Sevgi ve aşk denklemi
GENELCinsellik yaşanırken nesnenin ne olduğu önemli olmayabilirken, sevgide kimi sevdiğimiz çok önemlidir. Sevgi bir bedeni değil bir ruhu keşfetmekle yaşanır. Cinsellik kadın ve erkeği doyururken, sevginin nihai hedefi mutluluktur.
Aşk, kendisiyle birlikte yanına cinselliği katar. Sevgi ise tamamen başka bir yoldan yürür. Her ne kadar ‘love’ aşk veya sevgi olarak dilimize çevrilse de, bu kelime, ‘o arzuluyor’ anlamına gelen Sanskritçe ‘dubhyati’ kelimesinden türemiştir. Freud dahil çoğu psikolog ve filozof sevginin kökeninde cinsellik olduğuna dair söylemler geliştirse de sevgi cinsellikten ayrılır. Cinsellik yaşanırken nesnenin ne olduğu önemli olmayabilirken, sevgide kimi sevdiğimiz çok önemlidir. Sevgi bir bedeni değil bir ruhu keşfetmekle yaşanır. Cinsellik kadın ve erkeği doyururken, sevginin nihai hedefi mutluluktur. Dokunmaların yaşattığı haz bir yükselir bir alçalırken, sevgi durağanlığıyla ağır bir kayaya benzer. Platon, Şölen adlı eserinde hiçbir zevkin sevgiden üstün olmadığı söyler. Her türlü istek ve arzunun boyun eğdiği tek şeydir sevgi. O yüzden sevginin üstünlüğüne pay biçer.
Emek verilmiş olandır sevgi. Kızsan da gücensen de, sevgi her bir hücreniz “git” derken kalmayı seçmek demektir. Sevgi bir seçimdir. Ve bu karar da, bütün belirsizliklere rağmen, orada kalmak demektir; hoşgörü ve sabır konusunda her türlü teste açık olduğunuzun da göstergesidir.
EMEK VERİLMİŞ OLANDIR SEVGİ
Sevgi cinsellikten de aşktan da başkadır. Aşk tükenirken, sevginin bitme potansiyeli aşkla kıyaslandığında daha azdır. Aşk hızlı yaşarken, sevgi her duyguyu zamana yayar, acelesi yoktur. Aşk bittiğinde, geriye kalan küllerin yeniden alevlenmesi bir serapken, sevgi kendini yine yeniden üretme kapasitesine sahiptir. Şöyle bir düşünün: Birisine âşık oldunuz fakat o sizin aşkınıza karşılık vermiyor. Büyük ihtimalle bu reddedilme hikâyesi hayatınız boyunca unutamayacağınız acı bir deneyim olacaktır ve ara sıra hortlamak üzere hafızanızda depolanacaktır. Aşk kapınızı çalıp hızlıca kaçmıştır. Yeni aşka yelken açana kadar acı, hüzün ve aşkın burukluğu kalır. Ama sonunda geçer. Peki ya sevdiğinizin kaybı size ne hissettirirdi? Sevgi aşk gibi değildir, kapıyı çalıp kaçmaz. Kapıdan içeri girendir o. Bu yüzden de yıllarca gönlünüzde baş köşeye oturmuş birinin gitmesinin açtığı yara öyle kolay kapanmaz. Sevgi gelişmeye başladığında vazgeçmek öyle kolay değildir. Sevdiğimizi kaybetmek istemeyiz, çünkü zaman içinde atılan tohumlar yeşermiş ve en güzel meyveleri size sunarken o güvenden kimse vazgeçmek istemez. Sıcak günlerde topraklarınızda yetişmiş, büyümüş bir ağacın gölgesinde güvenle uyumak gibisi yoktur. O yüzden sevdiğinin kaybı derin acı ve üzüntü verir insana. Sizi seven birinin terk etmesiyle duyulan acı hissin nedeni, bir daha böyle sevilemeyecek olduğunu bilmektir. Emek verilmiş olandır sevgi. Kızsan da gücensen de, sevgi her bir hücreniz “git” derken kalmayı seçmek demektir. Sevgi bir seçimdir. Ve bu karar da, bütün belirsizliklere rağmen, orada kalmak demektir; hoşgörü ve sabır konusunda her türlü teste açık olduğunuzun da göstergesidir.
Erich Fromm, sevginin bencil olmadığından bahseder. Bencilliği, kendini sevmeyenin, kendine yönelik aç gözlü bir ilgisi olarak yorumlar. “Seni seviyorum” diyen insan bencillik çizgisinden sıyrılır. Sevgi bencilliğin karşıtıdır.
ERIC FROMM, SEVGİNİN BENCİL OLMADIĞINDAN BAHSEDER
Sevgi aşktan daha risklidir. İlk tanışıklık halindeki heyecan ve istek geçmiştir artık. İki kişi tüm çıplaklıklarıyla karşı karşıyadır. Ve gerçek seçim işte tam o zaman başlar. Sevmek aşk gibi kendiliğinden değildir, yol ayrımıdır, irade kullanıp eyleme geçtiğimiz bir karardır. Sevgi, teslimiyet değildir, haz değildir, fethetmek değildir, acı değildir, bağımlılık değildir. Ama saf da değildir, bazı çıkarcı unsurları taşır. Çünkü sevmek alışveriştir. Sevip sevilebilmek için karşı tarafın sevgisine müsaade etmek, ondan alabildiğin kadar verebilmek gerekir. Bencil olmadan, yeri geldiğinde kendi istek ve ihtiyaçlarını bir kenara bırakarak gözünü sevgiliye çevirmektir sevgi. Sevdiğinin de talep ettiği aynı ilgiyi vermek doğal karşılanır. Tek başına değil iki kişiyle oynanan bir oyundur sevgi. Ve savrulurken karşındakine bağlanmaktır, zamanla ondan sorumlu hissetmektir.
Erich Fromm, sevginin bencil olmadığından bahseder. Bencilliği, kendini sevmeyenin, kendine yönelik aç gözlü bir ilgisi olarak yorumlar. “Seni seviyorum” diyen insan bencillik çizgisinden sıyrılır. Sevgi bencilliğin karşıtıdır. Kişi sevdiği kişide dünyayı, ötekini, insanlığı ve kendini sever. Fromm’a göre sevgi üretilebilen bir şeydir. Kucağımıza gökten düşmez. Nasıl fizik yasaları eksiksiz işliyorsa sevgi de psikolojik kurallara tabidir. Sevgi üretmek için, ilgi duyma, sorumlu olma, saygılı davranma ve bilme şarttır. “Seni seviyorum” deyip sizinle ilgilenmeyen birinin sevgisinden şüphe etmek gerekir. Seven sevdiğinin mutluluğuyla, huzuruyla, iyiliğiyle yakından ilgili olandır. Bunun için seven aktif olarak sorumluluk alır. Sevdiği için yapması gerekenlerden kaçınmaz. Emek ve çaba göstererek sevdiğinin ihtiyaçlarına karşılık verip sorumlu hisseder. Ona karşı saygı besler. Sadece sevgilinin bilinen yönlerine karşı değil karanlığına da saygı duymak gerekir. Sevgi diğerinin sınırlarını kabul etmek demektir. Önce kişiliğini belirleyen unsurlara, onu o yapan davranışlara saygı göstermek gerekir ki sevgi olsun. Sevgi, sevgilinin en derinine inerek onunla ilgili tüm bilgiyi bilmeye çalışmaktır. Kusurlu noksanlı âşığı sevebilmek bunu gerektirir.
İlginizi Çekebilir