© Yeni Arayış

Suriye’de gerçekler ve hayaller

Suriye’de kurulacak masaya oturmak isteyen Türkiye, özellikle ekonomik açıdan zayıflığı İsrail, ABD ve diğer Batılı güçlerle pazarlık yapmasını zorlaştırmaktadır.

Suriye’de 13 yılda gerçekleşmeyen ve son 3-4 yıl içinde donmuş olan siyasi tablo, 12-13 günde değişti. Suriye’nin Kuzeybatısı’nda konumlanmış olan HTŞ, neredeyse hiçbir somut direnişle karşılaşmadan Şam’a girdi ve Esad da, uzun süredir kendisini koruyan ama Ukrayna ile başlattığı savaş yüzünden zor durumda kalan ve artık kendisini savunamayacak duruma düşen Rusya’ya sığındı.

Peki son 3-4 yılda neredeyse donmuş olan siyasi tablo, nasıl oldu da 12-13 günde değişti ve HTŞ güçleri Esad’ı devirdi?

Bunun tek bir açıklaması var; HTŞ, masa başında yapılan anlaşma sonrasında onay aldı, harekete geçti ve Esad devrildi.

Peki anlaşma kimler arasında oldu?

Açıkçası bu sürecin taşıyıcısı ve bir anlamda oyun kurucusu İsrail.

Ve bu süreç, 7 Ekim 2023’de Hamas’ın gerçekleştirdiği terör saldırısı sonrasında başlattığı savaşın sonuçlarından birisi. İsrail sadece Gazze değil, Lübnan’da da sıcak savaşa girdi. İran’la da gerilim tırmandı. Ve her alanda askeri ve siyasi olarak başarı kazandı.

Kuşkusuz bu süreçte İsrail yalnız değildi, ABD başta olmak üzere Almanya ve kimi Batılı ülkeler de siyasi olarak onun yanında oldular.

Dahası İsrail belki İran’ı değil ama Rusya’yı da Esad’ı daha fazla korumaması konusunda ikna etmiş olması çok muhtemeldir.

HTŞ’nin 12-13 günde Esad Rejimi’ni devirmesi bu anlaşmanın bir sonucudur. Diğer yandan İsrail, Esad’ın devrilmesi ile yetinmeyip, rejimin kimi askeri tesislerini bombaladığı gibi Suriye’nin Güneyi’nde de tampon bölge oluşturdu.

Son olarak kabul etmemiz gereken şudur; bölgede yaşananların kazananı siyaseten İsrail’dir. Ve İsrail de, ABD ve Batılı ülkeler de radikal İslamcı güçlere karşıdır. Ve gerektiğinde kullandıkları bu güçleri tasfiye etmekten çekinmeyecektir.

ÜNİTER SURİYE ARTIK ZOR

Bu açıdan bakıldığında, HTŞ’nin Esad Rejimi’ni devirmesi, öncesinde oluşmuş olan federatif yapıyı kolay kolay değiştirmeye yetmeyecektir.

Şu anda Suriye’de üç güç siyaseten varlığını sürdürüyor. HTŞ dışında, SMO ve SDG bulunmaktadır.

Ve var olan tabloda HTŞ, büyük ölçüde İsrail-ABD ile temasta ve güçlerini onlardan almaktadır. Diğer yandan Fırat’ın Doğu’sunda otonom bölge inşa etmiş olan SDG, 2014 yılından bu yana İŞİD’e karşı verilen savaşta ABD’nin yanında olduğu için onun korumasındadır.

Yine Suriye’de üçüncü güç olarak ise büyük ölçüde SMO’ye karşı inşa edilmiş olan ve Türkiye’nin denetiminde olan SMO bulunmaktadır.  

Bu üç siyasi yapının nasıl bir Suriye üzerinde anlaşacaklarını göreceğiz. Ama şu bir gerçek ki, artık üniter bir Suriye’den bahsetmek zor görünmektedir.  

Dahası, anlaşacak olan bu üç güç mü, yoksa bu güçlerin hamileri mi olacak?

Kuşkusuz Suriye’de sahada olup, elinde silah olan güçler kendi aralarında yerel iktidar alanlarını genişletme çabaları içinde olacaktır ama son tahlilde bu dengeyi kuracak olan bu güçlerin hamileri olacaktır.

Kuşkusuz Türkiye’de SMO üzerinden Suriye’de belli bir güç elde etmek isteyecek ve özellikle de SDG’nin zayıflamasını talep edecektir.

Peki bunu başarabilir mi?

Buna cevap vermeden önce şunu da hemen ekleyelim ki, Türkiye HTŞ üzerinde etkili olmak isteyecektir. Bunu da aynı kültürel yani ideolojik ortaklıktan yararlanmak isteyeceklerdir. Nitekim MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın geçtiğimiz hafta HTŞ lideri ile görüşmesi, Emevi Camii’nde namaz kılması bu çabanın ürünüdür.

Bu çabanın sonuç vermesi de zor görünmektedir.

Neden mi?

Bu “neden”in cevabı, üstteki SMO üzerinden SDG’yi etkisizleştirebilir mi sorusuna da cevap olacaktır.

Evet, şu anda Suriye’de bir belirsizlik hali söz konusudur. Bu belirsizlik hali, ülkeler ve siyasi güçler için güçlenme, etki alanının genişletme imkanı sunmaktadır. Ancak bunu gerçeğe çevirmenin yolu, o masaya siyaseten ve ekonomik olarak güçlü olmakla doğrudan bağlantılıdır.

Ne yazık ki masada oturmak isteyen Türkiye, özellikle ekonomik açıdan zayıflığı İsrail, ABD ve diğer Batılı güçlerle pazarlık yapmasını zorlaştırmaktadır.

Bu haliyle, SMO üzerinden -de daha zor olmakla birlikte HTŞ üzerinden- Suriye’nin geleceğini etkileme imkanı çok azdır.

Dahası, Suriye’de SMO ile SDG arasındaki gerilim Türkiye’ye kazandırmayacağı gibi elini zayıflayabilir.

Türkiye’nin Suriye’nin geleceğinde etkili olmasının yolu dış politikada değil iç politikada izleyeceği tercihlerden geçecektir. Başta Kürt sorununu olmak üzere demokratik zeminde atacağı adımlarla SDG’yi kendisi için risk olmaktan çıkarması mümkün olabilir.

Son olarak kabul etmemiz gereken şudur; bölgede yaşananların kazananı siyaseten İsrail’dir. Ve İsrail de, ABD ve Batılı ülkeler de radikal İslamcı güçlere karşıdır. Ve gerektiğinde kullandıkları bu güçleri tasfiye etmekten çekinmeyecektir.

Türkiye’nin bu gerçeği dikkate alarak siyaset belirlemesinde yarar var.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER