© Yeni Arayış

Serap Yazıcı: “Anayasasızlaştırma hiçbirimizin bir menfaati olmayacaktır”

Serap Yazıcı: “Anayasasızlaştırma hiçbirimizin bir menfaati olmayacaktır”

Saadet Partisi grubundan, Gelecek Partisi Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun, Adalet Komisyonu’nda 9. Yargı Paketinin Anayasaya aykırılığı hakkında konuşma yaptı. Serap Yazıcı’nın yaptığı konuşma şu şekilde: "Ben de bu kanun teklifinin çeşitli yönlerinin Anayasaya aykırı olduğu görüşündeyim. Şimdi Bunları sırasıyla gerekçeli olarak Bilgilerinize sunacağım. Öncelikle bu kanun teklifi Anayasamızın kanun yapma usulünü düzenleyen 88. maddesine aykırıdır. Çünkü herkesin bildiği gibi 2017'de yapılan anayasa değişikliğiyle artık. Bakanlar Kurulu kavramı mevcut değildir Bakanlar kurulunun tasarı sunma, yani bir kanunun yapımı sürecinde öncülük yapma rolü de sona ermiştir. Dolayısıyla tasarı kavramı hukukunuzdan çıkmış, sadece milletvekilleri kanun teklif etmeye yetkili kılmıştır. Oysa bu kanun metni hazırlıkları sırasında kamuoyunda yapılan çeşitli basın açıklamalarından öğrendiğimiz kadarıyla biz teklifin içeriğinin aslında Adalet Bakanlığı'nda bürokratlar tarafından hazırlandığı izlenimini edinmiş bulunuyoruz. Elbette usulüne uysun diye burada çeşitli milletvekillerinin imzasını açılmıştır. Ama özü itibariyle metin bürokrasi yani yürütme organının bir parçası tarafından hazırlanmış haliyle anayasanın 88 maddesi bu suretle ihlal edilmiştir. Dolayısıyla gönül isterdi ki bu kanunun içeriği münastıran milletvekillerimiz tarafından hazırlansın. Elbette ihtiyaç duydukları bilgilerle ilgili bakanlıklardan, bürokrasiden destek almalarında bir mahsur olmayacaktır. Öte yandan bu metin daha önce önümüze gelen pek çok metin gibi torba kanunun mahiyetinde olduğu için aslında anayasamızın ikinci maddesinde yer alan ve değiştirilmesi yasaklanan hükmün içerdiği hukuk devleti ilkesini ihlal etmektedir. Neden? Çünkü hukuk devletinin önemli unsurlarından biri öngörülebilirlik ve belirlilik ilkesidir. Bunu kısaca tanımlayacak olursak hukuk kuralları öyle tanzim edilmelidir ki; bu kurallar ortalama bir yurttaş tarafından kolayca anlaşılabilmeli, yine ortalama bir yurttaş tarafından herhangi bir alandaki hukuk kuralına kolayca erişilebilmelidir."

"Torba kanunlar kanunlara erişimi zorlaştırmaktadır"

Serap Yazıcı konuşmasını şu sözlerle sürdürdü; "Torba kanun yapma usulünde aynı teklif metninde birbiriyle konu yönünden hiçbir ilgisi olmayan pek çok düzenleme yer almaktadır. Bu yönüyle de hukuk düzeninin insicamı bozulmaktır ve yapılan değişikliklerin doğduğu hukuki sonucu görebilmek hukukçular açısından dahi ciddi bir güçlük arz etmektedir. Mesela bir örnek vermek istiyorum. Bu tür kanunlarda sürekli şu teknik izleniyor. Falanca kanunun filanca maddesinin falanca fıkrasında yer alan filanca ifade çıkarılmış; onun yerine gelmek üzere falanca falanca ifadeler eklenmiştir. Bunu ortalama bir zekaya sahip bir insanı bırakın, ben bir hukuk profesörü olarak anlamakta güçlük çekiyorum. Ne yapmaya mecbur kalıyorum. Bütün bunları bir word dosyası açıyorum kendim yerlerine yerleştirerek hükmün evvelce ne olduğunu şimdi ne olacağını görmeye çalışıyorum. Bu ise çok ciddi vakit alıyor. Şimdi bunu bırakalım benim yönümden doğurduğu sorunlar bunlar. Bakınız, Türkiye'nin çok ciddi yargılama sorunlarından biri yargılamaların aldığı süredir dolayısıyla bir hukuki uyuşmazlığı çözüme bağlamakla yükümlü olan hakim o uyuşmazlığa uygulayacağı normun ne olduğunu bulmakta güçlük çekmektedir. Bir avukat savunma metnini hazırlarken o metinde referansta bulunacağı hukuk kuralının ne olduğunu bulmakta güçlük çekmektedir. Şimdi ben yaptığım akademik çalışmalarda geçtiğimiz günlerde Yükseköğretim kurulunun genel kurul yapısını görmek istedim. Ama ta başından itibaren yani neymiş üye kompozisyonu ne olmuş bunu görmek mümkün değil. Çünkü o silsileyi bulmanıza imkan yok en son halini görüyorsunuz."

Serap Yazıcı: "Bu şekilde hukuk yapılmaz"

Yazıcı, metinleri hazırlayanlara; “Bu şekilde hukuk yapılmaz. Hukukun amacı nedir? Hukuk kuralının vatandaşların yürürlükte olan kurallara uygun eylem ve işlem yapmalarını geleceklerini hukuka uygun olarak planlamalarını sağlamak. Keza kamu makamlarının hukuka uygun eylem ve işlem yapmalarını sağlamak. Bu noktada böyle bir hukuk yapma usulü içinde ne kamu makamları yürürlükteki normu tespit edebilirler, ne de yurttaşlar tespit edebilirler. Bu usulün terk edilmesi gerekir. Ama biz feryat ediyoruz. Sesiniz maalesef muhataplarına erişmiyor." diyerek seslendi.

"Kadının soyadıyla ilgili olan düzenleme anayasa ihlalidir"

Taslakla ilgili görüşlerini aktarmaya devam eden Yazıcı, "Bir diğer meseleye gelelim bu teklif metninin 15. maddesinde kadının soyadıyla ilgili bir düzenlemeye yer alıyor. Ama bu düzenlemede ama bu düzenleme de düzenlenişi itibariyle anayasanın çeşitli hükümlerini ihlal etmiş durumda. kadının soyadı hakkıyla ilgili zaten yani evvelce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir karar vermişti. Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları aslında bizim hukuk sistemimizde 1989'dan itibaren bağlayıcıdır. Dolayısıyla bu bağlayıcılığı devletin bütün organ ve makamlarının dikkate alması gerekir. Öte yandan anayasanın 90 maddesinde yer alan hükümde 2004'te yapılan değişiklikle ulusal kanunlar Türkiye Cumhuriyeti Devletinin taraf olduğu temel hak ve hürriyetleri ilişkin anlaşmalardan bir alt sıraya yerleştirilmiştir. Bir alanda Eğer çelişkili iki düzenleme varsa bu durumda Türkiye'nin taraf olduğu temel hak ve hürriyetlere ilişkin milletlerarası anlaşma hükümlerinin uygulanacağı açık seçiktir biçimde burada düzenlenmiştir. Haliyle aslında hiçbir ihtilaf olmaksızın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları bizim hukukumuzun bir parçası olarak bu sorunun çözümünde katkı sağlayacaktı. Ama bu olmamıştır. Netice olarak Anayasa mahkemesine bir dava açılmış. Anayasa Mahkemesi normu iptal etmiş kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğu gerekçesiyle anayasanın eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine hükmetmiştir. Ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne bir süre tanımıştır bu normu yeniden düzenleme konusunda. Esas itibariyle o sürede 28 Ocak 2024'de dolmuştu ama gecikerek önümüze bir düzenleme geldi. Şimdi düzenlemeyi okuduğumuz zaman, üzülerek devam etmek istiyorum. Aklımızla zekamızla dalga geçildiğini gösteren bir düzenleme var. Neden? Çünkü sözcüklerle oynanmak suretiyle aslında Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği hüküm aynen muhafaza edilmiştir. Peki bizim anayasamız bu konuda ne söylüyor? 153 madde şöyle bir hükme yer veriyor. Anayasa Mahkemesi kararları kesindir. Yasama yürütme ve yargı organlarıyla idari makamları bağlar diyor. Dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Anayasa Mahkemesinin iptal hükmünü dikkate almayan tam aksine o iptal hükmünün gereğini yerine getirmemekte ısrar eden davranışı aslında anayasa hükmünün ihlali anlamındadır. Dolayısıyla bu hükmün metinden çıkarılması ve Anayasa Mahkemesi kararına uygun yeni bir düzenlemenin yapılması icap ederdi." ifadelerine yer verdi.

"Hukuksuzluk ve anayasasızlık toplumun tamamı için çok ciddi bir sorundur"

Yazıcı taslaktaki başka bir maddeye de şu sözlerle dikkat çekti; "Nihayet bir başka anayasaya aykırılık sorununu da bu teklifin 37 maddesinde görüyoruz. 37. madde bu teklifin 28 maddesinin 29 Haziran 2024 itibariyle yürürlüğe gireceğini düzenliyor. Bakın arkadaşlar Bugün 11 Temmuz biz burada bu süreci tamamlasak dahi genel kurulunun gelmesi orada görüşmelerinin yapılması ve yürürlüğe girmesi en az bir haftalık bir süre daha demek oluyor. Yani biz burada bir ay geriye götüren bir hükmün yürürlüğüne onay mı vereceğiz? Daha önce başka kanunlar da bu yapıldı. Hangi kanunlarda yapıldı? Maden Kanunu ve çeşitli kanunlar üzerinde değişiklik yapan kanununda, Ticaret Kanunu ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapan kanunda yani çok çok üzülerek söylüyorum. Artık Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne hakim olan kanun yapma anlayışı bizzat anayasanın ve hukukun temel hükümlerinin ihlal edildiği bir kanun yapma anlayışı. anayasasızlaştırma hukuksuzlaştırma artık Türkiye'nin bir normali haline geldi. Anormalin normalleştirildiği bir süreçten geçiyoruz. Ve sonra tamamen popülist ifadelerle Anayasa mahkemesinin meşruiyetine ilişkin birtakım ifadeler kullanıp yargısal aktivizm gibi bir takım ifadeler kullanıp, bunları meşrulaştırmaya çalışıyoruz. Şu doğrudur geçmişte Anayasa Mahkemesi yerindelik denetimi yapmıştır, yargısal aktivizm yapmıştı ama şu önümüze gelen paket bakımından bakımından bu kavramların tamamı ilgisizdir. Tam aksine bugün burada Türkiye Büyük Millet Meclisi anayasanın çeşitli hükümlerini ihlal eden bir tutum sergilemektedir. Hukuk fakültesinin birinci sınıfında 1 ayı dolduran bir öğrenci dahi bir hukuk kuralının geçmişe yürütülemeyeceğini bilir. Dolayısıyla Bu kanun teklifi anayasaya aykırılık yönünden anayasa komisyonunda görüşülebilir veya tamamen geri çekilebilir. Türkiye'yi böylesine hukuksuzlaştırmak ve anayasasılaştırmaktan hiçbirimizin bir menfaati olmayacaktır. Tam aksine hukuksuzluk ve anayasasızlık toplumun tamamı için çok ciddi bir sorun olacaktır."  https://yeniarayis.com/aliarslan/universitelerde-ozerk-yapi-hur-akademisyen-anlayisina-gecilmelidir/

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER