© Yeni Arayış

Sekülerizm: Tanrı’ya karşı değil, insan onuru için bir tavır

Seküler bir toplum, değerden yoksun değil; değerlerin tartışıldığı, müzakere edildiği ve birlikte seçildiği bir toplumdur.

Sekülerizm bir ahlâk vizyonu sunar — Tanrı’ya karşı değil, insan için. Vicdan özgürlüğünün korunduğu, hiçbir ideolojinin mutlak hakikat iddiasında bulunmadığı, ahlâkın yukarıdan dayatılmadığı; aksine, akıl, şefkat ve ortak insanlık yoluyla birlikte keşfedildiği bir toplum tahayyül etmemizi ister.

Sekülerizme Dair Yanılgılar

Sekülerizm sıkça ateizmle, hatta daha kötüsü, ilahi olana topyekûn bir reddiyeci tavırla karıştırılır. Oysa bu, bilgiden çok korkuya dayalı bir yanlış okumadır. Sekülerizmin özü, Tanrı’nın varlığını inkâr etmek değildir; inancı zayıflatmaya çalışmak da değildir. Asıl vurgusu, ne kadar derin olursa olsun, inancın kurumsal güç yoluyla dayatılmaması gerektiğidir. Bu bir Tanrı ile kavga değil; Tanrı’nın adını dünyevî hâkimiyet için kullananlara karşı çizilmiş bir sınırdır.

Din: Toplumsal Bir Yapı

İnanç bireysel ve aşkın olabilir; ancak din kaçınılmaz biçimde insan toplumunun bir ürünüdür. Zamanın, kültürün ve otoritenin izlerini taşır. Diğer tüm insan kurumları gibi, din yüce olabilir ama aynı zamanda istismara da açıktır. Tarih boyunca kutsal metinler savaşları, tahakkümü, eşitsizliği ve düşünceyi bastırmayı meşrulaştırmak için kullanılmıştır. Sekülerizm, bu tehlikeye karşı bir yanıt olarak doğar; inançla iktidar arasına bir emniyet şeridi çeker.

Ahlâk Sorusu: Kimin Ahlâkı?

Sekülerizmin en güçlü eleştirilerinden biri şu sorudur: Kimin ahlâkını savunuyoruz? Din, ahlâkı katı dogmalarla tanımladığında, çoğu zaman itiraza, çeşitliliğe ya da etik düşüncenin evrimine pek yer bırakmaz. Bu tür bağlamlarda ahlâk, bir rehberlik aracı olmaktan çıkar; bir kontrol mekanizmasına dönüşür—utandırmak, susturmak ya da dışlamak için kullanılır.

Sekülerizm ahlâkı reddetmez. Aksine, gerçek ahlâkın baskıdan değil vicdandan; buyruktan değil empati ve insanî duyarlılıktan doğması gerektiğini savunur. Kişilerin, başkalarına zarar vermemek koşuluyla, “iyi bir hayat”ın ne olduğu konusunda kendi kararlarını verme hakkını korur.

Özgürlüğü Savunmak: Ruh ve Beden

Sekülerizm, yalnızca dinî değil, insan ruhunu ve bedenini tahakküm altına almaya çalışan her türlü ideolojiyle hesaplaşır. Zorla örtünmeden üreme haklarının kısıtlanmasına, sansürden düşüncenin denetlenmesine kadar; dinin devlet gücüyle birleştiği her yerde insan özgürlüğü ağır tehdit altına girer.

Seküler bir toplum, değerden yoksun değil; değerlerin tartışıldığı, müzakere edildiği ve birlikte seçildiği bir toplumdur. İnancın özgürce yaşanabileceği bir alan açar—cezalandırılma korkusu ya da ayrıcalık vaadi olmaksızın. Talep ettiği şey, dinin yokluğu değil; özgürlüğün varlığıdır.

Sekülerizmin Ahlâkî Vizyonu

Sonuç olarak, sekülerizm bir ahlâk vizyonu sunar—Tanrı’ya karşı değil, insan için. Vicdan özgürlüğünün korunduğu, hiçbir ideolojinin mutlak hakikat iddiasında bulunmadığı, ahlâkın yukarıdan dayatılmadığı; aksine, akıl, şefkat ve ortak insanlık yoluyla birlikte keşfedildiği bir toplum tahayyül etmemizi ister.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER