© Yeni Arayış

Neden siyaset yapıyoruz ki?

Neden siyaset yapıyoruz ki?

Ya şu anki mevcut başkan ve AKP genel başkanı Erdoğan yeniden aday olmanın ve seçilmenin bir yolunu bulacak ya da İmamoğlu-Yavaş ikilisinden biri ipi göğüsleyecek. İnsanlar zihinlerinde başka bir senaryoyu canlandıramıyor bile. Soruyorum size, geleceğin bu kadar belirli olduğu bir ülkede yurttaşlar neden siyaset yapsın ki?  Elitler yurttaşların siyaset yapmasını istemiyor. Tek arzulanan vatandaşın vakti zamanı geldiğinde sandığa gidip kendilerince doğru olan adaya oy vermesi. Aşağıdan yukarıya demokrasi, kurumların demokratikleştirilmesi, kamusal hayatta daha fazla eşitlik talebi ve seçim dışındaki siyaset araçlarına işlerlik kazandırılması artık sadece retorikte var. Neden mi böyle karamsarım? Gelin Türk siyasi hayatındaki apolitizm üzerine konuşalım. ​İnsanların politik tercihler yoluyla kendi hayatları üzerinde söz söylemesi hemen tümüyle marjinal bir şey haline geldi. Elitler kapalı bir devre olarak seçim oyunu oynamaktan başka bir şey yapıyor. Seçim bitti, şimdi yeni seçim üzerine analizler düşmeye başladı. İki adaydan biri Cumhurbaşkanı seçilecek. Ya şu anki mevcut başkan ve AKP genel başkanı Erdoğan yeniden aday olmanın ve seçilmenin bir yolunu bulacak ya da İmamoğlu-Yavaş ikilisinden biri ipi göğüsleyecek. İnsanlar zihinlerinde başka bir senaryoyu canlandıramıyor bile. Soruyorum size, geleceğin bu kadar belirli olduğu bir ülkede yurttaşlar neden siyaset yapsın ki? Siyaset olsa da olmasa da sonuç değişmeyecek algısı herkeste yerleşmiş. AKP ve CHP dışındaki partilerden gelen bir siyasetçinin cumhurbaşkanı olma ihtimali var mı mesela? Tüm favori cumhurbaşkanı adaylarının erkek olduğu ülkemizde kadın bir cumhurbaşkanımız olabilir mi? Siyasetin seçimlere indirgenmesi, seçimlerin de elitler tarafından planlanması büyük bir sorun. Çünkü bu siyaset yapma biçimi halkın kendiliğinden ve öngörülemez gücünü soğutuyor. Gelecek bu kadar belliyse neden onu değiştirmek için harekete geçelim ki? ​Siyasetin iki büyük aktörü kongreye hazırlanıyor. AKP’de sonbahar gibi il ve ilçe kongreleri başlayacak, CHP ise tüzük kurultayı yapıp kendine yeni bir parti içi düzen belirleyecek. Kağıt üstünde kongreler ve kurultaylar yaşansa da gerçekte yapısal bir değişikliği kimse beklemiyor, hatta istemiyor. AKP’de il başkanları için seçim yapılacak mı mesela? Yoksa genel merkezin seçtiği kişi mi il başkanı olacak? CHP’de ise parti içi demokrasi bir külfet olarak görülüyor. Belediye başkan adaylarını ön seçimle belirlemedi ana muhalefet partisi. Yine de başarılı oldu seçimlerde. Bir zamanlar AKP’nin deneyimleyerek öğrendiği bir şeyin tadına CHP’liler de vardı. Başarı için demokrasiye ihtiyaç yok. Aşağıdan yukarıya demokrasi parti elitlerinin işine gelmiyor.  Siyaset sosyal medya mühendisliği ile halkın hoşuna gidecek şeyleri onlara söyleyen boş bir popülizme indirgendi. Yani politika tweet atmakla halkla ilişkiler arasında bir yerde kendini konumlandırıyor. Bu düzen siyasetçi ve siyasetçi adaylarını reklam panolarına dönüştürdü. Mesela muhalifler yandaş medyadan şikayet ediyor. Ama muhalefetin de yandaş medyası var. Koşullar böyleyse, yani apolitik elitizm her yeri sarmışsa, neden siyaset yapsın ki insanlar?

BU DÜZEN SİYASETÇİ ADAYLARINI REKLAM PANOLARINA DÖNÜŞTÜRDÜ

Bu arada tek sorun büyük partilerin antidemokratik iç siyasette ısrar etmesi değil. Büyük parti düzeninin siyasetteki çoğulculuğu daraltması bir eğilim olarak demokrasinin altını oyuyor. Ya AKP’yi destekleyeceksin ya da CHP’yi. Siyasal sosyolojik çeşitlilik iki seçeneğe doğru kendini tüketti. İki kutuplu bu mantık devam ettiği müddetçe siyaset soğuk savaş koşullarında kendini tekrar edecek gibi. ​Son olarak siyasetin yapılma biçimiyle apolitizm arasındaki organik bağa da değinmek gerekli. Siyaset sosyal medya mühendisliği ile halkın hoşuna gidecek şeyleri onlara söyleyen boş bir popülizme indirgendi. Yani politika tweet atmakla halkla ilişkiler arasında bir yerde kendini konumlandırıyor. Bu düzen siyasetçi ve siyasetçi adaylarını reklam panolarına dönüştürdü. Bir davayı savunan, o uğurda fikir mücadelesi veren kişilerin yerini mesleği siyaset olan demagoglar aldı. Peki ya ahlak? Ahlak karşı tarafı sıkıştırmak için kullanılan bir araç sadece. Mesela muhalifler yandaş medyadan şikayet ediyor. Ama muhalefetin de yandaş medyası var. Karşı tarafın yanlışını görürken şahine dönüşen gözlerimiz kendi gerçekliğimiz karşısında körleşiyor.  En baştaki meseleye geri dönelim. Koşullar böyleyse, yani apolitik elitizm her yeri sarmışsa, neden siyaset yapsın ki insanlar? Özel hayatımıza daha fazla vakit ayırmak veya çocuklarımızı büyütmek siyasi mücadele vermekten daha rasyonel bir şey değil mi? 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER