Polonez Gıda işçilerinin haklı direnişi
SİYASETPolonez Gıda işçilerinin direnişi de ülkemizdeki adalet sisteminin ne kadar zayıflatıldığını görmemiz adına önemli bir örnek. Ancak bu direniş ilerleyen yıllarda Türkiye'nin işçi hareketleri ve sendikal mücadelesi tarihinde önemli bir dönüm noktası olacak.
Çatalca Adliyesi önünde, beş gündür kefenli biçimde açlık grevi yapan ve 5 aydır hak mücadelesi veren Polonez Gıda işçileri, sendikaya üye oldukları gerekçesi ile işten çıkarılmıştı. Bu haksızlığa karşı direnmeye devam eden işçiler, zorlu hava şartlarına ve açlığa rağmen mücadelelerini sürdürüyor. İşçiler sadece ve sadece anayasal haklarını savunuyor ve adalet istiyorlar.
Ancak ülkemizde adalete ulaşmak ne yazık ki imkânsız hale geldi. Hukuk sisteminin bağımsızlık ve tarafsızlık ilkesinden sapması, yargı organlarının siyasi müdahalelerden etkilenmesi ve adil yargılama süreçlerinin zayıflamasıyla ilgili sıkıntılar adaletin aramızdan ayrılmasına neden oldu. Son yıllarda, mahkemelerin hükümetin etkisi altına girmesi, adaletin uygulanmasını engelleyen bir durum yarattı.
Polonez Gıda işçilerinin direnişi de ülkemizdeki adalet sisteminin ne kadar zayıflatıldığını görmemiz adına önemli bir örnek. Ancak bu direniş ilerleyen yıllarda Türkiye'nin işçi hareketleri ve sendikal mücadelesi tarihinde önemli bir dönüm noktası olacak.
Polonez Gıda işçilerinin talepleri sendikal haklarının tanınmasıydı sadece. İşçilerin başlattığı bu direniş, Polonez Gıda fabrikasında çalışan işçilerin kendi haklarını değil, tüm emekçilerin haklarını savunma mücadelesi halini aldı.
TÜM EMEKÇİLERİN HAKLARINI SAVUNMA MÜCADELESİ
Polonez Gıda işçilerinin direnişi, 2024 yılının Ağustos ayında başladı. İşçilerin, şirketin üretim tesislerinde ağır çalışma koşullarına, düşük ücretlere ve sosyal güvencelerinin yetersizliğine karşı duydukları memnuniyetsizlik, uzun süredir biliniyordu. Özellikle düşük maaşlar, uzun çalışma saatleri ve sendikal haklarının ihlali gibi sebepler, bazı işçileri bir araya getirdi. İşçiler, çalışma şartlarının düzeltilmesi, haklarının verilmesi taleplerini ifade etti. Ancak fabrika, çoğu kadın 146 işçiyi işten çıkardı. Bunun neticesinde 146 işçi fabrika yakınlarında direnişe geçti.
Polonez Gıda işçilerinin talepleri sendikal haklarının tanınmasıydı sadece. İşçilerin başlattığı bu direniş, Polonez Gıda fabrikasında çalışan işçilerin kendi haklarını değil, tüm emekçilerin haklarını savunma mücadelesi halini aldı. İşçiler, direnişlerini sadece fabrikada sürdürmekle kalmayıp, sosyal medya üzerinde de yoğun bir mücadele gösterdiler.
Burada CHP Beylikdüzü ilçe örgütüne ayrı bir parantez açılması gerekiyor. Zira direnişin en başından bu yana, işçilere hep destek verdiler ve bir gün bile yalnız bırakmadılar. Her Perşembe sabahı, geleneksel hale getirdikleri sabah kahvaltılarını işçilerle beraber yaptılar. İlçe örgütü, hak mücadelesi içinde olan işçilere kuru gıda yardımı yaptı. İşçilerin direnişlerine destek olabilmek adına sosyal medya kampanyaları yaparak bu mücadeleyi ülke gündemine taşıdılar. CHP Beylikdüzü ilçe örgütünün bu kararlı desteğine, diğer sendikalar ve emek örgütleri de kayıtsız ‘kalamadı’. Siyasi partiler ve siyasiler de bu mücadeleden haberdar oldu ve bu konuyu da meclise taşıdı.
CHP Beylikdüzü İlçe Örgütünün bu kararlı tutumu aslında demokrasi ile sendikal hakların ne kadar iç içe ve ne denli önemli olduğunu da bir kez daha görmemizi sağladı. Son tahlilde sendikal haklar, işçilerin eşitlik, adalet ve özgürlük taleplerini dile getirebilmesi için tanınan temel haklardır.
Sendikal haklar ve demokrasi, birbirini tamamlayan unsurlardır. İşçilerin sendikal haklarını savunması, hem kendi yaşamlarını iyileştirir hem de daha adil ve demokratik bir toplumun inşasına katkı sağlar.
İlginizi Çekebilir