Ortadoğu'daki aktörler ve gelecek hamleleri
DIŞ POLİTİKARuslar için çok büyük bir prestij kaybı söz konusu. Tüm desteklerine rağmen Esad rejiminin hayatta kalamaması, dünya genelinde destek verdikleri diğer rejimlere “Rusya sizi de kurtaramayabilir” mesajını veriyor. Batı ise Rusya’nın kaybetmiş olmasından son derece memnun. Ortadoğu’daki dengelerin büyük aktörlerin kazançlarından ziyade bölge halklarının lehine değişeceği günlerin gelmesi mümkün ama daha alınacak çok yol var.
Suriye’de hala tozun dumanın dağılmasını beklerken bir yandan da tam olarak ne tür gelişmeler yaşandığını ve son gelişmelerin arkasındaki ana güçleri merak ediyoruz. Geriye dönüp bakınca görüyoruz ki Suriye’de son derece kırılgan bir denge uzunca bir süre korunmuş. Peki oluşan yeni tabloda kimler, en azından ön görebildiğimiz vadede, kazandı, kimler kaybetti?
Esad ailesinin yönetimi altında Suriye’de kontrol sahibi olan, Rusya ve İran gibi güçlü yabancı müttefiklerin desteğini alan otoriter bir rejimin sağladığı istikrar vardı. Ancak şu anda çok dinamik bir evreye geçtik. Muhalif güçler, Şam’da ele geçirdikleri bölgelerde kontrolü ve istikrarı sağlamaya ve yeni yönetimi faaliyete geçirmeye çalışıyorlar. Aynı zamanda İsrail de bu otorite boşluğundan faydalanarak (ve bahane ederek) güneyde kendi sınırlarını güvence altına almak amacıyla Suriye topraklarına yerleşiyor. İran ve Rusya’nın bundan sonra ne yapacağı da elbette büyük bir önem taşıyor.
İran, Hizbullah ve diğer Şii grupların 7 Ekim'den sonra Gazze ve Lübnan'daki direnişi desteklemek amacıyla Golan Tepeleri'nde bir cephe açmak için Esad'dan izin istediği ama Esad’ın, Suriye'yi İsrail ile olası bir açık çatışmaya sürüklemek ve Körfez ülkeleriyle normalleşme sürecini tehlikeye atmak istemediğini söyleyerek reddettiği iddia ediliyor.
Suriye’yi kaybetmek İran için büyük bir stratejik kayıp anlamına geliyor. Üstelik bu kayıp, İran’ın Gazze savaşında yaşananlar nedeniyle zaten zayıf bir durumda olduğu bir döneme denk geliyor. Hamas dağıtılıyor, Hizbullah ise çok zor bir durumda. Şimdi ise Esad’ı da kaybetmeleriyle birlikte İran, “direniş ekseni” olarak adlandırdıkları bölgesel müttefiklerinden üçünü kaybetmiş oldu.
BÖLGEDEN TASFİYE EDİLEN İRAN
Suriye’de olanlar, Tahran’daki rejim için büyük bir şok ve hesap vermesini gerektiren yeni bir başarısızlık örneği oldu. Esad, İran’ın bölgedeki en büyük müttefiklerinden ve varlıklarından biriydi. Suriye’de nüfuz sahibi olmak ve Esad’ı desteklemek, İran’ın Lübnan’daki ana müttefiki olan Hizbullah’a karadan bir lojistik güzergâh sağlama stratejisinin de hayatı bir parçasıydı.
Tahran-Beyrut tedarik hattı, önce Lübnan’da sağlanan ateşkesle sonra da Irak-Suriye ve Suriye-Lübnan sınırlarının bombalanmasıyla sekteye uğradı. Bu durum, kendini toparlamaya çalışan Hizbullah’ı oldukça belirsiz bir duruma soktu. Bu da, İran’ın uzun süredir kullandığı “ileri savunma” stratejisine büyük bir darbe oldu.
Suriye’yi kaybetmek İran için büyük bir stratejik kayıp anlamına geliyor. Üstelik bu kayıp, İran’ın Gazze savaşında yaşananlar nedeniyle zaten zayıf bir durumda olduğu bir döneme denk geliyor. Hamas dağıtılıyor, Hizbullah ise çok zor bir durumda. Şimdi ise Esad’ı da kaybetmeleriyle birlikte İran, “direniş ekseni” olarak adlandırdıkları bölgesel müttefiklerinden üçünü kaybetmiş oldu. Ayrıca, İran’in müttefiklerinin yanında yeterince güçlü durmadığı imajı ilerisi için İran'ın elini oldukça zayıflatacak bir durum.
Yaşadığı bu hezimetler, İran’ı nükleer deneme yapmaya ve geliştirmeye yaklaştıkları nükleer silahı üretme yönünde bir karar almaya itebilir. İran’ı nükleer bir test yapmaya ve artık neredeyse sahip olmaya çok yaklaştıkları nükleer silahı geliştirmeye yönlendirebilir. Bu gelişmeler, İran’ın karar alma sürecini nükleerleşme lehine hızlandırabilir ve bu karar beklenenden daha erken alınabilir.
İran rejiminin, şu anda dini liderinin rehberliğinde izlediği stratejiye baktığımızda en kötü senaryoya hazırlık yaptıkları görünüyor. Donald Trump, göreve başladığında İran’a ve ekonomisine yönelik maksimum baskıyı ya da bazıların deyimiyle “nihai baskıyı” yeniden uygulamaya koyarsa, bir şekilde kendilerini “dokunulmaz” kılmaları gerekiyor.
Suriye’deki bu çöküş, her ne kadar kaos yaratacak olsa da, İsrail için birçok fırsat da yaratıyor. Sadece Hizbullah’ı daha da geri püskürtmekle kalmıyor, aynı zamanda Suriye’deki İran nüfuzuna saldırmak için fırsatlar sunuyor.
BÜYÜYEN İSRAİL
İsrail, Suriye’de olanlardan, en azından kısa vadede, kazançlı taraf. Suriye’deki bu çöküş, her ne kadar kaos yaratacak olsa da, İsrail için birçok fırsat da yaratıyor. Sadece Hizbullah’ı daha da geri püskürtmekle kalmıyor, aynı zamanda Suriye’deki İran nüfuzuna saldırmak için fırsatlar sunuyor. İran etkisi, İsrail’in her zaman en büyük sorunlarından biri olmuştur. Bu bağlamda, Şam’ın çöküşünün ardından 24 saat içinde İsraillilerin Golan Tepeleri’ne doğru ilerlemesi ve Suriye içerisinde bir tampon bölgeye girmesi endişe verici. İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, bu tampon bölgenin geçici olduğunu ve teröristlerin bu bölgeye sızmasını önlemek amacıyla oluşturulduğunu söyledikten birkaç gün sonra Netanyahu İsrail'in oradan çıkmayacağını, kalıcı olduğunu açıkladı.
Rusya’nın Suriye’de iki askeri üssü bulunuyor: Biri Lazkiye’deki hava üssü, diğeri ise Tartus’taki deniz üssü. Görünüşe göre, bu üslerden ekipmanlarını deniz yoluyla tahliye etmek için hazırlık yapıyorlar. Bu da her iki üssü kaybedeceklerini öngördükleri anlamına geliyor.
RUSYA VE ÜSLERİ
Kaybedenlerden bir diğeri de Rusya’dır. Ruslar, 2015 yılından bu yana Beşar Esad’ı destekliyor. O yıl, Esad’ın neredeyse kesin bir çöküşten kurtulmasını sağladılar. Bu süreçte Esad’a çok fazla para, çaba, siyasi ve diplomatik irade yatırdılar. Ancak bir süre önce, Esad’ı kurtarmanın artık imkânsız olduğuna karar verdiler. Şam’a doğru ilerleyen güçlere karşı hava gücüyle müdahale etmeye çalıştılar, ancak bu işe yaramadı ve geri çekildiler.
Elbette, tüm bunların Rusya’nın Ukrayna ile meşgul olduğu bir dönemde yaşanıyor olması da tesadüf değil. Esad’ı devirmeyi başaran HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam), İdlib’den Halep’e ve oradan da doğrudan Şam’a kadar uzanan bu yıldırım hızıyla ilerleyişlerini, Rusya’nın Suriye’ye sağlayabileceği desteğin sınırlı olacağını hesaplayarak gerçekleştirdi ve bu hesap doğru çıktı.
Rusya’nın Suriye’de iki askeri üssü bulunuyor: Biri Lazkiye’deki hava üssü, diğeri ise Tartus’taki deniz üssü. Görünüşe göre, bu üslerden ekipmanlarını deniz yoluyla tahliye etmek için hazırlık yapıyorlar. Bu da her iki üssü kaybedeceklerini öngördükleri anlamına geliyor. Tartus üssü özellikle önemliydi çünkü bu üs, Rusya’nın Akdeniz’deki tek deniz üssü. Lazkiye hava üssü ise Rusya’nın Afrika’ya gidip gelen uçuşlar için kullandığı tek çıkış noktası ki Rusların Sahel bölgesinde çok büyük çıkarları var. Dolayısıyla, bu iki üssün kaybı Rus ordusu için bir felaket olmasa da, gelecekte ciddi bir zorluk yaratacak.
Bunun ötesinde Ruslar için çok büyük bir prestij kaybı da söz konusu. Tüm desteklerine rağmen Esad rejiminin hayatta kalamaması, dünya genelinde destek verdikleri diğer rejimlere “Rusya sizi de kurtaramayabilir” mesajını veriyor. Batı ise Rusya’nın kaybetmiş olmasından son derece memnun.
Ortadoğu’daki dengelerin büyük aktörlerin kazançlarından ziyade bölge halklarının lehine değişeceği günlerin gelmesi mümkün ama daha alınacak çok yol var.
İlginizi Çekebilir