Suriye’deki gelişmelerin Türkiye- AB ilişkilerine yansımaları
DIŞ POLİTİKASuriye konusunda işbirliğinin ve AB’nin Türkiye’ye yönelik yeniden alevlenen ilgisinin üyelik sürecinin yeniden canlanmasına yol açacağını düşünmek gerçekçi olmayacaktır. Türkiye AB ilişkilerinde son yıllarda ortaya çıkan karşılıklı çıkar merkezli, tematik ve al-vere dayalı işbirliği modeline uygun gelişmeler beklemek daha mantıklı olacaktır.
Dünyada 80’in üzerindeki ülkede seçimlerin yapıldığı bir global seçim yılı olan 2024 boyunca, özellikle ABD seçimleri ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonuçları gündemde oldu. AP seçimleri popülist sağın oylarında bir artışa sahne olurken, seçimler sonrasında Fransa’da yapılan erken seçimlerde popülist partilerin oy oranını artırması, ardından da Federal Almanya’da bölgesel seçimlerde aşırı sağda yer alan AfD Partisinin başarısı ve sene sonuna doğru hükümetin düşmesi AB’nin iki lider ülkesinde iç siyasette belirsizliği artırdı. Kasım ayındaki ABD seçimleri özellikle transatlantik ilişkiler açısından endişe verici bir gelişmeye, yani Donald Trump’ın ikinci kez ABD Başkanı olarak seçilmesine yol açtı.
Tüm bu gelişmelerin sonrasında ise kimsenin tahmin edemediği bir şekilde 2011’den beri Suriye’de iç savaşa rağmen Rusya ve İran’ın desteği ile varlığını devam ettiren Esad rejiminin HTŞ karşısında çöküşüne şahit olduk. Suriye’deki bu beklenmedik gelişme HTŞ’nin nasıl bir idare oluşturacağı ile ilgili belirsizliğe ve endişelere yol açtı. Ancak bunun yanında sahadaki realite ABD ve AB’yi de örgütün terörle ilişkili geçmişine rağmen geçici yönetim ile temas kurma çabalarına sahne oldu.
Suriye’deki gelişmelerin en ilginç yönlerinden biri de Türkiye’nin HTŞ’nin liderliğinde şekillenecek yeni dönemde Suriye üzerindeki etkisiydi. Türkiye bir bakıma Suriye’de muhalif gruplara verdiği destek ve Esad karşıtı siyasetinin meyvelerini topluyordu. Türkiye’nin hem coğrafi konumu itibarıyla ve en fazla sayıda Suriyeliye ev sahipliği yapması sebebiyle Suriye’deki gelişmelerle yakından ilgili olması, hem de Suriye muhalefeti ve HTŞ üzerindeki etkisi sebebiyle Suriye’nin geleceğini belirleyici aktörlerin başında gelmesi AB’nin Suriye konusunda Türkiye ile iletişime geçmesine sebep oldu. Bu doğrultuda geçtiğimiz haftalarda önemli ziyaretler gerçekleştirildi.
İlk olarak, ikinci kez görev alan Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, Ankara’ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Ardından, Aralık başında ikinci dönemine başlayan Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, ve son olarak Şubat ayında yapılması planlanan seçimlere kadar görevde kalacak olan Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Ankara’yı ziyaret etti. Avrupa Parlamentosu Raportörü'nün ziyareti, esas olarak Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye raporunun hazırlanmasına odaklanırken, diğer ziyaretler, Suriye'deki gelişen yeni durum ile ilgiliydi.
AB'nin Türkiye'ye olan ilgisi, büyük ölçüde Türkiye'nin Suriye'deki yeni rejim üzerindeki etkisi ve Suriye'deki yeni dönemin şekillenmesinde işbirliği yapma potansiyeliyle bağlantılıydı.
AB’NİN TÜRKİYE’YE İLGİSİ SURİYE’DEKİ YENİ DÖNEMLE BAĞLANTILI
Nacho Sanchez Amor'un ziyareti, Avrupa Komisyonu'nun 2024 yılı Türkiye raporunun ardından gelecek olan yeni Avrupa Parlamentosu raporunun hazırlanmasına odaklandı. Ziyareti sırasında, Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Büyükelçi Mehmet Kemal Bozay ile Türkiye-AB ilişkilerini bölgesel gelişmeler ışığında tartıştı. Ayrıca, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, DEM Partisi eş başkanları Tülay Hatim ve Tuncer Bakırhan ile ve sivil toplum kuruluşlarından temsilcilerle de görüşmeler gerçekleştirdi. Amor, birçok belediyeye kayyum atanmasını eleştirdi ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Başkan Yardımcısı Remzi Çalışkan'ın tutuklanmasından duyduğu üzüntüyü dile getirerek, bu tür eylemlerin Türkiye-AB Gümrük Birliği'nin modernizasyonunu engellediğini belirtti. Amor'un ziyareti, AB'nin siyasi koşulluluk ilkesinin, Türkiye-AB ilişkilerinde önemli bir faktör olmaya devam ettiğini hatırlatmış oldu.
Von der Leyen'in ziyareti ise doğrudan Suriye'deki yeni durumun yansımaları üzerine gerçekleştirildi. Von der Leyen, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte düzenlediği ortak basın toplantısında, Türkiye'deki Suriyeli mültecilere yönelik ek 1 milyar Avroluk yardım yapılacağını açıkladı. Bu yardımın, göç ve sınır yönetimini desteklemeyi ve gönüllü geri dönüşleri kapsamayı amaçladığını ve Suriye’de doğabilecek yeni ihtiyaçlara göre de revize edilebileceğini ekledi. Avrupa Komisyonu Başkanının ziyareti ile ilgili yapılan açıklamada, Ankara ve Amman’a gerçekleştirilen ziyaretlerinin amacının “Suriye’de Esad diktatörlüğünün düşmesi karşısında Orta Doğudaki bölgesel aktörlerle angaje olmak” olduğu belirtildi. Sonuç olarak, AB'nin Türkiye'ye olan ilgisi, büyük ölçüde Türkiye'nin Suriye'deki yeni rejim üzerindeki etkisi ve Suriye'deki yeni dönemin şekillenmesinde işbirliği yapma potansiyeliyle bağlantılıydı.
Ursula von der Leyen, basın toplantısında Türkiye-AB arasında Suriyelilerin yönlendirdiği ve sahiplendiği bir siyasi geçişi desteklemek için işbirliğinin devamı ve Türkiye-AB ilişkilerini derinleştirmeye olan ilgisini de ifade etti. Türkiye'nin aday ülke statüsünü vurguladı ve Türkiye ve AB’nin birlikte kendi halkları, bölge ve ötesi için birçok kazanım sağlayabileceğini belirtti. AB üyelik sürecinin canlandırılması konusu daha önce, özellikle 2015-16 mülteci krizi sırasında gündeme gelmişti ancak bu, Türkiye'nin AB üyeliği sürecinin hızlanmasını bekleyenler için hayal kırıklığıyla sonuçlanmıştı.
Von der Leyen, Suriye'deki durumun değişkenliğinden bahsederken, ülkenin birliğini koruyarak ve aynı zamanda azınlıklara da saygılı barışçıl bir geçişin sağlanabilmesi için işbirliğinin önemini vurguladı. Avrupa'nın, diplomasi ve insani yardım yoluyla zaten katkı sağladığını belirtti. 2011'den bu yana sağlanan 33 milyar Euro'nun yanı sıra ek olarak 160 milyon Euro'luk yardım kanalize edildiğini ve insani hava köprüsü kurulduğunu da söyledi. HTŞ ile doğrudan temasa geçmenin önemini ve elektrik, su gibi temel hizmetlerin sağlanmasında destek verileceğini vurguladı. Von der Leyen, Suriye'nin yeniden inşa sürecini destekleme, yaptırımların hafifletilmesine hazırlık yapma ve Suriyeli mültecilerin BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ile işbirliği içinde "gönüllü, güvenli ve onurlu" geri dönüşlerini sağlama hususlarına da dikkat çekti.
Von der Leyen ayrıca, Türkiye'nin bölgedeki istikrarı sağlamadaki kritik rolüne dikkat çekti ve Suriye'nin doğusunda Daeş terörünün yeniden yükselmesinin, Türkiye'nin güvenliği için doğrudan bir tehdit oluşturacağını belirtti. AB-Türkiye ilişkilerini "zengin ve karmaşık" olarak nitelendiren von der Leyen, ilişkilerin ilerlemeye devam ettiğini ekledi. Özellikle Türkiye-AB arasında güçlü ekonomik ve ticari bağlara dikkat çekti ve gümrük birliğinin güncellenme sürecini gündeme getirdi. Gümrük birliğindeki ticari engellerin aşılmasına yönelik olarak Komisyon üyesi Šefčovič'i görevlendirdiğini açıkladı. Gümrük Birliği'nin modernizasyonu konusundaki görüşmelerin yeniden başlatılması hususuna dikkat çekmesi 2016’dan beri başlatılamayan bu süreçte bir umudun belirmesine yol açtı. Ancak sürecin başlatılması için koşul olarak öne sürülen Kıbrıs’ta taraflar arasında tekrar görüşmelerin başlatılması, Rusya'ya yönelik yaptırımların delinmesinin engellenmesi ve siyasi kriterler ve hukukun üstünlüğüne yönelik sorunlarda ilerleme sağlanmasına bağlı olarak bu alanda gelişmeler beklenebileceğini vurgulamış oldu.
Son ziyaret, Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock tarafından gerçekleştirildi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile yapılan görüşmede, Suriye'deki durum ele alındı. Bakan Fidan, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve birliğinin önemini vurgularken, Baerbock, ziyaret öncesinde yaptığı açıklamalarda, ülkenin yabancı güçler için bir oyun alanına veya radikal gruplar için bir deneme sahasına dönüşmemesi gerektiği konusunda uyardı. Kobani bölgesi ve Kürt nüfusunun yeni bir şiddet dalgasının doğmasına ilişkin korkularını dile getirdi. Baerbock, ayrıca Suriye'nin yeniden inşası ve Suriyeli mültecilerin geri dönüşünün kolaylaştırılması konularına da odaklandı ve bunun nihayetinde Türkiye'ye de fayda sağlayacağını belirtti.
Bu ziyaretler, Suriye'nin geleceğini şekillendirmede işbirliği potansiyelinin AB-Türkiye ilişkileri için önemli sonuçları olabileceğini ortaya koydu: kısmen de olsa, Suriyeli mültecilerin bir kısmının vatanlarına geri dönüşünün kolaylaştırılması, daha fazla kan dökülmesini önlemeye yönelik çabalar ve azınlıkları koruma çabaları, devam eden çatışmalar nedeniyle yeni göç hareketleri oluşması riski ve Suriye'nin yeniden inşası ve istikrarı için artan işbirliği ihtiyacı. Ancak Suriye konusunda işbirliğinin ve AB’nin Türkiye’ye yönelik yeniden alevlenen ilgisinin üyelik sürecinin yeniden canlanmasına yol açacağını düşünmek gerçekçi olmayacaktır. Türkiye AB ilişkilerinde son yıllarda ortaya çıkan karşılıklı çıkar merkezli, tematik ve al-vere dayalı işbirliği modeline uygun gelişmeler beklemek daha mantıklı olacaktır. Von der Leyen’in vurgu yaptığı ilişkilerin ekonomik boyutu ve gümrük birliğinin güncellenmesi sürecinde ilerleme sağlanması dahi gümrük birliğinde var olan ticari engellerin aşılması, Kıbrıs meselesinde gelişmeler ve Türkiye’nin AİHM kararlarını uygulaması gibi şartların yerine getirilmesine bağlıdır. Türkiye AB ilişkilerinin durumuna ilişkin olarak AB Dış ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ve Avrupa Komisyonu Komşuluk ve Genişleme Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan 29 Kasım 2023 tarihli rapordaki, ilişkilerin canlandırılmasına yönelik önerilerin hayata geçirilmesinde isteklilik ve hızlanma beklenebilir.
İlginizi Çekebilir