Suriye’de barış, Kürt barışına giden yol (2)
KÖŞE YAZILARISuriye’de barış, Kürt barışına giden yol (2)
TÜRK SİYASETİNDEKİ SURİYE MUTABAKATI
Diğer yandan Türkiye Suriye ilişkileri söz konusu olduğunda akıllara üç konu/ sorun gelmektedir. Bunların başında, Türkiye’nin Suriye’nin bazı Kürt bölgelerinde askeri ve yönetimsel, idari varlığı; Kürt Demokratik Birlik Partisi (PYD) öncülüğünde Rojava bölgesinde oluşturulan yerel ve özerk yönetimlere karşı düşmanca tutumu geliyor. Hemen sonra silahlı cihatçı İslamcı muhalif gruplarla/örgütlerle (oluşumunu teşvik ettiği Suriye Milli Ordusu) ile siyasi, askeri ve ekonomik ilişkileri ve onlara desteği geliyor. Son olarak da Türkiye’nin artık siyasi ve ekonomik olarak taşıyamadığı Suriyeli mülteciler geliyor. Kürt siyasal güçlerin varlık biçimleri ve oluşturdukları fiili özerk/özel bölgesel-yerel yönetimlerin kalıcılaşması, anayasal bir kazanıma kavuşması, Türkiye için güvenlik ve beka sorununun bahanesi /gerekçesi. 21. yüzyılda Kürtlerin uluslararası evrensel hukukça tanımlanmış en temel evrensel haklarını kullanışları veya bunun biçimi Türkiye’nin güvenlik sorunu olarak kodlandı. Türkiye, Suriye’nin geleceğinin yeniden inşasını, diğer bütün bölgesel ve küresel güçlerden daha fazla kendi geleceği ile birbirine bağladı. Bu noktada Türk siyasetinde bir milli mutabakat var. Yüz yıl öncesinde bölgesel Kürt karşıtlığı ekseninde oluşmuş siyasal mutabakatı, cumhuriyetin kurucu felsefesini ve siyasal konseptini yeniden varlık yokluk meselesi olarak masaya sürmeye devam ediyor. AK Parti’nin gayri resmi iktidar ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ve cezaevinden çıkan çete lideri Alaattin Çakıcı’nın, ÖSO Hamza Özel Kuvvetleri Komutanı Seyf Bolat ve Süleyman Şah Genel Komutanı Muhammet Cesim ile ziyaret fotoğrafları medyada yayınlandı. Bu kişiler Suriye’de her kirli ve yasadışı işe bulaşmış, birçok toplu katliamda imzaları olan Kürt düşmanı ve suç makinası kişiler. Türk vatandaşı olmuşlar ve iktidar tarafından Yemen’de savaşa gönderilmişler.İKİ FOTOĞRAFIN ANLATTIKLARI
“Teröristana karşı tampon bölge” iddiasıyla Suriye’deki varlığını izah etmesinin veya silahlı İslami cihatçılar ile Suriyeli mültecilerin Türk askerlerinin boşaltacağa topraklara yerleştirilmesi planı çerçevesinde Şam ile ortak paydada buluşmanın hiçbir koşulu yok. Türkiye, Suriye’nin önüne Kürtleri, PKK’yi sürdüğünde, Suriye’nin de Suriye’deki silahlı cihatçılarla ilişkisini ileri süreceğinden hiç kuşku yok. Üstelik Suriye bu sorunun, 1980’li yılların ilk yarısından itibaren Türkiye’nin Suriye Müslüman Kardeşler örgütüne verdiği destek, sunduğu olanaklara dayandığını biliniyor. Tek başına geçen hafta kamuoyuna yansıyan iki fotoğraf dahi bu zorluğun bir belirtisidir. AK Parti’nin gayri resmi iktidar ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ve cezaevinden çıkan çete lideri Alaattin Çakıcı’nın, ÖSO Hamza Özel Kuvvetleri Komutanı Seyf Bolat ve Süleyman Şah Genel Komutanı Muhammet Cesim ile ziyaret fotoğrafları medyada yayınlandı. Bu kişiler Suriye’de her kirli ve yasadışı işe bulaşmış, birçok toplu katliamda imzaları olan Kürt düşmanı ve suç makinası kişiler. Türk vatandaşı olmuşlar ve iktidar tarafından Yemen’de savaşa gönderilmişler. Bu iki kişinin Bahçeli’ye Ankara’da ABD tarafında kara listede olan ve AK Parti patentli “Müşterek Kuvvetler" yazan bir plaket vermesi esas olarak ortağı AK Parti’ye bir mesajı olarak algılansa da, bu türden açıklamaların ve tutumların Türk siyasetinde ve Türkiye Toplumunda bıraktığı siyasal tortunun, MHP’nin kapasitesinin çok ötesinde sonuçlar doğurduğu bir gerçek. Devlet Bahçeli’nin hafta başında CHP’yi, DEM Partisi’ni ve Sinan Ateş cinayeti nedeniyle MHP’yi eleştiren 154 kişiyi hedef yapan açıklaması Türkiye’yi karanlık tünele sokma çabasıdır. Şam’a ve Kürtlere karşı eski pozisyonun korunmak istendiğinin işareti. AK Parti, Esad ile müzakere masasına oturmadan önce, MHP ve ÖSO güçleriyle hesabını görmek ve yeni bir yol haritası inşa etmek zorunda. Kürt sorununda demokratik değişime gitmeden de bu tam olamaz.İlginizi Çekebilir