© Yeni Arayış

Obezite: Genetik miras mı, yaşam tarzı seçimleri mi?

Bu yazı, obezite sebeplerini, tanı, tedavi ve korunmada dikkat edilmesi gereken hususları konunun uzmanlarıyla en ayrıntılı biçimde ele alan Türkiye'nin Obezite Gerçeği Dosyası: Her Yönüyle Obezite Yazı Dizisi kapsamında yayımlanmaktadır.

Genetik yatkınlık, obezite riskini artırabilir; ancak bu risk, bireylerin yaşam tarzı seçimleriyle büyük ölçüde kontrol altına alınabilir. Sağlıklı beslenme alışkanlıkları, düzenli egzersiz ve etkili stres yönetimi, obeziteyle mücadelede en etkili ve güçlü yöntemlerdir. Genetik yapımızı değiştiremeyiz; ancak yaşam tarzımızı değiştirerek sağlığımızı ve geleceğimizi yeniden şekillendirmek elimizdedir.

Giriş 

Obezite, günümüzde dünya genelinde hızla artan ve beraberinde ciddi sağlık sorunları getiren önemli bir halk sağlığı problemidir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, 1990 yılından bu yana obez bireylerin sayısı iki katından daha fazla artmıştır. Bu dramatik artış, yalnızca bireylerin değil, toplumların sağlık sistemlerini de tehdit etmektedir. Obezitenin nedenlerini anlamak ve çözüm üretmek için bu sorunun temeline inmek gerekmektedir.

Obezitenin gelişiminde iki temel faktör öne çıkar: genetik yatkınlık ve yaşam tarzı seçimleri. Ancak bu iki faktör nasıl etki eder ve birinin diğerine göre daha baskın olduğunu söylemek mümkün müdür?

Bu yazıda, obezite üzerinde etkili olan genetik ve yaşam tarzı faktörlerinin rolünü ele alacağız.

Genetik Faktörler

Obeziteyle İlişkilendirilen Genler

Genetik, obeziteye yatkınlıkta önemli bir faktördür. Bilimsel araştırmalar, genetik faktörlerin obezite riskine kayda değer ölçüde katkıda bulunduğunu ortaya koymuştur. Obeziteyle ilişkilendirilen ilk genlerden biri, FTO (Fat Mass and Obesity-Associated) geni olarak tanımlanmıştır. Ancak, zamanla obeziteyle ilişkili birçok başka gen de keşfedilmiştir. Bu genler arasında LEPR (Leptin Receptor), PEMT (Phosphatidylethanolamine N-Methyltransferase), PCSK1 (Proprotein Convertase Subtilisin/Kexin Type 1) ve MC4R (Melanocortin 4 Receptor) gibi genler yer almaktadır.

Peki, Bu Genler Obeziteyi Nasıl Etkiliyor?

Genetik faktörlerin obezite üzerindeki etkileri genellikle iştah kontrolü, enerji metabolizması ve yağ depolanmasıyla ilişkilidir. Örneğin, FTO geni, bireylerin obeziteye yatkınlığını artıran en yaygın genlerden biridir. FTO geninin belirli varyantlarına sahip bireylerin obeziteye yakalanma riskinin daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.

Genetik yapımız, çevresel faktörler ve yaşam tarzımızla etkileşime girerek obezite riskimizi artırabilir veya azaltabilir. Bu etkileşim, genetik kodumuzu değiştirmeden, çevresel faktörlerin genlerimizin çalışma biçimi üzerindeki etkisini tanımlayan epigenetik mekanizmalarla açıklanır.

FTO Geninin Etkisi

​•​ FTO gen varyantları, bireylerin iştahını düzenleyen mekanizmaları etkileyerek daha sık ve yoğun açlık hissi yaşamalarına neden olabilir.

​•​ Bu genetik varyantlara sahip kişiler, özellikle yüksek kalorili yiyeceklere yönelme eğilimindedir.

​•​ Artan kalori alımı ve enerji metabolizmasının etkilenmesi, bu bireylerde kilo artışını teşvik edebilir.

FTO geninin yanı sıra, diğer genler de obezite gelişiminde önemli roller oynar. Örneğin:

​• ​LEPR (Leptin Reseptörü): Leptin hormonu, vücutta enerji dengesi ve iştah kontrolü üzerinde etkili bir role sahiptir. Bu genin varyasyonları, leptin sinyalizasyonunu bozarak aşırı yeme eğilimini artırabilir.

​•​ MC4R (Melanocortin 4 Reseptörü): Bu genin mutasyonları, enerji harcamasını azaltarak kilo artışına neden olabilir.

Epigenetik ve Çevresel Etkiler

Genetik yapımız, çevresel faktörler ve yaşam tarzımızla etkileşime girerek obezite riskimizi artırabilir veya azaltabilir. Bu etkileşim, genetik kodumuzu değiştirmeden, çevresel faktörlerin genlerimizin çalışma biçimi üzerindeki etkisini tanımlayan epigenetik mekanizmalarla açıklanır.

Epigenetik, genetik mirasımızın sabit olduğunu, ancak çevresel faktörlerin genlerimizin ne kadar aktif çalıştığını ve nasıl işlediğini değiştirebileceğini ifade eder. Bu süreçte, genetik kodumuz (DNA) sabit kalır; ancak genlerin “açık” veya “kapalı” hale gelmesi, yani ifade edilip edilmemesi epigenetik mekanizmalarla değişebilir.

Epigenetik Nasıl Çalışır?

Bir örnek üzerinden epigenetik etkileri açıklayabiliriz:

“Diyelim ki stresli bir yaşam sürüyorsunuz ve sık sık yüksek kalorili, işlenmiş gıdalar tüketiyorsunuz. Bu durum, epigenetik mekanizmalar aracılığıyla yağ depolanmasını artıran genlerin daha aktif hale gelmesine (gen ekspresyonunun artmasına) neden olabilir. Öte yandan, düzenli egzersiz yapıyor ve sağlıklı besleniyorsanız, bu kez metabolizmayı hızlandıran ve yağ yakımını destekleyen genlerin daha fazla çalışmasını (ekspresyonunun artmasını) sağlayabilirsiniz.”

Epigenetik, yaşam tarzı seçimlerimizin genlerimiz üzerindeki etkisini şekillendirir. Sağlıklı alışkanlıklar, genetik risklerimizi azaltmamıza olanak tanırken, sağlıksız seçimler genetik yatkınlıkların olumsuz etkilerini artırabilir.

Yaşam Tarzı Faktörleri

Modern yaşam, obezite riskini artıran birçok faktörü beraberinde getirmiştir. Şehir hayatının hızlı ve yoğun temposu, endüstriyel gıdaların yaygınlaşması, ekonomik zorluklar ve değişen sosyal alışkanlıklar, bireylerin yaşam tarzlarında zorunlu değişikliklere yol açmıştır. Bu değişimler, obezite riskini doğrudan etkileyen unsurlardır.

Obezite ile ilişkili yaşam tarzı değişikliklerini üç ana başlık altında değerlendirebiliriz: beslenme alışkanlıklarının değişimi, hareketsiz yaşam tarzı ve psikolojik faktörler.

1. Beslenme Alışkanlıklarının Değişimi

Modern yaşam, bireyleri hızlı ve pratik çözümler aramaya itmiş, bu da hazır ve endüstriyel gıdaların tüketiminin artmasına neden olmuştur. Yoğun çalışma temposu, bireylerin sağlıklı ve dengeli yemekler hazırlamak yerine kolayca erişilebilen yüksek kalorili ancak düşük besin değerine sahip gıdaları tercih etmelerine yol açmaktadır.

​•​ Yüksek Kalorili Gıdalar: Fast food, şekerli içecekler ve atıştırmalıklar gibi gıdalar, obezite riskini artıran başlıca unsurlardır. Bu tür gıdalar, aşırı kalori alımına neden olurken, bireyin günlük besin ihtiyaçlarını karşılamaz.

​•​ Sosyoekonomik Faktörler: Düşük gelir gruplarında, sağlıklı ve taze gıdalara erişim kısıtlı olabilmektedir. Bu durum, tek tip ve dengesiz beslenmeyi artırarak obezite oranlarının yükselmesine katkıda bulunmaktadır.

2. Hareketsiz Yaşam Tarzı

Fiziksel aktivite eksikliği, obeziteye katkıda bulunan en önemli faktörlerden biridir. Günümüzde teknolojinin hayatın her alanına entegre olması, bireylerin hareket düzeyini önemli ölçüde azaltmıştır.

​•​ Teknolojinin Etkisi: Ofis işlerinin yaygınlaşması, uzun süre masa başında çalışmayı gerektiren görevler ve araç kullanımı, bireylerin gün içinde fiziksel aktivite yapma oranını düşürmüştür.

​•​ Yetersiz Fiziksel Aktivite: Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, yetişkinlerin %80’i yeterli fiziksel aktivite yapmamaktadır. Bu durum, enerji dengesizliğine yol açarak bireylerin kilo almasına neden olmaktadır.

​•​ Sedanter Yaşam: Hareketsiz bir yaşam tarzı, sadece kilo alımını değil, aynı zamanda metabolik rahatsızlıklar, diyabet ve kalp hastalıkları gibi sağlık sorunlarını da beraberinde getirir.

3. Psikolojik Faktörler

Stres, depresyon ve duygusal yeme alışkanlıkları, modern yaşamın yaygın psikolojik sorunları arasında yer alır ve obezite riskini artıran önemli faktörlerdir.

​•​ Stres ve Yeme Davranışı: Stresli durumlarda bireyler genellikle rahatlama amacıyla yüksek kalorili yiyeceklere yönelirler. Bu durum, aşırı kalori alımına ve kilo artışına yol açabilir.

​•​ Uyku Bozuklukları: Yetersiz uyku, metabolizmayı olumsuz etkiler. Uyku eksikliği, iştahı düzenleyen hormonlarda dengesizliğe neden olarak bireyin daha fazla yemesine yol açabilir.

​•​ Duygusal Yeme Alışkanlıkları: Özellikle depresyon veya anksiyete yaşayan bireylerde, yemek bir başa çıkma mekanizması haline gelebilir. Bu da sağlıksız kilo alımına neden olabilir. 

İkiz Çalışmaları: Genetik ve Çevresel Etkileşim

İkizler üzerinde yapılan araştırmalar, genetik ve çevresel faktörlerin obezite üzerindeki etkisinin karmaşık bir etkileşim içinde olduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle aynı genetik yapıya sahip olan tek yumurta ikizlerinin farklı çevrelerde büyütülmesi, çevresel faktörlerin obezite üzerindeki belirleyici rolünü anlamada önemli veriler sunmaktadır.

Bu çalışmalar, genetik faktörlerin obezite üzerindeki etkisi konusunda kesin bir oran sunamasa da, genetik yatkınlığın obeziteye katkısının genellikle %30 ile %70 arasında değiştiğini göstermektedir. Ancak bu oran, çevresel koşullara ve bireyin yaşam tarzına bağlı olarak büyük ölçüde farklılık gösterebilir. 

Örneğin:

​•​ İkizlerden biri sağlıklı bir diyet uygulayıp düzenli fiziksel aktivite yaparken,

​• ​Diğeri hareketsiz bir yaşam tarzı benimseyip yüksek kalorili yiyecekler tükettiğinde, iki birey arasında belirgin kilo farklılıkları gözlemlenmiştir.

Bu bulgular, yaşam tarzı seçimlerinin genetik yatkınlığın etkisini nasıl değiştirebileceğini açıkça göstermektedir.

Özellikle düzenli fiziksel aktivitenin, obeziteyle ilişkili genlerin aktivitesini azaltabileceği gösterilmiştir. Araştırmalar, düzenli egzersizin gen ekspresyonunu olumlu yönde etkileyerek enerji dengesini destekleyen ve yağ yakımını artıran genleri daha aktif hale getirdiğini ortaya koymaktadır. Bu, bireylerin genetik yatkınlıklarına rağmen, sağlıklı seçimlerle obezite risklerini önemli ölçüde kontrol altına alabileceklerini kanıtlar niteliktedir.

Sonuç: Obezite Kader Değildir!

Genetik yatkınlık, obezite riskini artırabilir; ancak bu risk, bireylerin yaşam tarzı seçimleriyle büyük ölçüde kontrol altına alınabilir. Sağlıklı beslenme alışkanlıkları, düzenli egzersiz ve etkili stres yönetimi, obeziteyle mücadelede en etkili ve güçlü yöntemlerdir. Genetik yapımızı değiştiremeyiz; ancak yaşam tarzımızı değiştirerek sağlığımızı ve geleceğimizi yeniden şekillendirmek elimizdedir.

Sağlıklı bir yaşam için genetik mirasımızı suçlamak yerine, yaşam tarzımızı dönüştürme sorumluluğunu üstlenmeliyiz. Bu dönüşüm, yalnızca obezite riskini azaltmakla kalmaz; aynı zamanda daha yüksek bir yaşam kalitesine, daha fazla mutluluğa ve genel anlamda daha sağlıklı bir yaşama kapı açar.

Yazımı sıkça kullandığım bir sözle tamamlamak istiyorum:

“Genetik silahı doldurur, ama tetiği yaşam tarzımız çeker.”

Doğru seçimler yapmak, yalnızca obeziteyi önlemenin değil; aynı zamanda daha mutlu, daha sağlıklı ve kaliteli bir yaşamın anahtarıdır. 

Sağlık, yaşam tarzı tercihleriyle şekillenir ve her birey, bu yolda kendi kaderini belirleyebilir.

Kaynaklar

https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/obesity-and-overweight

https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S1521690X11001503?via%3Dihub

https://www.aerzteblatt.de/int/archive/article/138223

https://www.nature.com/articles/s41588-019-0517-5

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER