Planlı eskitmeye karşı yaratıcı kadınlar
EKONOMİTüketim toplumu, bireyleri sürekli olarak yeniye yönlendiren bir düzen üzerine inşa edilmiş durumda. Eskisinin yerine yenisini koyma ihtiyacı, salt bir zorunluluk değil, şirketlerin bilinçli bir stratejisi olarak hayatımıza yerleşmiş bulunuyor. İşte bu noktada, “planlı eskitme” kavramı devreye giriyor. Planlı eskitme, kapitalist sistemin devasa şirketleri tarafından bilinçli olarak uygulanan bir strateji.
Sosyal medyanın verdiği mobilite ile özellikle de kadınlar için artık hiçbir şey eski değil. Ya yeniden dolaşıma sokuluyor ya da farklı bir formda başka bir eser olarak kullanılıyor. İkinci el sitelerini de bu kapsamda değerlendirmek mümkün. Pek çok kadın, evinde ve dolabında eski gibi görünen ürünleri satışa sunarak kendine bir pazar oluşturuyor.
Tüketim toplumu, bireyleri sürekli olarak yeniye yönlendiren bir düzen üzerine inşa edilmiş durumda. Eskisinin yerine yenisini koyma ihtiyacı, salt bir zorunluluk değil, şirketlerin bilinçli bir stratejisi olarak hayatımıza yerleşmiş bulunuyor. İşte bu noktada, “planlı eskitme” kavramı devreye giriyor. Planlı eskitme, kapitalist sistemin devasa şirketleri tarafından bilinçli olarak uygulanan bir strateji. Ürünlerin ömrü şirketler tarafından belirleniyor ve kitleler yeniye yönlendirilmek için çeşitli manipülasyonlarla karşı karşıya bırakılıyor. Telefonlarımıza gelen güncellemeler bir yandan teknolojiyi ileri taşırken, diğer yandan belirli modelleri devre dışı bırakıyor. Bir sabah uyanıp sahip olduğunuz telefonun belirli uygulamaları çalıştıramadığını fark ediyorsunuz. Cihazınız fiziksel olarak eskimedi, ancak teknoloji ona eski damgasını vurarak yenisini alma zorunluluğunu dayatıyor. Benzer bir durum moda sektöründe de geçerli. Bir sezona damgasını vuran giyim trendleri, bir sonraki sezon eski olarak lanse ediliyor. Oysa kumaş aynı kumaş, dikiş aynı dikiş, ancak algı farklı. Eskimişlik düşüncesi, tüketicinin yeniyi arzulaması için bilinçli olarak şekillendirilmekte. Yeni sezon etiketleri ve moda haftaları, bu özlemi diri tutmak için devreye giriyor.
Ancak son yıllarda bu sisteme karşı farklı bir dalga yükseldi. İçerik üreticileri ve yaratıcı bireyler, planlı eskitmeye meydan okuyan yeni bir trend başlattı. Sosyal medya platformlarında, eskimiş gibi görünse de yeniden tasarlanabilecek veya dönüştürülebilecek eşyaların hayata döndürüldüğü videolar giderek yaygınlaştı. Yırtılan bir kot pantolon, bir sırt çantasına dönüşebilir, eski bir masa boyanarak modern bir tasarım parçasına evirilebilir ya da âtıl bir televizyon kasası kitap rafına dönüştürülebilir. Evdeki doğal malzemelerden hijyen ürünleri üretmek, sararan ve bozulan peyniri yeniden kazanmak, kesmeyen makası keskinleştirmek, dar gelen kot pantolonu ve ayakkabıyı kullanılabilir hale getirmek yeniden üretime dair birkaç örnek. Yeni ve yaratıcı fikirler, gündelik hayatta karşımıza çıkan sorunlara pratik çözümler üretmemizi de sağlıyor.
Tüm bu örnekler planlı eskitmeye karşı bir başkaldırı örneği esasında. Bahsi geçen başkaldırı aslında tüketim alışkanlıklarını dönüştürmenin de en etkili yolu. İnsanlar, elindekini yeniden kullanma fikrine alışıyor ve üretici şirketlerin suni tüketim düzenine karşı bir alternatif geliştiriyor. Bu hareket aynı zamanda sürdürülebilirlik fikriyle de doğrudan bağlantılı. Kaynakların kontrolsüz tüketimi, sadece bugünün değil, gelecek nesillerin de yaşam alanlarını tehdit ediyor. Tüketiciye alternatifler sunan yaratıcı çözümler, bu noktada bir bilinç dönüşümü sağlıyor.
"Kendi stilini yarat" sloganı, bir moda markasının değil, bizzat bireylerin kendilerini ve eşyalarını yeniden değerlendirmesi gerektiği gerçeğinin altını çizmekte. Bu değişim sadece küçük nesnelerle sınırlı değil. Örneğin, annesinin yıllar önce giydiği gelinliği modernize edip tekrar kullanan bir kadın, nostalji ve sürdürülebilirlik fikrini birleştirerek planlı eskitmeye meydan okuyabilir.
Planlı eskitmeye karşı gelişen bu yeni bilinç, bireylerin sadece tüketici olarak kalmadığını, aynı zamanda kendi yaşam tarzlarını da tasarlayabileceklerini gösteriyor. "Kendi stilini yarat" sloganı, bir moda markasının değil, bizzat bireylerin kendilerini ve eşyalarını yeniden değerlendirmesi gerektiği gerçeğinin altını çizmekte. Bu değişim sadece küçük nesnelerle sınırlı değil. Örneğin, annesinin yıllar önce giydiği gelinliği modernize edip tekrar kullanan bir kadın, nostalji ve sürdürülebilirlik fikrini birleştirerek planlı eskitmeye meydan okuyabilir. Bu sadece bir giysi meselesi değil; tüketim alışkanlıklarının dönüşüme uğradığının en güzel örneklerinden biridir.
Benzer şekilde, evden çalışan kadınlar, büyük markaların moda kazak modellerini birebir örerek kendi özgün işlerini yaratıyorlar. Bu tasarım süreci, yalnızca ticari bir girişim değil, aynı zamanda evden çalışmak zorunda kalan ya da kamusal alanda yer alma fırsatı bulamayan kadınlar için bir fırsat sunuyor. Kadın işgücü, elbette daha fazla kamusal alanda yer almalı, ancak bunun mümkün olmadığı durumlarda içerik üretimi ve el işi gibi yaratıcı süreçlerle ekonomiye katkı sağlamak da değerli bir alternatif olabilir. Üstelik bu trend, gelecekte kadın işgücünün yeni bir boyuta evrilmesine ve bireylerin kendi üretim kapasitelerini keşfetmelerine olanak sağlayabilir.
Bununla birlikte, sosyal medyada giderek daha fazla kişi “atmıyoruz, yeniden kullanıyoruz” diyerek atıkların dönüşümüne yönelik videolar üretiyor. Eski bir eşyayı çöpe atmaktansa yeniden değerlendirmek, yalnızca ekonomik bir kazanım değil, aynı zamanda önemli bir beceri. Bu beceri, bireylere yalnızca tüketim çılgınlığına karşı bir direnç kazandırmakla kalmıyor, aynı zamanda doğaya daha duyarlı bir yaşam biçimini de teşvik ediyor. Aslında, bu bilincin küçük yaşlardan itibaren çocuklara kazandırılması gerekmekte. Okullarda, “atmama” ve “yeniden kullanma” prensibini içeren derslerin verilmesi, çocukları gelecek neslin bilinçli savunucuları hâline getirebilir. Tüketim toplumunun aşırı tüketim hastalığı bir zehir ise, eğitim bu zehrin en etkili panzehiri olabilir.
Sosyal medyanın verdiği mobilite ile özellikle de kadınlar için artık hiçbir şey eski değil. Ya yeniden dolaşıma sokuluyor ya da farklı bir formda başka bir eser olarak kullanılıyor. İkinci el sitelerini de bu kapsamda değerlendirmek mümkün. Pek çok kadın, evinde ve dolabında eski gibi görünen ürünleri satışa sunarak kendine bir pazar oluşturuyor. Ya da evinde belki de kullanmayacağını düşündüğü birçok eşyayı yeniden tasarlayarak, boyayarak hatta basit marangozluk becerileriyle değerlendirmekte. Elbette, teknoloji ve moda gibi hızlı değişimin kaçınılmaz olduğu alanlar, planlı eskitmenin etkinliğini koruduğu yerler olmaya devam edecek. Ancak bireyler, bu düzene körü körüne uymak yerine, yaratıcılıkla ve bilinçli tüketimle kendi yollarını çizebilir. Eskinin yükünden kurtulmanın tek yolu, yenisini almak değil, eldekinin potansiyelini yeniden keşfetmektir. Görünen o ki artık her şey o kadar da planlı değil. Kadınların da bir planı var.
İlginizi Çekebilir