© Yeni Arayış

Sessiz sakin fiyatı artanlar

Sessiz sakin fiyatı artanlar

Maktu ÖTV zamlarının, hele alkollü içkiler ve sigara gibi fiyat esnekliği olmayan ürünler için uygulanan ÖTV zamlarının Türkiye için bir faydası yok, aksine zararı var. Bir hasta, ona faydası olmayan bir ilacı kullanırsa ne oluyorsa, bu vergi kalemiyle ve göğe kadar artan vergi zamlarıyla Türkiye’ye de ondan oluyor. Fiyat esnekliği olmayan bu ürünlerdeki astronomik artış, vatandaşı kayıt dışı alternatiflere yönlendiriyor. Bu da hem halk sağlığı, hem kamu güvenliği hem de kamu maliyesi bakımından geri dönülmez negatif sonuçlara yol açıyor. 3 Temmuz sabahı, Millî Takımımız Avusturya karşısında son 16 turunda destansı bir galibiyet almışken bir çeyrek final sabahına, ümide uyandık. Futbolun, futbol kültürünün, milli takımın ve başarının yaratmış olduğu haklı gurur, yaşam tarzı ekonomimizi doğrudan ilgilendiren, bazı “sessiz-sakin” zamları haklı olarak gölgede bıraktı. Ancak bazı meseleleri tartışmanın yeri ve zamanı maalesef olmuyor. Biz her ne kadar “şimdi değil” desek de, günlük siyaset ve en önemlisi ekonomi, bazı gerçekleri tokat gibi yüzümüze çarpıyor. Türkiye’nin içinde bulunduğu “başarı” havasının bir de ekonomik yüzü var, en azından gündelik siyasi anlatıya yansıyan hali bu yönde. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye’nin yıllardır çıkmak için güçlü bir yasal ve idari mücadele verdiği FATF Gri Liste’den çıktığını “Başardık.” diyen bir twitle duyurmuştu. Öncelikle şunu söyleyelim, Türkiye’nin FATF Gri Liste’sinden çıkması gerçekten bir başarı. Konuya dair yazıp çizen, okuyan herkes, Gri Liste mücadelesinin FATF öneri ve kriterlerinin ne kadar incelikli ve isabetli takip edildiğini fark etmiştir. Yapbozun son parçası olan Kripto Yasa Tasarısı da tamamlanınca, sürecin yasama boyutundaki imtinası daha da net anlaşılmış oldu ve geriye sadece beklemek kalmıştı. FATF Gri Liste meselesi, gerçekten de Türkiye’nin isteyince bir uluslararası kuruluşun idari ve yasal gerekliliklerine uyma konusunda ne kadar temkinli ve istekli olduğunun önemli bir örneği. Ancak Bakan Şimşek’in başarı paylaşımının kamuoyundaki yansıması maalesef meselenin bu teknik yüzü olmadı. Şimşek, söz konusu gelişmeye dair açıklamalarda bulunurken, konu bir şekilde (ki haklı olarak) hep vergilere, vergi zamlarına ve daha çok vergilere geldi. Mehmet Şimşek, yıllardır farklı (hatta yanlış) bir tedavi uygulanan kronik bir hastanın bir umut değiştirdiği yeni ancak tanıdık doktor gibi. Bu yeni doktor, her ne kadar yeni bir tedavi anlayışı, belki yeni tanılarla hastaya yaklaşıyor olsa da, bazı kalıpları aşması için çok geç olabilir. Vergiler ise, hastaya reçete edilen tedavinin külfetli kısmı.

VERGİLER, HASTAYA REÇETE EDİLEN TEDAVİNİN KÜLFETLİ KISMI

Meseleyi özellikle bu taraftan okuyan muhalif kamuoyunun bir noktayı kaçırdığı kanaatindeyim. Mehmet Şimşek, yıllardır farklı (hatta yanlış) bir tedavi uygulanan kronik bir hastanın bir umut değiştirdiği yeni ancak tanıdık doktor gibi. Bu yeni doktor, her ne kadar yeni bir tedavi anlayışı, belki yeni tanılarla hastaya yaklaşıyor olsa da, bazı kalıpları aşması için çok geç olabilir. Vergiler ise, hastaya reçete edilen tedavinin külfetli kısmı. Bir kere hastanın ilaçları düzenli kullanabilmesi için o ilacın onun tedavisi için yerinde olduğuna kendisinin inanması gerekir. Türkiye toplumunda, haklı olarak böyle bir inanç yok. Haklı olarak, çünkü Türkiye’de yaşayan ve gelir düzeyi ne olursa olsun herkes farkında ki, bütçe açığını kapatmanın ve ekonomiyi tekrardan raya oturtmanın en son çarelerinden biri olmalı vergiler ve vergi zamları. Bir de en önemlisi, hastanın kullandığı mevcut “ilaçlar” var, ki bu yazının konusu da bunlar.  Bunlar, çok eskiden bir şekilde reçete edilmiş, hiçbir surette takibi yapılmamış, işe yaradığı konusunda ne hasta ne de doktorun ikna olmadığı, ancak kullanılmaya devam edilen ilaçlar. Bahsettiğim, ÖTV Kanunu uyarınca 2013’ten bu yana yılda iki kere 6 aylık Yİ-ÜFE oranında artan maktu özel tüketim vergisi zamları. Eğer yeni bir doktor hastayı tedavi etmeye başladıysa, eski reçeteyi de bir şekilde gözden geçirmesi gerekmez mi? Maktu ÖTV zamlarının, hele alkollü içkiler ve sigara gibi fiyat esnekliği olmayan ürünler için uygulanan ÖTV zamlarının Türkiye için bir faydası yok, aksine zararı var. Bir hasta, ona faydası olmayan bir ilacı kullanırsa ne oluyorsa, bu vergi kalemiyle ve göğe kadar artan vergi zamlarıyla Türkiye’ye de ondan oluyor. Fiyat esnekliği olmayan bu ürünlerdeki astronomik artış, vatandaşı kayıt dışı alternatiflere yönlendiriyor. Bu da hem halk sağlığı, hem kamu güvenliği hem de kamu maliyesi bakımından geri dönülmez negatif sonuçlara yol açıyor. Sayın Şimşek’in ekonomi hamlelerini yakından takip etmeye gayret eden bir genç olarak, söz konusu maktu zamların Şimşek’in kamu maliyesi anlayışıyla uyuşmadığına inanmak istiyorum. Sayın Bakan, “çok kazanandan çok vergi alma” anlayışının belki de olabilecek en yanlış uygulaması, sabit ve dolaylı vergilerdir. Bunu eminim çok iyi biliyorsunuz. Dolayısyıla Türkiye ekonomisini mevcut dolaylı vergi yükünden kurtarmak, hem vergi idaresinin ve memurlarının yükünü olması gerektiği gibi kazanç vergilerine yönlendirilmesine, hem de vatandaşın en azından bir kalemde rahat nefes almasına vesile olacaktır. Elbette aynısını, tüm ÖTV kalemleri için söylemek mümkün. Ancak söz konusu özellikle alkollü içkiler olduğunda akıldan çıkmaması gereken önemli bir başlık da yaşam tarzı. Bu vergilerin belirli bir yaşam tarzını pratik eden vatandaşlardan tahsil edilen günah vergisine dönüşmemesi için de bir yeniden yapılandırma şart. Bu noktada tüm ekonomik karar alıcıların Türkiye için çok geç olmadan sağduyuyu tercih edeceğine inanmak istiyorum.    

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER