© Yeni Arayış

Neden Ekrem İmamoğlu?

İmamoğlu demokrasi ve hukuk alanında, yerel yönetimlerde sergilediği şeffaf ve hesap verebilir yönetim anlayışını ülke geneline yaymayı hedefliyor. Basın özgürlüğünü, yargının bağımsızlığını ve kurumsal yapıları güçlendirmeyi öncelikli olarak ele alacağını aktarıyor. Tüm bunlar, Türkiye’nin yıllardır çözüm bekleyen yapısal sorunları için umut verici bir yaklaşım olmaktadır.

Siyaset dünyasında “imkansız-kazanılamaz” denilen bir seçimi kazanmak, üstelik tüm engellemelere rağmen bunu ikinci kez başarabilmek, İmamoğlu’nun liderlik vasfının en büyük göstergesi değil midir? Ekrem İmamoğlu, toplumun her kesimiyle kurduğu sıcak ilişkilerle de öne çıkıyor.

Hepimizin fazlasıyla deneyimlediği, her seçim döneminde büyük tartışmalara sahne olan, siyasetin kıyasıya yarıştığı bir ülke Türkiye. Toplum olarak önümüzde, ülkenin kaderini belirleyecek bir seçim daha var ve gözler yine muhtemel adaylar üzerine çevrildi. Tam da bu noktada Ekrem İmamoğlu’nun adı, her geçen gün daha yüksek sesle anılıyor. Peki böyle bir dönemde, Ekrem İmamoğlu neden Cumhurbaşkanı adayı olmalı? İsterseniz bunu biraz tartışalım.

Elbette ki İmamoğlu’nun Türk siyasetinde yarattığı değişim dalgasını görmezden gelmek imkânsız. 2019 yerel seçimleri hem İstanbul hem Türkiye için bir milattı. Yalnızca İstanbul’u kazandığı için değil, İmamoğlu’nun bu seçimi iki kez başarmasıyla bir dönüm noktasıydı. Siyaset dünyasında “imkansız-kazanılamaz” denilen bir seçimi kazanmak, üstelik tüm engellemelere rağmen bunu ikinci kez başarabilmek, İmamoğlu’nun liderlik vasfının en büyük göstergesi değil midir?

Ekrem İmamoğlu, toplumun her kesimiyle kurduğu sıcak ilişkilerle de öne çıkıyor. Onu vatandaşın gözünde farklı kılan şey, kibirden uzak, samimi ve birleştirici bir özellikte olması... Türkiye’nin uzun süredir kutuplaşma ve düşmanlaştırmadan bıktığını düşünürsek, bu yaklaşım hiç de hafife alınacak bir özellik değil. Gülümseyen, dinleyen, hesap veren bir siyasetçi portresi, artık seçmenin en çok özlediği şeylerden biri halini aldı, olması gereken de buydu.

Bunun dışında, İstanbul gibi kocaman bir metropolü yönetirken gösterdiği performans da kesinlikle dikkate değer. Mega projelerden sosyal yardımlara, kültürel etkinliklerden şeffaf belediyeciliğe kadar birçok alanda yaptığı icraatlar, halktan ciddi destek aldı, almaya devam ediyor. Türkiye’yi yönetmek elbette İstanbul’u yönetmekten farklıdır, ancak bu ölçekteki bir şehirde başarı sağlamak, İmamoğlu’nun daha büyük görevlere de hazır olduğunu göstermez mi?

Peki İmamoğlu, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu devasa sorunlara nasıl çözüm bulabilir? İmamoğlu’nun öncelikleri arasında ekonomik refahı artırmak, hukuk ve demokrasi standartlarını yükseltmek, gençlere ve kadınlara daha fazla fırsat yaratmak olduğu söylenebilir. İstanbul’da başlattığı sosyal yardımları, ülke genelinde daha geniş çaplı bir şekilde uygulayarak ekonomik krizle mücadelede vatandaşın yanında olacağını ifade ediyor. Ayrıca, yatırım çekme ve istihdam yaratma konusunda belediye başkanlığı döneminde attığı adımlar, ekonomik kalkınmaya dair önemli ipuçları iletiyor bizlere.

2019 seçimlerinde muhafazakâr, milliyetçi ve sol seçmenden ve özellikle Kürtlerden oy almayı başaran İmamoğlu, bu anlamda rakiplerine kıyasla büyük bir avantaja sahip. Ortaya çıkacak olan alternatif adaylar ne kadar nitelikli olursa olsun, seçmenin gözünde kapsayıcı bir figür olamayan, kararsız seçmeni ikna edemeyen veya toplumun farklı kesimlerinden destek göremeyen bir ismin mevcut iktidar karşısında şansı düşük.

SEÇMENİN GÖZÜNDE KAPSAYICI BİR FİGÜR

İmamoğlu demokrasi ve hukuk alanında, yerel yönetimlerde sergilediği şeffaf ve hesap verebilir yönetim anlayışını ülke geneline yaymayı hedefliyor. Basın özgürlüğünü, yargının bağımsızlığını ve kurumsal yapıları güçlendirmeyi öncelikli olarak ele alacağını aktarıyor. Tüm bunlar, Türkiye’nin yıllardır çözüm bekleyen yapısal sorunları için umut verici bir yaklaşım olmaktadır.

Ancak bütün bunların ötesinde, mevcut iktidarın karşısında muhalefetin kazanabilmesi için en güçlü ve geniş tabana hitap eden tek adayın İmamoğlu olduğu gerçeği göz ardı edilmemeli. Ülkemizde seçim kazanmak yalnızca doğru stratejiler üretmekten ibaret değil; geniş bir seçmen kitlesini aynı çatı altında toplayabilmek, farklı kesimlerden oy alabilmek de en az o kadar önemli... 2019 seçimlerinde muhafazakâr, milliyetçi ve sol seçmenden ve özellikle Kürtlerden oy almayı başaran İmamoğlu, bu anlamda rakiplerine kıyasla büyük bir avantaja sahip.

Ortaya çıkacak olan alternatif adaylar ne kadar nitelikli olursa olsun, seçmenin gözünde kapsayıcı bir figür olamayan, kararsız seçmeni ikna edemeyen veya toplumun farklı kesimlerinden destek göremeyen bir ismin mevcut iktidar karşısında kazanma şansı düşük. İmamoğlu’nun sahada gösterdiği enerji, halkla kurduğu bağ ve sandıkta daha önce defalarca kanıtladığı başarı, onu doğal olarak en güçlü aday konumuna çıkarıyor.

Oldukça zor günler yaşadığımız şu zamanlarda, Türkiye’nin önünde çok kritik bir yol ayrımı var. Geçmişin kutuplaştırıcı siyaseti ile mi devam edeceğiz, yoksa yeni bir tarza sahip, genç ve dinamik bir liderle mi ilerleyeceğiz? Ekrem İmamoğlu, ikinci seçeneğin en güçlü temsilcilerinden biri.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER