© Yeni Arayış

Suriye düşerken: Esad tiranlığından cihadizmin tiranlığına

Kaddafi idaresinin bitmesi, Libya’nın sorunlarını çözmediği gibi, Hüsnü Mübarek rejiminin bitmesi de Mısır’a demokrasi getirmemiştir. Aynı şekilde Esad ve Baas rejiminin çökmeside Suriye’ye demokrasinin, barışın, refahın geleceği anlamına gelmemektedir. Bundan sonra cihadist koalisyon içinde yaşanacak olan hakimiyet ve ganimet paylaşımı savaşı, Suriye halkını yeni bir kaos ve şiddet sürecinin içine sokacaktır.

Heyeti Tahrşir Şam (HTŞ) liderliğindeki cihadist koalisyonun Haleb’i, Hama’yı, Humus’u ve Şam’ı ele geçirmesi sonucu Beşar Esad’ın başında olduğu Baas rejimi devrildi.1963 Yılında darbeyle işbaşına Baas Partisi, ülkenin tek hakim gücüydü. 1970 Yılında Baas Partisi içindeki rakiplerini tasfiye ederek iktidarı gelen Hafız Esad, 2000 yılına kadar Suriye’yi demir yumruğuyla tek başına idare etti. Hafız Esad’ın ölümünden sonra onun yerine oğlu Beşar Esad geçti.  2011 Yılından itibaren ülkede kirli ve kanlı bir iç savaş yaşanmasına rağmen Beşar Esad, gerekli olan siyasal, askeri, hukuki ve sosyal reformların hiçbirini yapmadı.  Ekonomik yoksulluğun egemen olduğu, ordu-istihbarat-parti kurumlarının yolsuzluğa battığı, Esad ailesinin her türlü suçu işlediği Suriye’de HTŞ liderliğindeki cihadçı koalisyon, çok kolay ve hızlı bir şekilde Şam’a hakim oldu.

Baas rejimi, Kürtlere resmi vatandaşlık dahi vermeyen bir baskı, hukuksuzluk, barbarlık ve vahşet rejimiydi. Esad rejimine karşı Suriye ve Lübnan halklarında büyük bir öfke, nefret ve intikam duygusunun olduğunu söyleyebiliriz.

BAAS REJİMİ, KÜRTLERE KİMLİK DAHİ VERMEDİ

Hafız Esad ve Beşar Esad, Lübnan’da ve Suriye’de Kürtlere, Araplara, Dürzilere, Sünnilere ve diğer halklara karşı büyük cinayetler, katliamlar ve suçlar işledi. Baas rejimi, Kürtlere resmi vatandaşlık dahi vermeyen bir baskı, hukuksuzluk, barbarlık ve vahşet rejimiydi. Esad rejimine karşı Suriye ve Lübnan halklarında büyük bir öfke, nefret ve intikam duygusunun olduğunu söyleyebiliriz. Esad rejiminin düşmesinden herkes memnun gözükmektedir.

Esad rejiminin düşmesi, Suriye’de savaşın ve şiddetin sona erdiği anlamına gelmemektedir. Şam’a hakim olan Heyet-i Tahrir’üş Şam, el-Kaide ve DEAŞ’ın devamı olan bir cihadist yapıdır. BM, Heyet-i Tahrir’üş Şam’ı terörist örgüt olarak tanımlamaktadır. Amerika, HTŞ’nin lideri Ebu Muhammed Colani’nin başına on milyon dolar ödül koymuştur. Dünyanın terör örgütü olarak tanıdığı, liderinin başına milyonlarca  dolar ödül koyduğu, el-Kaide ve DEAŞ’ın devamı olan bir  cihadist  yapının, Suriye’ye barış ve huzur getirmesi mümkün değildir. Hiçbir demokratik zihniyeti, yönetim geleneği ve tecrübesi olmayan HTŞ’nin Suriye’nin sorunlarına çözüm sunacak bir idare kurması mümkün değildir. Heyet-i Tahrir’üş Şam, bundan sonraki süreçte, Suriye’de yeni çatışmaların ve şiddetin dinamiği  olan ana güç konumuna  gelmiş durumdadır. Suriye’de çatışma, şiddet ve kaos, yerel, bölgesel ve küresel aktörlerin çıkarlarına göre şekillenecek yeni güç mimarisinde çok ileri boyutlara taşınacaktır.

Suriye’nin bütün kaynaklarını kendileri ve yakınları arasında paylaşan ve sömüren Esad ailesi, ekonomisi çökmüş, halkın yarısının   mülteci durumuna düştüğü yıkılmış bir Suriye’yi miras bıraktılar. Beşar Esad’ın kardeşi Mahir Esad’ın kontrol ettiği uyuşturucu ticareti ve captagon trafiği, Esad ailesinin kötülükte ve yolsuzlukta sınır tanımamasının sembolü ve örneği olarak dünyanın önündedir. Esad rejimini yıkarak iktidarı ele geçiren HTŞ liderliğindeki cihadist koalisyon, Suriye’yi elde ettiği değerli ganimet olarak bilmektedir. HTŞ ve cihadist gruplar için en önemli sorun, hakimiyet ve ganimete kimin daha fazla sahip olacağıdır. Bundan sonra Suriye’yi yakıcı, yıkıcı ve yabani nitelikte gerçekleştirilecek olan bir hakimiyet ve ganimet paylaşımı savaşı beklemektedir. HTŞ ve cihadist kalisyonunun bedevi altyapısından, demokrasi, barış ve hukukun çıkmasını beklemek aklını yitirmekten başka bir şey değildir. HTŞ ve cihadist grupların bedevi altyapısından istibdat, ganimet ve şiddetten başka bir şeyin çıkması mümkün değildir. Bedevi vahşetin, ılımlı olması mümkün değildir. Demokrasiye, çoğulculuğa, barışa, hukuka, sekülerliğe ve kadına tamamen karşı olan   yabani bedevi vahşetin ılımlılaşması, terbiye edilmesi, ehlileştirilmesi, kontrol edilmesi ve gelişmesi mümkün değildir. Bedevi vahşet, doğası gereği yabanidir. Bedevi vahşet, ılımlılaşamaz ve medenileşemez.  HTŞ lideri Colani’nin ve HTŞ’nin ılımlı el-Kaide olarak gösterilmesinin, sunulmasının ve kurgulanmasının, hiçbir gerçekliği ve geçerliliği bulunmamaktadır. Colani ve HTŞ’nin başrolünü oynadığı ılımlı el-Kaide oyunu, bir tiyatrodan, imajdan, yalandan, yanılgıdan ve yanılsamadan öte bir anlam taşımamaktadır. 

El-Kaide ve DEAŞ’ın devamı olan HTŞ, Suriye’de ikinci bir Afganistan inşa etmeyi amaçlamaktadır. Taliban’ın idare ettiği Afganistan İslam Emirliği modelini HTŞ, yeni dönemde kendi yönetiminde Suriye İslam Emirliği olarak hayata geçirecektir. Ortada özgürlükçü, çoğulcu, demokratik ve barışçıl nitelikte yeni bir Suriye’nin inşa edileceğine dair hiçbir imkan ve olasılık bulunmamaktadır.  Selefi, cihadist, şeriatçı, el-Kaideci nitelikte bir Taliban Afganistanı modelinin ikincisinin Suriye’de uygulamaya konulmasını, yeni durum olarak değerlendirebiliriz.

Kaddafi idaresinin bitmesi, Libya’nın sorunlarını çözmediği gibi, Hüsnü Mübarek rejiminin bitmesi de Mısır’a demokrasi getirmemiştir. Aynı şekilde Esad ve Baas rejiminin çökmeside Suriye’ye demokrasinin, barışın, refahın geleceği anlamına gelmemektedir. Bundan sonra cihadist koalisyon içinde yaşanacak olan hakimiyet ve ganimet paylaşımı savaşı, Suriye halkını yeni bir kaos ve şiddet sürecinin içine sokacaktır. Cihadist gruplar hakimiyet ve ganimet uğruna  birbirini yedikçe, Suriye’nin  krizi ve kaosu da daha da derinleşecektir. Suriye, artık çatışmaların bitmeyeceği bir çözümsüzlükler alanıdır. Baas rejiminin Hafız Esad ve Beşar Esad üzerinden kurduğu tiranlığın ağırlığı, Suriye üzerinde durmaya devam etmektedir. HTŞ liderliğinde kurulan yeni teokratik despotizm, Suriye’ye çöken yeni bir tiranizm anlamına gelmektedir. 61 Yıl boyunca Baas tiranizmi altında ezilen Suriye’nin cihadist tiranlığın ellerine düşmesi, Suriye’nin artık kaldıramadığı yükünün daha da katlanması anlamına gelmektedir.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER