Nazım’ı anmak, Nazım’ı anlamak
KÜLTÜR SANATNazım’ı anlamak, barış, aşk, umut, özgürlük ve emek değerleri ışığında günümüz şartlarında hayata, topluma ve tarihe aktif bir şekilde müdahale etmek için motive ve mobilize olma anlamına gelmektedir.
Nazım Hikmet’in 123. doğum yıldönümünde (15 Ocak 1902) Nazım’ı her zamankinden daha fazla anlamaya ihtiyaç vardır. Şiddetin, cehaletin, yobazlığın, gericiliğin, kabileciliğin, bedeviliğin coğrafyamızı ve dünyayı çölleştirdiği günümüzde Nazım’ın barışa, aşka, umuda, insana, hayata ve doğaya dair dediklerini sahici bir şekilde anlamak lazımdır. Nazım, popülist bir aşk şairi düzeyine indirgenemez. Nazım, hayatıyla ve şiiriyle kendisini insanlığın şairine dönüştürdüğü için onu anıyoruz ve anlamaya çalışıyoruz. Nazım, barış, emek, özgürlük, aşk, hayat ve adalet değerleri ışığında insanca bir yaşamın nasıl olacağına dair düşü olan duyarlı, duygulu ve düşünceli bir insanlık şairi ve filozofudur. Nazım’ı anlamak, nasıl insan olunur sorusuna sahici bir cevap verme çabasıdır.
Nazım’ı anmak, geçmişte yaşamış büyük bir şairin ve filozofun arkasından hayıflanmak demek değildir. Nazım’ı anmaktan çok onu anlamanın öne çıkarılması gerekmektedir. Nazım’ı anlamak, emeklerle dolu verimli, olgunlaştırıcı ve geliştirici bir süreci ifade etmektedir. Nazım’ı anlamak, geçmişte yaşamış bir şaire klişe ifadelerle saygıyı ifade ederek avunmak değildir. Nazım’ı anlamak, barış, aşk, umut, özgürlük ve emek değerleri ışığında günümüz şartlarında hayata, topluma ve tarihe aktif bir şekilde müdahale etmek için motive ve mobilize olma anlamına gelmektedir.
Bu dünyanın gelip geçici olduğu, ölümden başka bir hakikat olmadığı saplantısına ölümü yücelten ve dayatan köhnemiş kültürel inançlarla, popülist dizilerle ve kalıplarla alıştırılıyoruz. Nazım, ölüme bağımlı olmayı değil, hayata bağlı kalmanın mesajını bize vermektedir. Nazım, hayatın kendisini evrenin en ölü yerlerine götürmekten başka çare olmadığını söylemektedir: “Ya ölü yıldızlara götüreceğiz hayatı, ya da ölüm inecek yeryüzüne.” Nazım’ın şiirlerinde hayatın en değerli iş olduğunu, umutla ve emekle sürekli olarak hayatı değiştirmeye ve geliştirmeye çalışmanın güzelliğini ve coşkusunu buluyoruz. Ölüme karşı coşkulu ve yaratıcı bir hayat kültürünün inşası için Nazım’ın şiirlerinin derinliğine anlaşılmasına ihtiyacımız vardır.
Nazım’ın şiiri, içi boş duyguların ve fantazilerin ifadesi değildir. Nazım’ın şiiri, sahici anlamda özgür, aşık ve umutlu birey olmanın hikayesidir. Nazım, şiirle kendi özgün ve özgür birey olma sürecinin hikayesini yazmıştır.
NAZIM’IN ŞİİRİ UMUTLU BİREY OLMANIN HİKAYESİDİR
Hayatı, dünyayı, doğayı ve insanı önemsizleştiren köhnemiş kalıplar ve kaynaklar, insanların kendilerini, hayatı ve dünyayı değiştirmelerine, adilleştirmelerine ve özgürleştirmelerine engel olmak için hep mutlu olacakları sahte ve sonsuz bir hayat vadetmektedirler. Nazım, hayata ve dünyaya angaje olan umutla, aşkla ve emekle dolu sahici bir insani vizyon ortaya koymaktadır. Nazım’ı anlamak, hayattan, dünyadan ve doğadan aşkı, umudu, özgürlüğü, aklı ve tutkuyu tam olarak doya doya talep etmektir. Nazım, ölümün umudun gücü karşısında etkisiz kaldığını haykırmaktadır: “Umuda bin kurşun sıksa da ölüm, unutma! Umuda kurşun işlemez gülüm.” Cemal Süreya’nın dediği gibi, “Nazım’ı okudukça yüzümüze kan geliyor.” Nazım’ın şiiri, dünyayı ve hayatı değiştirme motivasyonuyla dolu yeni bir kişiliğe ilham kaynağı olmaktadır.
Nazım’ın şiiri, içi boş duyguların ve fantazilerin ifadesi değildir. Nazım’ın şiiri, sahici anlamda özgür, aşık ve umutlu birey olmanın hikayesidir. Nazım, şiirle kendi özgün ve özgür birey olma sürecinin hikayesini yazmıştır. Sürekli olarak kendini aşma, açma ve olgunlaştırma Nazım’ın özgür insan olma hikayesinin temel özellikleridir.
Nazım için en büyük meydan okuma, sürekli olarak Nazım’ın kendisi olmuştur. Nazım, kendini yarattıkça, kendisiyle beraber şiirini de yaratmıştır. Nazım’ın şiiri ve hikayesi, aslında kendimize yeniden bakmamız için diriltici bir perspektif sunmaktadır. İnsan, nasılsa öyle yaşaması ve davranması gereken bir varlık değildir. Kişi olmak, nasılsa öyle davranan ve yaşayan nesne olmak değildir. Birey olmak, sürekli olarak kendisini, davranışlarını, duygularını, düşüncelerini, duyarlılıklarını ve yaşayışını değiştiren ve yenileyen insandır. Nazım’ın şiirlerinde şu mesajı çok güçlü bir şekilde almaktayız: İnsan, hiçbir kişilik statükosuna sığdırılamaz ve sindirilemez. İnsan, kendi kendisinin eseri olmalıdır, ama hiçbir zaman kendisinin esiri olmamalıdır. Nazım’ın bu daveti hepimizedir:
“Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim....
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...”
İlginizi Çekebilir