© Yeni Arayış

Suriye çilekli pastasını yerken akılda tutulması gereken bazı gerçekler

Türkiye’nin gittiği ve gideceği yolu şekillendirmede Suriye’de kaybedenlerin siyasal profillerini akılda tutmak; aynı hataları yaparak farklı netice elde edilmeyeceğini bilen tüm aklı başında yönetimler için en yerinde tutum olacaktır.

7 Aralık günü Özgür Özel’in zamansız “Esad’la görüşün” ifadesi AKP’nin ya da Erdoğan’ın “Suriye pastasının” üzerindeki çilek olarak tarihe geçti.

Beyaz Fırın’ın efsane pastalarının bile yanından geçemeyeceği bu çilekli pastayı Erdoğan ve politik paydaşları yemeye doyamıyor.

Pastanın Çileği tabii ki doğum günü çocuğuna ait. Erdoğan’a bir yeniden doğuş, küllerinden alevlenme şansı veren Suriye sürecinin tepesine “Özel’in bıraktığı çilek” tabii ki en çok onun hakkı.

Pasta ise hala çok taze ve neredeyse 3 öğün servis ediliyor. Ülkedeki 200 küsur üniversitenin pek çok yabancı öğrencisi arasında Suriyelierin olması ve onların Yeni Suriye’nin kaderinde yer almaları da Özel Çileği kadar olmasa da pastaya renk ve cümbüş veren ilave katkıları oluşturuyor.

Çilekli kremalı Suriye pastası her sabah kafamıza boca ediliyor. Pastayı kim sevmez, pastadan kim bıkar. 2024 yılı biterken ülke partileme modunda.

Bardağın tamamen boş olduğunu hiçbir zaman kabul etmeyen bir iktidarın masaya koyduğu çilekli pastayı görmek tabi kolay değil. Ancak görmemek yok saymak da bir anlam ifade etmiyor. Muhalefetin en tepesinde yapılan stratejik yanlışı düzeltmek ve hatayı kabul etmek yerine inkar etmek kimseye bir şey kazandırmayacak.

Erdoğan’ın stratejik olarak hem dışarda hem de içerde prestij kazandığı bu partinin bir süre daha devam etmesi kesin. En büyük başarısızlıkların bile büyük akıl diye servis edildiği bir propaganda makinesinde böylesi bir gerçeklik kolay kolay elden bırakılmayacaktır.

Bardağın tamamen boş olduğunu hiçbir zaman kabul etmeyen bir iktidarın masaya koyduğu çilekli pastayı görmek tabi kolay değil. Ancak görmemek yok saymak da bir anlam ifade etmiyor. Muhalefetin en tepesinde yapılan stratejik yanlışı düzeltmek ve hatayı kabul etmek yerine inkar etmek kimseye bir şey kazandırmayacak.

HATAYI İNKAR ETMEK KİMSEYE BİR ŞEY KAZANDIRMAYACAK

Erdoğan’a ve stratejik olarak sağlanan kazanıma dudak bükmek, küçümsemek ya da yok saymak ise pastanın tazeliğini güncelliyor. Muhalefetin her olumsuz söylemi adeta azalan pastanın dilimlerini tekrar yerine koyuyor, bozulan çileği tazeliyor. Muhalefetin 7 Aralık’ta Özgür Özel’in zamansız söylemi ile bozulan ayarı gerçekliği yok saymak var olanı reddetmek olarak daha da zamandışı bir hal alıyor.

Bardağın tamamen boş olduğunu hiçbir zaman kabul etmeyen bir iktidarın masaya koyduğu çilekli pastayı görmek tabi kolay değil. Ancak görmemek yok saymak da bir anlam ifade etmiyor. Muhalefetin en tepesinde yapılan stratejik yanlışı düzeltmek ve hatayı kabul etmek yerine inkar etmek kimseye bir şey kazandırmayacak.

Bununla beraber çilekli pastayı zaman zaman elleriyle parçalayıp yüzlerine gözlerine bulaştırarak midelerine gönderenlerin karnını ağrıtacak bazı acı gerçeklerin de altının çizilmesi gerekiyor.

Suriye -İran ve Rusya  : Türlerinin en uç örneklerini temsil eden kapalı rejimler yara aldılar, kaybettiler.

Türkiye (bazı tali ayrışmalar yaşasa da)  Suriye-İran-Rusya’nın kaybından hiçbir üzüntü duymayan (Batı-Demokrasi Blokunu) ABD/AB/İngiltere eksenini mutlu eden bir sürecin baş aktörü oldu.

Suriye’de kazananın (en azından şu anda) Türkiye destekli muhalifler olduğuna şüphe yok. Kaybeden ise hükümet güçleri. Suriye’nin yanındaki ülkeler ise herkesin bildiği üzere Rusya , İran ve Irak.

Irak’ın survivor durumunu ayrı bir noktaya koyacak olursa Esad Suriyesi ve 2 güçlü destekçisi bütün bu sürecin gerçek kaybedeni olarak yerini alıyor.

Her birinin sembolik anlamı bu kaybın sadece bir cephede kayıptan öte olduğunu gösteriyor.

Esad Suriye’sinin yok oluşu; Demokratik bir siyasi ortamda serpilen Baas Partisinin ya da farklı bir biçimde ifade edersek diğer tüm siyasi partileri yasaklayarak varolan totaliter bir parti diktasının yıkılışının da en dolaysız ifadesi oldu. Baas da bir partiydi. Kendisinin dışında tüm oluşumları yok eden bir parti. Ve yıkıldı.

İran dediğimizde akla gelen tabii ki İran İslam Devrimi. Humeyni’nin önderliğinde Şahı deviren ve Şahın demir eldivenini çok da tereddüt etmeden eline geçiren bir rejim. İran tabii ki yıkılmadı ama en yakın müttefikini kaybetti. İran İslam Devrimi kendi iç dinamikleriyle varlığını sürdürüyor ama Irak Savaşından bu yana en ağır yaralardan birini aldı. İslam’ın yönetim tarzı olarak var oluşunun Dünyadaki en güçlü temsilcilerinden biri artık daha güçsüz.

Rusya ise daha da çok katmana sahip bir aktör. Ama günümüz Rusya’sını Putinsiz düşünmek olası değil. Dünyada karar almada Tek Adam rejiminin en güçlü temsilcisi dediğinizde akla gelen ilk kişi kuşku götürmez biçimde Putin’in ta kendisidir. Tek adamla Dünyaya kafa tutan Rusya da Suriye’de olanlardan sonra öncesine nazaran daha zayıf.  

Özetlersek Suriye -İran ve Rusya: Türlerinin en uç örneklerini temsil eden kapalı rejimler yara aldılar, kaybettiler.

Türkiye’de kutuplaşma eğilimleri gösteren siyasette zaman zaman bu üç ekstrem hal İktidar Partisine ve onun liderine atfedilen eleştiri odaklarından birisi oluyor. İktidar çevrelerinin de Ak Parti’yi , Erdoğan’ı ve (Sunni) Dinsel duruşu savunurken zaman zaman karşı tarafın endişelerini doğrular şekilde bazı  tavırlarını da görüyoruz. Adeta karşı tarafı haklı çıkarmaktan şehevi bir tad alınıyor.

Suriye İç Savaşı’nda bir perde kapanırken olanlara bakıldığında demokrasi ile mesafeli duruşların nirvanasına ulaşmış rejimlerin façalarında önemli yaralar olduğu açık. Erdoğan bile  Esad rejiminin arkasından yaptığı değerlendirmede muhaliflerini; “alın diktatör görün” diyerek eleştirdi.

Türkiye (bazı tali ayrışmalar yaşasa da) Suriye-İran-Rusya’nın kaybından hiçbir üzüntü duymayan (Batı-Demokrasi Blokunu) ABD/AB/İngiltere eksenini mutlu eden bir sürecin baş aktörü oldu.

Türkiye’nin gittiği ve gideceği yolu şekillendirmede Suriye’de kaybedenlerin profilini akılda tutmak; aynı hataları yaparak farklı netice elde edilmeyeceğini bilen tüm akıllı insanlar için en yerinde tutum olacaktır.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER