© Yeni Arayış

Sokak hayvanları düzenlemesi ve Cumhurbaşkanı

Sokak hayvanları düzenlemesi ve Cumhurbaşkanı

Yalnızca “kendine müslüman” iktidarımızın, Filistin protestolarında Amerika’daki akademik özgürlük ortamını kıyasıya eleştirip bizim üniversitelerimizdeki akademik özgürlük ortamına gözlerini kapatıvermesinin tersine, bu defa sayın Cumhurbaşkanı, hiç sokak hayvanı gezmeyen Batı sokaklarını özleyivermiş. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, sokakta yaşayan hayvanlara ilişkin yasa tasarısıyla ilgili yaptığı açıklamada, "Gelişmiş hiçbir ülkede olmayan bir başıboş köpek sorunumuz var. Toplumun çok büyük bir kesimi, bu meselenin bir an önce çözülmesini, sokaklarımızın başta çocuklarımız olmak üzere herkes için güvenli hale gelmesini istemektedir. Bu talebe, bu çağrıya, hatta bu çığlığa kayıtsız kalmamız düşünülemez" demiş. Mevzuatta yapılacak değişiklikle, sahipsiz köpeklerin sahiplenilmesini amaçladıklarını belirten Erdoğan, "Sahipsiz köpek sayısını 'yakala-kısırlaştır-sal' metoduyla çözmek istedik. Ama bu bir çözüm olmadı. Hazırlıkları devam eden kanun teklifiyle, köpek bakım evleri olmayan yerlere hemen bakım evleri kurulacak. Sahipsiz hayvanlar, bu bakım evlerinde tutulacak. Ayrıca, sahiplenilmeleri için kampanyalar yapılacak. Sahiplenilen hayvanlar kısırlaştırılacak, aşılanacak, çip takılacak, sahibine teslim edilecek ve bundan sonra da çok sıkı takip edilecek. Biz istiyoruz ki, barınaklara alınan tüm hayvanlarımız sahiplenilsin. Özellikle hayvanseverlerimizin bu süreçte barınaktaki köpekleri sahiplenerek daha fazla sorumluluk alacaklarına inanıyoruz. Eğer bunu başarabilirsek, bir sonraki adıma da (uyutma) ihtiyaç kalmayacağını düşünüyoruz" ifadelerini kullanmış. Acaba sayın Cumhurbaşkanı türcülüğün çok derin bir ideoloji olduğunun farkında mı? Elbette bu ideoloji ile hesaplaşmak da uzun bir yol alıyor, ama farkındalık herhalde işin ilk adımı.

FARKINDALIK İŞİN İLK ADIMI

Yaşam hakkının sadece insanlar için değil tüm canlılar için olduğunu bir defa daha hatırlayarak sormak gerekir, acaba sayın Cumhurbaşkanı türcülüğün çok derin bir ideoloji olduğunun farkında mı? Elbette bu ideoloji ile hesaplaşmak da uzun bir yol alıyor, ama farkındalık herhalde işin ilk adımı. Öncelikle belirtmek gerek ki, eşitsizler ve eşitsizlikler arasında hiyerarşi oluşturmamak gerekir. Kedilerin, köpeklerin, kuşların haklarıyla ayıların, aslanların, timsahların hakları eşittir. Eşitsizlik, sadece türler arasında değil cinsiyetler, sınıflar, kimlikler ve insanlar arasında da vardır ve karşı çıkılmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanı, “bir sonraki adıma ihtiyaç olmasın” diyerek aslında olacakları şimdiden açıklıyor. Yakala-kısırlaştır-sal metodunda başarısız olduklarını açıkça itiraf eden Cumhurbaşkanı, zannederim dinsel nedenlerle hayvanlara dokunmaktan hiç hoşlanmıyor. Bu kadar senedir iktidarda ve her gün poz poz fotoğrafı, videosu çekilen birinin bugüne kadar bir tek kez kucağında bir kediyle fotoğrafını göremedik. Benim anımsayabildiğim kadarıyla sayın Cumhurbaşkanının bir hayvanla en son anısı, seneler evvel bir at tarafından tepildiği karelerden ibaret gibi. Soruna gerçekçi çözüm bulmak isteyen bir iktidar için, yaşam hakkına saldırmaktan çok daha gerçek başlangıç noktaları elbette olabilir. En ufak bir protesto artışında hemen idam cezasını yeniden getirmeyi tartışmaya açan, pek çok farklı kimliği “af edersin” ön ekiyle telaffuz eden ve herkesi kendisi gibi düşünmez mecburiyetinde kabul eden tipik bir sağ iktidar, bu soruna çözüm bulabilir mi gerçekten?

YAŞAM HAKKINA SALDIRMAKTAN ÇOK DAHA GERÇEK BAŞLANGIÇ NOKTALARI OLABİLİR

Çok uzun bir süredir, sayın Cumhurbaşkanı’nın Amerika'yı ve Avrupa'yı herhangi bir konuda bu derece örnek gösterdiğini hatırlayamıyorum. Gerçekten de oralarda, özellikle kentsel bölgelerde sokak hayvanlarını artık göremiyorsunuz. Peki, bu gerçekten de iyi bir şey mi? Gelişmiş ülkeler, sokak hayvanı sorununu uyutarak, yani öldürerek çözdüler. Yaşam hakkına yapılacak en net saldırı şeklinde tecelli eden bu işlemle sorun gerçekten de çözülmüş mü oldu? Kısırlaştırma konusunda Türkiye’de iktidar, özellikle belediyeler ne kadar bütçe ayırdılar? Üretim çiftlikleri ne kadar denetlenebildi? Türkiye’de kaç tane korsan üretim çiftliği var? Petshoplarda hayvan satışı neden yasaklanmıyor? Petshoplardaki “defolu” hayvanlara ne oluyor? Sorular daha da artırılabilir… Soruna gerçekçi çözüm bulmak isteyen bir iktidar için, yaşam hakkına saldırmaktan çok daha gerçek başlangıç noktaları elbette olabilir. En ufak bir protesto artışında hemen idam cezasını yeniden getirmeyi tartışmaya açan, pek çok farklı kimliği “af edersin” ön ekiyle telaffuz eden ve herkesi kendisi gibi düşünmez mecburiyetinde kabul eden tipik bir sağ iktidar, bu soruna çözüm bulabilir mi gerçekten? Yalnızca “kendine müslüman” iktidarımızın, Filistin protestolarında Amerika’daki akademik özgürlük ortamını kıyasıya eleştirip bizim üniversitelerimizdeki akademik özgürlük ortamına gözlerini kapatıvermesinin tersine, bu defa sayın Cumhurbaşkanı, hiç sokak hayvanı gezmeyen Batı sokaklarını özleyivermiş. Doğrudan ve kısa yoldan söyleyelim: Bütün hayvanları öldürseniz bile, bilimsel tedbirler almazsanız kısa sürede geri gelirler. Doğa boşluk kaldırmaz.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER