© Yeni Arayış

Peki ya Aleviler?

Kürt açılımı olasılığına dikkatlerin kesildiği bu ortamda unutulan daha derin bir meseleyi, Alevilerin hak mücadelelerini hatırlatmak isterim. Devletin ve toplumun kurucu unsurlarından biri Aleviler. Onlara henüz tam anlamıyla ödemediğimiz bir eşit vatandaşlık borcumuz var. 

Bu aralar herkes yeni bir Kürt açılımı olur mu diye konuşuyor. Devlet aklından gelen çelişik sinyaller yorumlanmakta. Kimileri ortada derin bir strateji olduğu konusunda ısrarcı. Çoğu yorumcuya göre ise Cumhur İttifakı bileşenleri arasında bir bilek güreşi var. Kürt meselesi birbirine çok da güvenmeyen bu iki sıkı müttefikin çekişme alanlarından biri. Kürt açılımı olasılığına dikkatlerin kesildiği bu ortamda unutulan daha derin bir meseleyi, Alevilerin hak mücadelelerini hatırlatmak isterim. Devletin ve toplumun kurucu unsurlarından biri Aleviler. Onlara henüz tam anlamıyla ödemediğimiz bir eşit vatandaşlık borcumuz var. 

Bilindiği üzere AKP iktidarı döneminde 2009-2010 arası bir dizi Alevi çalıştayı yapıldı. Katılımcıların temsil gücü ve tartışılan konuların zenginliği bakımından oldukça verimli geçen bu çalıştaylardan ne yazık ki somut hiçbir sonuç çıkmadı. Siyasi iktidar Alevileri dinlendi, sorunları ve çözümleri not aldı. Ardından da konu kapandı. AKP dönemindeki pek çok ilerici teşebbüs gibi neden başladığı ve nasıl bittiği çok da açık olmayan bir hayal kırıklığı olarak tarihteki yerini aldı Alevi çalıştayları.

Alevilerle ilgili ilk ciddi somut adımlar ise 2018 sonrası dönemde atıldı. 2018’den bugüne kadar yapılanlar sınırları siyasi iktidarın din ve etnisite hassasiyetleri tarafından çizilen bir dizi eylemi içinde barındırıyor. AKP iktidarı bu sefer büyük toplantılar düzenlemek, önemli sorunları çözmek, Alevi önderlerle masaya oturmak yerine daha aşağıdan yukarı bir yol izledi. Önce Türkiye’deki tüm cemevleri kayıt altına alındı. Ardından cemevlerinin somut talep ve ihtiyaçları kaymakam ve valilikler aracılığıyla karşılandı. Sürecin başında bir zamanlar Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanlığını yapmış, ama CHP’de istediğini bulamamış ünlü bir Bektaşi siyasetçi, Ali Arif Özzeybek vardı. Özzeybek’in aynı zamanda Süleyman Soylu’nun danışmanı olduğu ve yeni Alevi açılımının bir tür İçişleri Bakanlığı projesi olarak hayata geçtiğini vurgulamak gerekli.

Cemevlerinin ibadethane olarak tanınması ve zorunlu din dersleri meselesi hala buzdolabında. Ayrıca Alevilerle ilgili tek kurumu Kültür Bakanlığına bağlayan zihniyet dimdik ayakta. Herkesin yeni anayasayı tartıştığı bu günlerde Alevileri ve onların ihtiyaçlarını tekrar hatırlamanın vakti gelmedi mi?

ALEVİLERİ YENİDEN HATIRLAMANIN VAKTİ GELMEDİ Mİ?

Erdoğan’ın Aleviler için bir şeyler yapılmasına onay vermesiyle Alevi-Kültür ve Cemevi Başkanlığı kuruldu. Böylesi bir kurumun kurulmuş olması Alevi kimliğinin devlet tarafından tanınmasında milat niteliğinde bir olaydır. Böylelikle devlet ilk defa Alevilik diye bir dinsel topluluğun varlığını ve bu kitlenin kendilerine özgü bazı ihtiyaçlarının karşılanmasının kamunun sorumluluğu altında olduğunu kabul etti. Ancak kurum Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlandı. Bu karar AKP’nin geleneksel Sünni paradigmayı sürdürdüğünü göstermekte. Yani Alevilik diye bir şey olsa da, Aleviler bir inanç topluluğu olarak tam anlamıyla kabul edilmediler. Bir tür Alevi Diyaneti yaratma endişesi kurulan kurumun etki gücünü en baştan itibaren sınırladı. Yine de Başkanlığın kurulması Alevi topluluğunun tanınma mücadelesi açısından önemlidir. Ayrıca bu süreçte başta Erdoğan olmak üzere devlet erkanının cemevi ve dergahlara gidip Muharrem orucu açma törenlerine katılmasının devleti topluma yaklaştıran sembolik jestler olarak görüldüğünü kayıtlara geçirmek lazım.

Bu mütevazi Alevi açılımının ömrü ise kısa sürdü. Kurum kapatılmadı belki. Ancak başına Şiiliğe yakın bir Alevilik yorumunu destekleyen, Aleviliği Türk-İslam sentezi içinde konumlandıran yeni bir yönetici getirildi. Cemevi Başkanlığı cemevlerinin ihtiyaçlarını karşılamaya devam ediyor. Ama ileriye dönük hiçbir adım yok. Cemevlerinin ibadethane olarak tanınması ve zorunlu din dersleri meselesi hala buzdolabında. Ayrıca Alevilerle ilgili tek kurumu Kültür Bakanlığına bağlayan zihniyet dimdik ayakta. Herkesin yeni anayasayı tartıştığı bu günlerde Alevileri ve onların ihtiyaçlarını tekrar hatırlamanın vakti gelmedi mi? Cemevi kurumu varlığını koruyacaksa kesinlikle statüsü yükseltilmeli. Bu kurumun daha özerk bir yapıya kavuşturulması ve Anayasal güvence altına alınması Aleviler için önemli. Ayrıca cemevleri için dede yetiştirme, Aleviliğin inanç ve kültür olarak MEB ve Diyanet eğitim programlarında daha fazla yer alması ile Alevi kanaat önderlerini yeni kurumsal mimariye dahil etme olası iyileştirme adımları arasında yer alabilir. Alevilik İslam’ın dışında bir din midir, yoksa İslam içinde bir din yorumu mudur gibi kadim soruların muhtemel yanıtları üzerine teolog ve sosyologlar elbette tartışmaya devam edebilir. Ama Alevilerin sorunları aynı zamanda kamusal bir mesele. Alevi yurttaşlarımızın gündelik hayatlarını kolaylaştırmak, onlara inançlarını yaşayacağı uygun bir ortam yaratmak ve Aleviliğe kamudan daha fazla fon aktarmak siyaset kurumunun yapması gereken ödevler içinde başı çekiyor. 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER