göre geri dönüşlerin yaklaşık yüzde 10’luk bir bölümü (81.576 kişi) Esad rejiminin yıkılmasından sonra gerçekleşti.

Peki kısa vadede Türkiye’deki Suriyelilerin ülkelerine kitlesel bir şekilde dönmelerini beklemek ne kadar gerçekçi? Suriyeli bir aile geri dönüş kararını vermek için neleri göz önünde bulundurur? Bu konudaki literatür ve geçmiş örnekler geri dönüşlerle ilgili bize ne söylüyor? Geri dönüşün koşullarını değerlendirmek için göç literatüründeki itme-çekme (push-pull) faktörlerinden faydalanmak mümkün. Başta Türkiye olmak üzere dünyanın farklı yerlerine dağılmış 6 milyon Suriyelinin geri dönüş kararı, muhtemelen bu itme ve çekme faktörlerinin karmaşık etkileşimi tarafından şekillenecek. Bu itme-çekme faktörlerini ev sahibi ülke ve menşe ülke açısından ele alalım.

Ev sahibi ülke ile ilgili faktörler

Genel ekonomik durum, iş imkanları, kamu hizmetlerine erişim, yerel dili konuşabilme, kültürel entegrasyon, göçmenlerin toplumsal kabulü, yasal statü ve vatandaşlık beklentisi gibi faktörleri bu grupta sayabiliriz. Buna göre bulunduğu ülkede iş sahibi olan, çocuklarını okula gönderebilen, sağlık hizmetlerine erişimi olan, o ülkenin dilini konuşabilen ve oraya kültürel olarak entegre olmuş bir ailenin kalmak için pek çok sebebi vardır. Ülkede göçmenlere yönelik nefret söyleminin artması, yasal statünün belirsizliği (vatandaş olma olasılığının zayıflığı) ise kalmayı zorlaştıran etkenler.

Suriye’ye dönmeyi düşünen bir aile Suriye’de can güvenliğinin ve siyasi istikrarın sağlandığını, yol, elektrik, su, internet gibi altyapı hizmetlerinin verildiğini, eğitim ve sağlık gibi kamu hizmetlerine erişebildiğini gözlemlerse dönüş için istekli olacaktır.

Menşe ülke ile ilgili faktörler

Güvenlik, istikrar, altyapı imkanları, iş olanakları, kamu hizmetlerinin sağlanabilmesi, mülkiyet hakları, aile ve sosyal bağlar da geri dönüş konusunda karar aşamasında olan ailelerin göz önünde bulunduracağı faktörler. Buna göre Suriye’ye dönmeyi düşünen bir aile Suriye’de can güvenliğinin ve siyasi istikrarın sağlandığını, yol, elektrik, su, internet gibi altyapı hizmetlerinin verildiğini, eğitim ve sağlık gibi kamu hizmetlerine erişebildiğini gözlemlerse dönüş için istekli olacaktır. Ayrıca daha önceden sahibi olduğu malı-mülkü hala yerindeyse ve mülkiyet hakları garanti edilmişse, döneceği yerde aile ve sosyal bağları varsa (örneğin farklı ülkelerden dönmüş akrabaları, arkadaşları, komşuları varsa) geri dönüş ihtimali artacaktır.

Suriye’ye dönmeyi düşünen ailelerin ülkelerindeki ve özellikle geri dönmek istedikleri bölgedeki durumu tam olarak anlayabilmeleri için oraya gidip inceleme ve gözlem yapmaları önemli. Ancak Türkiye’deki mevzuat geçici koruma statüsündeki Suriyelilerin bir kez ülkeden çıktıktan sonra bu statüyü kaybetmelerine sebep oluyordu. Son zamanlarda ise bu konuda bir değişiklik yapıldığını görüyoruz. Geçtiğimiz hafta Türkiye’ye gelip sınır kapılarındaki geri dönüşleri de gözlemleyen Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, Türkiye'nin 'izinli çıkış-giriş' politikasını takdir ederek, “Bu, mültecilerin kendilerini bekleyen koşulları değerlendirebilmelerine olanak tanıdığı ve Suriye'ye sürdürülebilir geri dönüşlerin önünü açabileceği için en iyi uygulamalardan biridir” dedi.

Yugoslavya ve Afganistan örnekleri

1992-1995 arasında Yugoslavya İç Savaşı sırasında yerinden edilen ve Avrupa ülkelerine giden 2,2 milyon mültecinin geri dönüşü ancak Dayton Anlaşması’ndan sonra başladı. Suriye’de de Esad rejiminin devrilmesi elbette önemli bir kırılma noktasıdır. Ancak unutmamak gerekiyor ki Yugoslavya örneğinde etnik gerginlikler geri dönüş kararını etkiledi. Mülkiyeti olan, iş imkânı olan, aile bağları olanlar ilk önce döndü. Mültecilerin pek çoğu da gittikleri ülkede yerleşti. Bu da bize gösteriyor ki savaşın bitmesi gidenlerin tamamının geri dönmesini garanti etmiyor.

Afganistan örneği de Suriye’ye geri dönüşler açısından bazı dersler barındırıyor. Sovyet işgali, Taliban yönetimi ve 11 Eylül sonrası işgal nedeniyle ülkeden kaçan milyonlarca mülteci 2002’den itibaren Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) desteğiyle ülkelerine geri döndü. Ancak siyasi baskı, yoksulluk, istikrarsızlık, mülkiyet anlaşmazlıkları nedeniyle yeni göç dalgaları oluştu. Bu da bize gösteriyor ki prematüre geri dönüşler sürdürülebilir değil. Zorla veya erken geri dönüşler çoğu zaman ikincil yerinden edilmelere yol açarken, uzun vadeli istikrarsızlık sürdürülebilir yeniden entegrasyonu engelliyor. Dolayısıyla mültecilerin Suriye’ye dönüşünü isteyen komşu ülkeler ve AB ülkelerinin önceliği Suriye’de güvenlik ve istikrarın sağlanması için çalışmak olmalı.

Sonuç olarak, Suriye’ye geri dönüşlerin hızlı ve kitlesel değil kademeli ve seçici olacağını, dönüş kararının hem Suriye’den kaynaklı koşullardan hem de Türkiye’deki ekonomik ve siyasi gelişmelerden etkilenerek ilerleyeceğini bekleyebiliriz. Peki gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüşü desteklemek için neler yapılabilir? Kamuoyunda oluşan geri dönüş beklentisine rağmen çok sayıda Suriyelinin Türkiye’de kalmasının sonuçları ne olur? Geri dönüşe yönelik politikalarla entegrasyon politikaları nasıl dengelenebilir? Bunlar da bir sonraki yazının konusu olsun.

----

[i] Rabia Karakaya Polat (2018) Religious Solidarity, Historical Mission and Moral Superiority: Construction of External and Internal ‘Others’ in AKP’s Discourses on Syrian Refugees”, Critical Discourse Studies, 15(5), pp: 500-516

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER