© Yeni Arayış

Silivri soğuk!

Acı gerçek şu ki, Silivri’de sizi hapsettikleri soğukluğu, o büyük ve size çok uzak eski fotoğraflar ile örtmeye çalışıyorlar. Şunu bilmiyorlar, haklı ve doğru iseniz Silivri soğuğu sizi üşütmez.

Sonuç olarak soğuk olan haksız mapusluktur, sevdiklerinden uzak bırakılmaktır.  Ama şunu bilmiyorlar, haklı ve doğru iseniz Silivri soğuğu sizi üşütmez.

Çok duydunuz değil mi başlığı; “Silivri Soğuk”.

Ama bugünlerde Silivri -her ne kadar adı Marmara olarak değiştirilmiş olsa da- Cezaevi, soğuğuyla değil, yeni misafirleri olan belediye başkanları ve bürokratlarıyla gündemde.

Bir zamanlar içindeki gazetecileri, yazarları, aydınları ile gündem olan Silivri, son günlerde ise tutuklu siyasetçileriyle yeniden konuşulmaya başlandı.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Şişli Bedeliye Başkanı Resul Emrah Şahan, Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık, Necati Özkan, Mahir Polat, Mehmet Ali Çalışkan, Buğra Gökçe, Murat Abbas, Gürkan Akgün ve tanımadığım pek çok siyasetçi ve ve bürokratlar tutuklandı.

Öncesinde Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Beykoz Beldiye Başkanı Alaaddin Köseler, Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat ve Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer tutuklanmıştı.

Tabi bunlara ek olarak arada İstanbul’un farklı belediyelerinden tutuklanan başkan yardımcıları ve meclis üyelerini de ekleyelim.

Açıkçası bu kadar seçilmiş siyasinin bir şekilde tutuklanıp, cezaevine konması demokrasi adına da, ülke adına da bir utanç.

***

Gözaltına alınan kim olursa olsun o andan itibaren yaşadıklarını düşünüyorum. Gözaltında, emniyetteki sürecini ve adliye sevk ve savcılık soruşturma aşamalarında yaşadıklarını düşünüyor ve o dejavu halinden kurtulamıyorum.

Çünkü bu süreçleri, önce Mecidiyeköy Emniyet sonra Vatan Emniyet’te iki kez yaşadım ve adliyeden polisler eşliğinde ilkinde doğrudan Silivri’ye, ikincisinde ise önce Metris, sonrasında Silivri’ye teslim edildim.

Açıkçası Selahattin Demirtaş’ı, Figen Yüksekdağ, Osman Kavala, Can Atalay’ı düşününce Silivri’de kaldım demeye utanır hale geldim.

Bununla birlikte sosyal medyada önüme düşen her “Silivri Soğuk” mesajı üstüne, kendi kendime gerçekten soğuk muydu sorusunu sormuyor değilim.

Kuşkusuz Silivri, İstanbul’un merkezine göre bir kaç derece daha soğuk bir konumda. Ama kışın kaloriferler yanıyor koğuş sıcak. Bu açıdan sorun yok.

Elbette sosyal medya paylaşımlarında ifade edilen “soğuk”luk bir metafor. İfade edilen soğukluk, dört duvar içinde, sevdiklerinden, sevdiğin şeylerden, imkanlardan mahrum olmanın yarattığı bir durum. Yoksunluğun, yalnızlığın soğukluğu.

Koğuş avlularını üç taraftan saran yaklaşık 8-10 metre yükseklikteki gri duvarlar, o duvarları ve avlunun üstünü kapatan tel örgülerin insana verdiği soğukluk. Yetmezmiş gibi telefon görüşüne giderken, doktora giderken, ziyaretçinize doğru yürürken çevrenizdeki duvarların sizi mahkum ettiği yalnızlıktır soğuk olan.

****

Sonuç olarak soğuk olan haksız mapusluktur, sevdiklerinden uzak bırakılmaktır.

İşte bunu bildikleri için koridorlarda, görüşme odalarının duvarlarında sizi mahkum ettikleri soğuğu unutturmak istercesine uzak doğunun tatil beldelerinden sıcak güneşin ısıttığı kumların, ağaçların, evlerin, İstanbul Boğazı’ndan güneşin doğuşu ve batışının yer aldığı büyük boy ama eski fotoğraflar asılmıştır.

Acı gerçek şu ki, Silivri’de sizi hapsettikleri soğukluğu, o büyük ve size çok uzak eski fotoğraflar ile örtmeye çalışıyorlar.

Şunu bilmiyorlar, haklı ve doğru iseniz Silivri soğuğu sizi üşütmez.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER