© Yeni Arayış

Nobel ödülleri ve Anadolu irfanı

Etnik kökenleriyle gurur duyan her üç ismin kökenlerinden tamamen bağımsız olarak, sayın Cumhurbaşkanı’nın hemen her konuşmasında atıfta bulunduğu ama içeriğini kimsenin tam olarak bilemediği, ancak bazı tahminlerin bulunduğu “Anadolu irfanı” kavramıyla uzaktan yakından alakalarının bulunmayışları dikkatinizi çekti mi?

2024 Nobel Ekonomi ödülünü, İstanbullu bir Ermeni olarak Prof.Dr.Daron Acemoğlu ve iki arkadaşı paylaştılar. Şüphesiz Acemoğlu son derece parlak bir beyin ve bence bunlar çoktan hak edilmiş ödüller…

Daha önceden de 2006 Nobel Edebiyat Ödülü’nü Orhan Pamuk, 2015 Nobel Kimya Ödülü’nü ise Prof.Dr.Aziz Sancar kazanmışlardı. Orhan Pamuk, eserlerinin yanı sıra Neue Zürcher Zeitung adlı İsviçre gazetesine verdiği mülakatta “Bu topraklarda 30 bin Kürt ve 1 milyon Ermeni Öldürüldü. Benden başka kimse bundan bahsetmeye cesaret edemedi” ifadeleri yüzünden TCK m.301-Türklüğe hakaret suçlamasıyla yargılanmasıyla hatırlanıyor.

Aziz Sancar ise, yaşamının ve akademik çalışmalarının çok büyük bir kısmını gerçekleştirdiği Amerika’da yetişmiş bir akademisyen. Herkesin katıldığı ortak bir düşünce, Sancar’ın vaktiyle Amerika’ya gidip akademik kariyerine oradaki imkânlarlalar devam etmesinin Nobel’in arkasındaki gerçek temel olduğu yönünde, zira Türkiye’de kalsaydı aynı başarıyı elde etmesinin imkânı bulunmuyor. Sancar ayrıca 2016 yılında yaptığı bir açıklamada 5TL üzerindeki DNA sarmalının hatalı olduğunu, bunu Merkez Bankası’na ilettiğini ancak tüm uyarılarına rağmen bir düzeltme gerçekleşmediğini belirtmişti.

Pamuk ile Sancar’ın ortak noktaları, her ikisinin de İstanbul Üniversitesi mezunu olmaları ve yaşamlarını uzun dönemdir Amerika’da sürdürmeleri.

Daron Acemoğlu ise, verdiği eserlerini yanı sıra KHK’larla üniversiteden ihraç edilen Barış Akademisyenlerine ve Boğaziçi Üniversitesi Direnişi sırasında kayyım rektöre direnen Boğaziçili öğretim üyelerine verdiği destekle biliniyor.

Geçmişte ne yazık ki, Nobel ödülü kazanan bu üç vatandaşımızın etnik kökenleri de tartışma konusu yapılmıştı. Pamuk’un bir Çerkes, Sancar’ın ise Arap olduğu iddia edildi. Dünden beri ise sosyal medyada Acemoğlu’nun “afedersiniz” Ermeni olduğu yazılıp çiziliyor.

Hatırlanacağı üzere, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde “Benim için Gürcü diyenler oldu, hatta afedersin, çok daha çirkin şeyler, Ermeni diyenler oldu” sözlerini kullananların ülkesinde, maalesef oluyor bunlar!

Etnik kökenleriyle gurur duyan her üç ismin kökenlerinden tamamen bağımsız olarak, sayın Cumhurbaşkanı’nın hemen her konuşmasında atıfta bulunduğu ama içeriğini kimsenin tam olarak bilemediği, ancak bazı tahminlerin bulunduğu “Anadolu irfanı” kavramıyla uzaktan yakından alakalarının bulunmayışları dikkatinizi çekti mi?

Ne Pamuk, ne Sancar ne de Acemoğlu, o kavramın pek yanından geçmiyorlar ve geçmeden Nobel almışlar. Soruyu tersinden de sorabiliriz. Herhalde sayın Cumhurbaşkanına göre, Anadolu irfanının şahsında cisimleştiği, eski deyimle mücessem hale geldiği örneğin Mustafa Destici, niye Nobel alamıyor da bu “alakasız” kişiler alıyorlar? Yine bilindiği üzere, o Mustafa Destici ki, iktidarın en küçük ortaklarından Büyük Birlik Partisi’nin liderliğini yapıyor ve 100 bin TL ve üzerinde limiti olan kredi kartlarından ekonomik krize çare bulmak amacıyla 750TL senelik aidat alınması teklifine karşı çıkanları hafta başında “Aidata ses çıkaran DEM’lidir, Yıunandır, Ermenidir” sözleriyle eleştirmişti. Destici “100 bin liranın üzerinde kredi kartı kullanan devlete 750 lira savunma sanayiine destek verecek. Ver kardeşim. Vermezsen sonun Suriye gibi olur, vermezsen sonun Irak gibi olur, vermezsen sonun Filistin gibi olur. Mehmetçik canını veriyor, polis kanını veriyor, güvenlik korucusunu ailesini veriyor, sen 750 lira vermişsin çok mu? Onların derdi, biliyorsunuz bunların takımı, savunduğu siyasetçilerden biz ne duyuyoruz? Bunlar milliyetçileri değil DEM’lileri savunuyorlar. Bunlar Türkiye ile Yunanistan karşı karşıya geldiğinde Yunanistan’ı savunurlar, Batı’yı savunurlar, Ermenistan’ı savunurlar. Bunların hiçbir zaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni savunduğunu görmedim” demişti.

Nefret söylemiyle delik kapatmaya çalışmaktan başka bir marifetini görmediğimizi siyasetçiler gündeminden Acemoğlu’na dönelim. Herhalde Daron Acemoğlu da Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra İngiltere’de lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimlerini tamamlayıp Massachusets Institute of Technology (MIT)’ye gitmek yerine Türkiye’ye dönseydi, aklı başında bir sosyal bilimci olarak bugün büyük olasılıkla geçim sıkıntısı yaşayan bir KHK’lı akademisyendi. Acemoğlu’nun başarısı, bu hikaye nedeniyle iki kat kıymetli, çünkü pek çoğumuzun göremediğini görerek kariyerini bir türlü özgür olamayan, hiçbir akademik başarının cezasız bırakılmadığı ve tembelliğin ödüllendirildiği bir üniversiter yapıda şekillendirmeyip gerçek bir üniversitenin peşinden gitme “irfanını” da göstermiş durumda.

Sayın Prof.Dr.Daron Acemoğlu’nun ödülünü içtenlikle kutluyorum. Bununla birlikte, aklımdaki soruyu sormadan da edemiyorum: “İçinde sayın Cumhurbaşkanının çok önem verdiği Anadolu irfanı olmayan Nobel ödülünü ne yapabiliriz?”

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER