© Yeni Arayış

Stres gerçekten bu kadar kötü bir şey mi?

Stres gerçekten bu kadar kötü bir şey mi?

Elbette bizi öldürmeyen her şey bizi güçlendirmez. Özellikle çocukluk döneminde yoğun bir şekilde strese maruz kalmak kronik stresle sonuçlanabilir ve bu da kişinin devamlı stres hormonları üretmesine, beyninde belirli hasarlar oluşmasına, bu sebeple de kişinin bazı bedensel ve zihinsel hastalıklara daha meyilli olmasına sebebiyet verebilir. Ancak bir yetişkinsek ve kendimizi her an kırılmaya hazır, incecik kristal bir vazo gibi hissediyorsak, bu duygusal kapasitemizi güçlendirmemiz gerektiğine dair bir noktaya işaret ediyor olabilir. Her stres unsurunu olumsuz olarak etiketlememize sebep olan bazı popüler söylemler var. Örneğin: Bir şey sana iyi hissettirmiyorsa onu yapmaya devam etme. Bir kişi seni mutlu etmiyorsa onu hayatından çıkar. Hayatında sadece sana iyi hissettiren şeylere izin ver. Ancak bu mottolar gerçeklikle çok da uyuşmaz. Özellikle bu "iyi hissetmeme" halinin sebeplerini araştırmadan sadece "ortadan kaldırma"ya yönelik yaptığımız eylemler, bizi "öğrenme" dediğimiz çok önemli bir fonksiyondan yoksun bırakabilir. Bir kişi bizi mutlu etmiyorsa, belki bu durum onunla değil, bizimle ilgilidir. Bir şeyi yapma düşüncesi bize iyi hissettirmiyorsa, belki korkumuz isteğimizin önüne geçiyordur. Bazen tüm bunları öğrenmek için o şeyle "kalmamız" gerekir. Stresli ortamda, yeni ve yabancı olanla, hafif kaygı uyandıranla, şimdiye kadar üstesinden gelmeyi denemediğimizle hemhal olmamız gerekir. Bunu yapabilmek, duygusal olarak olgunlaşabilmemize, kendi kendimizi yatıştırma becerimizin gelişmesine ve psikolojik sağlamlığımızın artmasına yardım eder. Bir şeyden tamamen sakınıyor ya da kaçınıyor olmaksa, genellikle masum gözükse de içlerinde bazı gizli mesajlar barındırıyor olabilirler. Örneğin kişi, devamlı savunucu bir haldeyse kendisiyle ilgili şöyle inançları olabilir: Bu şeyle başa çıkamıyorum. Bu şeyle başa çıkmak için hazırlıklı değilim.

BİR ŞEYDEN KAÇINIYOR OLMAK BAZI GİZLİ MESAJLAR BARINDIRABİLİR

Bir şeyden tamamen sakınıyor ya da kaçınıyor olmaksa, genellikle masum gözükse de içlerinde bazı gizli mesajlar barındırıyor olabilirler. Örneğin kişi, devamlı savunucu bir haldeyse kendisiyle ilgili şöyle inançları olabilir: Bu şeyle başa çıkamıyorum. Bu şeyle başa çıkmak için hazırlıklı değilim. Bu şeyle başa çıkacak kadar dayanıklı değilim. Her şey daha da kötüye gidebilir ve bunun etkilerinden korunmak için ondan uzaklaşmaktan başka çarem yok. Bu inançların gelişmemesi için hayatımızda stres unsurlarına yer vermek önemlidir. Ancak dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta var: Elbette bizi öldürmeyen her şey bizi güçlendirmez. Özellikle çocukluk döneminde yoğun bir şekilde strese maruz kalmak kronik stresle sonuçlanabilir ve bu da kişinin devamlı stres hormonları üretmesine, beyninde belirli hasarlar oluşmasına, bu sebeple de kişinin bazı bedensel ve zihinsel hastalıklara daha meyilli olmasına sebebiyet verebilir. Dolayısıyla bir çocuğun, duygusal ve bilişsel kapasitesi henüz bir yetişkin kadar gelişmemişken, onu bu gibi stresörlerden korumak önemlidir. Ancak bir yetişkinsek ve kendimizi her an kırılmaya hazır, incecik kristal bir vazo gibi hissediyorsak, bu duygusal kapasitemizi güçlendirmemiz gerektiğine dair bir noktaya işaret ediyor olabilir.  

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER