© Yeni Arayış

Özel ve Kılıçdaroğlu’nun 31 Mart sınavı

Özel ve Kılıçdaroğlu’nun 31 Mart sınavı

CHP’de gerek Özel’e, gerekse farklı yapılara muhalif olan bir siyasallaşma pekâlâ olabilir. Ama onların siyaseten mücadelesi 31 Mart seçimlerinde kaybetmiş değil başarılı olmuş bir CHP’de anlamlı olur. O yüzden şu anda kendini CHP’li tanımlayan herkesin önceliği, parti içi muhalefet değil yerel seçimlerin kazanılması yolunda çaba harcamak olmalıdır. Yerel seçimler yaklaşıp, adaylar açıklandıkça siyasetin tansiyonu yükseliyor. Özellikle İstanbul’da. Ekrem İmamoğlu’nun karşısında Erdoğan’ın tercihi, kolay yönetebileceği düşük profili olan eski bakan Murat Kurum’u aday gösterdi. Her ne kadar Kurum’un bir önceki bakanlığı ve kariyeri üzerinden İstanbul için “kentsel dönüşüm” önceliği alınmış olsa da gerek bakanlığı gerekse genel müdürlük dönemindeki siyasi ve idari tasarrufları ile hayli sorunlu olduğu da bir gerçek. Diğer yandan araştırmalardan bağımsız olarak İmamoğlu, belediye başkanı olarak yarışa bir adım önde başlıyor. Geride bıraktığı 5 yıllık belediye başkanlık döneminde, merkezi iktidarın tüm engellemelerine rağmen yaptıkları ile İmamoğlu başarılı bir başkanlık yapmıştır. Özellikle bu dönemde yaşanan pandemi ve onun ortaya çıkardığı insani mağduriyetlerin giderilmesi konusunda sosyal hizmetler başkanlığı başta olmak üzere tüm birimleri ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi çok önemli işler yapmıştır. Çocuklara süt dağıtılması, halk ekmek kapasitesinin arttırılması ve büfelerinin sayısının arttırılması, sosyal yardımlar, kreş sayının arttırılması, annelere ücretsiz ulaşım kartı, öğrencilere yönelik uygun fiyatlı lokantalar, yurtlar ve yardımlar ve metro çalışmaları olmak üzere ulaşım konusundaki çalışmaları ilk akla gelenlerdir. Bunları çoğaltmak mümkün. İmamoğlu’nun bazı projelerinin de merkezi yönetim tarafından geciktirmesi, izin verilmemesini de bir yere not edelim. Kuşkusuz bu süreçte hukuki değil siyasi davalarla siyasi yasaklı duruma getirilmek istendiği, somut suçlamalarla değil “düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında” yapılan suçlamaları unutmamak gerekli. Sadece bunlar mı? Değil tabi. İmamoğlu’na engel olmak isteyen sadece merkezi yönetim değil. Bununla birlikte kimileri belediye hizmetlerini fiilen sabote ederek İmamoğlu’nu başarısız göstermek istedi. Metrolarda yürüyen merdivenler sabote edildi. Aynı şekilde çalışan otobüslerin bile sabote edilmek istendi. Son örneğini geçtiğimiz hafta sonu gördük. Neredeyse özel bir set kurularak belediye otobüsünün çalışmadığını gösterme çabası tüm çıplaklığıyla yansıdı kamuoyuna. İnsan bütün bunları görünce gülümsenin dışında üzülmüyor da değil. Her şeye rağmen Özel’in yapması gereken kongrede ve sonrasında sıkça ifade ettiği gibi kongre öncesini unutup, kucaklaşmanın sahici koşullarını yaratmak ve gerçekleştirmek olmalıdır. Aday belirleme sürecinden istişare kanallarının açık tutulması, Kılıçdaroğlu'nu desteklemiş olsa da anketlerde kazanabilecek adaylarını desteklemek dahil herkesin kazanabileceği tüm adımlar gündemde olmalı ve atılmalıdır.

YENİ BİR DÖNEM BAŞLADI

Diğer yandan 31 Mart’a giderken İmamoğlu sadece AKP’ye karşı değil görünen o ki, CHP içinde de bazı hiziplerle de mücadele etmek durumunda. 5-6 Kasım 2023 yapılan 38. Olağan Kurultay sonrasında CHP’de yeni bir dönem başladı. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu koltuğunu Özgür Özel’e devretti. Olağan Kurultay’ın adı; “Demokrasi ve Birlik”ti. Kurultay salonunda yazdığım yazıda; “Kurultay adındaki “Demokrasi ve Birlik” isimleri, öyle görünüyor ki birden çok adayın var olması ve yakışabilmesi “demokrasi”yi, “birlik” ise pazartesi gününden sonraki CHP’de hedefleneni anlatıyor. CHP, pazartesi gününden itibaren yola, kurultaya kadar olan gerilim ve tartışmaları geride bırakarak devam etmek istiyor.” Ancak o günden bugüne süren tartışmalara baktığımızda bu hedefe, tam olarak ulaşıldığını da söyleminin çok kolay olmadığı gerçeği ile karşı karşıyayız. Hatta kulisler sıkça, kurultayda kaybedenler içinde yer alanlardan kimilerinin 31 Mart seçimlerinde CHP’nin başarısız olması için çaba harcandığı ya da bu yönde bir beklenti olduğu ifade ediliyor. Eğer bu kulisi doğru varsayarsak bunun bir hayli sorunlu olduğunu da kabul etmek durumundayız. Çünkü ülkenin içinde bulunduğu koşullarda CHP başta olmak üzere, bu iktidarın ve ortaklarının kurduğu düzene karşı olan herkesin her seçimde başarı istemekten ve bunun için çalışmaktan başka seçeneği yoktur. Kendi küçük iktidarlarına yeniden kavuşmak için CHP’nin başarısızlığını savunanların partili olduğunu düşünmek de hayli iyimser bir yaklaşım olur. Evet, seçilen yönetimden, bu yönetim içinde gruplaşmalarından rahatsız olmak siyasi bir pozisyon olabilir ama bu nedenle partinin seçimde başarısız olması için çalışmak hayli sorunludur. Kılıçdaroğlu’nun Ankara başta olmak üzere bazı illerde çalışma ofisi kurması, parti içindeki muhaliflerin kendisi ile görüşmesi bu kulislerin kaynağı oluşturmaktadır. Bu söylentileri ortadan kaldıracak olan bizatihi Kılıçdaroğlu’nun kendisi olacaktır. Onun açıklama yapmadığı her gün bu iddiaların gerçeklik payının doğruluğu artacaktır.

ÖZEL VE KILIÇDAROĞLU’NA DÜŞEN SORUMLULUK

Açıkçası bu noktada iki kişiye özel sorumluluk düşmektedir; Özgür Özel ve Kemal Kılıçdaroğlu. İlk sorumluluk kuşkusuz Genel Başkan Özgür Özel’e düşmektedir. Her şeye rağmen Özel’in yapması gereken kongrede ve sonrasında sıkça ifade ettiği gibi kongre öncesini unutup, kucaklaşmanın sahici koşullarını yaratmak ve gerçekleştirmek olmalıdır. Aday belirleme sürecinden istişare kanallarının açık tutulması, Kılıçdaroğlu'nu desteklemiş olsa da anketlerde kazanabilecek adaylarını desteklemek dahil herkesin kazanabileceği tüm adımlar gündemde olmalı ve atılmalıdır. Unutmayalım ki, başarısızlık hâlinde ilk hedefte olacak olan kendisi olacaktır. İkinci sorumluluk kuşkusuz eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na düşmektedir. Kendisinin Ankara başta olmak üzere bazı illerde çalışma ofisi kurması, parti içindeki muhaliflerin kendisi ile görüşmesi bu kulislerin kaynağı oluşturmaktadır. Bu söylentileri ortadan kaldıracak olan bizatihi Kılıçdaroğlu’nun kendisi olacaktır. Onun açıklama yapmadığı her gün bu iddiaların gerçeklik payının doğruluğu artacaktır. Ama şunu unutmamak gerekiyor ki, 31 Mart’ta kaybetmiş bir CHP’nin yeniden olağanüstü kurultaya gitmesi kimsenin kazanamadığı bir oyuna başlamak olacaktır. Bunun temel nedeni ise 31 Mart’ta yerel yönetimlerin kaybedilmesiyle siyasetin alanının daha da daralması ve muhalefet partilerinin siyaseten işlevinin daha fazla daralması olma olasılığıdır. CHP’de gerek Özel’e, gerekse farklı yapılara muhalif olan bir siyasallaşma pekâlâ olabilir. Ama onların siyaseten mücadelesi 31 Mart seçimlerinde kaybetmiş değil başarılı olmuş bir CHP’de anlamlı olur. O yüzden şu anda kendini CHP’li tanımlayan herkesin önceliği, parti içi muhalefet değil yerel seçimlerin kazanılması yolunda çaba harcamak olmalıdır. Diğer seçenek sadece partilerine değil kendilerine de ihanet olur. Görseler de, görmeseler de…

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER