Mümtaz’er’in süreç bağlamında seçim öngörüsü
SİYASETMümtazer’in çözüm sürecinde hukuka dönülmesi gerektiğini vurgulamasını ve bu konuda gösterdiği hassasiyeti doğru kavramak ve uyarılarını dikkate almak gerek. PKK’nin silah bırakmasının ve kendisini feshetmesinin, Türkiye’yi çok fazla hukuka dönmeye zorlayacak bir gelişme olacağından hiç kuşku yok.
AK Parti, MHP arasında sürece yaklaşımda çeşitli nüans farkları olduğu çok açık. Ama bu en azından şimdilik iki parti arasında önümüzdeki kısa dönemde bir kopuşu getirecek boyuta ulaşmış değildi. AK Parti ve MHP iki konuda büyük ölçüde anlaşmış durumdalar. Terörsüz Türkiye ve Türkler ve Kürtlerden yeni bir ulus devleti /milleti inşa etme. Devlet Bahçeli için bu temel/esas, varoluş stratejisi. Erdoğan oy, seçim ve iktidar hesabını daha fazla yaparak siyaset yapan bir lider, Bahçeli dönüşü olmayan bir yolda, aynı şey Erdoğan için geçerli değil.
Son haftanın seçim tartışması, muhalefetin sonuç alamayacağı bir tartışma zeminine çekilmesi ve enerjisini yanlış kanala akıtan bir tartışma.
Tartışmanın fitilini T24 yazarı Cansu Çamlıbel’in siyaset bilimci Prof. Mümtaz'er Türköne ile yaptığı röportaj ateşledi. Türköne’nin “ Erdoğan çözüm sürecini baltalayacak, yani çözüm sürecinin gelişmesini engelleyecek. Bahçeli de bunun üzerine Türkiye'yi erken seçime götürecek. Erdoğan çözüm sürecini baltalayacak çünkü daha önce anlattığım gibi hukuka dönüşün kendi hegemonik gücünü tırpanlayacağını ve kendini enterne edeceğini düşünecek” öngörüsü “Cumhur İttifakı’nın sonu geldi mi” tartışmasını yeniden alevlendirdi.
Türköne, öngörüsünü iki varsayıma dayandırıyor. İlki, Erdoğan ile Devlet Bahçeli’nin “yeni çözüm süreci” konusuna farklı yaklaştıkları varsayımı.
İkincisi ise yeni çözüm sürecinin gerektirdiği hukuksal zemine yaklaşımları arasındaki farklılığa vurgu yapıyor. Türköne çözüm sürecinde hukuka dönmenin zorunlu olduğunu iddia ederek, Erdoğan’ın süreci baltalayabileceğini iddia ediyor. Bahçeli’nin erken seçim isteyeceğini iddia ediyor.
Türköne, buna benzer görüşlerini ilk defa açıklamadı. Daha önce de benzer yaklaşımları farklı mecralarda ifade etmişti. Peki, neden şimdi bu derece tartışmaya ve tepkilere neden oldu. Sanırım ana muhalefet medyasının farklı mecralarında, bu öngörünün MHP ile AK Parti arasındaki ilişkileri koparmaya yönelik yorumlanması ve muhaliflik oyununda araçsallaştırılmasıdır.
Mümtazer’in çözüm sürecinde hukuka dönülmesi gerektiğini vurgulamasını ve bu konuda gösterdiği hassasiyeti doğru kavramak ve uyarılarını dikkate almak gerek.
PKK’nin silah bırakmasının ve kendisini feshetmesinin, Türkiye’yi çok fazla hukuka dönmeye zorlayacak bir gelişme olacağından hiç kuşku yok.
Bunu dayatacak iç ve dış dinamiklerin nasıl seyredeceği belirmiş değil. Türkiye yaz aylarında bunları daha fazla tartışmak ve gündeme almak zorunda.
İktidar bloğunun buna dair hazırlıkları nedir bilinmiyor. Ama süreç hem içerde hem de Suriye’de karınca misali de olsa ilerliyor. İktidarın iki partisi arasında kopuş riski olan ciddi bir sorun olsa bu ilerleme olamaz.
AK Parti, MHP arasında sürece yaklaşımda çeşitli nüans farkları olduğu çok açık. Ama bu en azından şimdilik iki parti arasında önümüzdeki kısa dönemde bir kopuşu getirecek boyuta ulaşmış değildi.
AK Parti ve MHP iki konuda büyük ölçüde anlaşmış durumdalar. Terörsüz Türkiye ve Türkler ve Kürtlerden yeni bir ulus devleti /milleti inşa etme.
Devlet Bahçeli için bu temel/esas, varoluş stratejisi. Erdoğan oy, seçim ve iktidar hesabını daha fazla yaparak siyaset yapan bir lider, Bahçeli dönüşü olmayan bir yolda, aynı şey Erdoğan için geçerli değil.
Fakat AK Parti 2000’li yılların başındaki AK Parti değil, MHP 2000’li yılların öncesindeki MHP değil. AK Parti MHP’lileşti, MHP az da olsa AK Partileşti.
Bir de ana muhalefetin “bu tarihsel fırsatı” değerlendirebilecek bir siyasal iradeden hayli uzak olduğu bir süreçte, bunun siyasal sonuçlarını da hesaba kattığımızda, iktidar bloğu partilerinin arasının süreç bağlamında açılmasından hoşlanmak, medet ummak akla pek yatkın değil.
Her iki parti de, her iki konuda başarısızlıklarının iktidarlarının sonu olacağını öngörecek kadar siyasi tecrübeye sahipler. MHP lideri ayrıca başarısızlığın aynı zamanda devletin bekasını gerçek anlamda gündeme getirmesinden ve bunun siyasi faturasından feci şekilde korktuğundan, ortağını İmamoğlu konusunda olduğu gibi tatlı sert sık sık uyarıyor.
Aynı zamanda ana muhalefet partisine karşı hukuksuz saldırılarda ortağını yalnız bırakmamaya da bir o kadar özen gösteriyor. Belki de iktidar veya kendi parti çevresinin gazını alma görevi yapıyor. Buna da yeni çözüm sürecini alet ediyor. Yoksa Bahçeli veya MHP’nin de, ortağı AK Parti gibi evrensel hukuk çok umurunda değil. Bunu Mecliste Can Atalay kararının okunması ve Saraçhane protestolarına karşı tutumunda bir kez daha gördük.
MHP’nin veya Bahçeli’nin değişimi, “terörsüz Türkiye veya eski cumhuriyetin ambalajını değiştirmekle” sınırlı.
Burada evrensel hukuka dönülmesinin önünü açacak bir hamle beklemek gerçekçi bir beklenti değil. Yanlış beklenti yapmak ve yanlış yere yığınak yapmaktır.
Bölgesel ve küresel gelişmeler nedeniyle bu dönemde AK Parti ve MHP’nin ikisinden biri diğerine mahkûm değil, ikisi birbirine mahkûm. MHP için iktidarı siyasi sorumluluk taşımada kontrol etmek ayrıcalıklı bir durum. Geçmiş dönem ortaklıklarında iktidar olmanın siyasi sorumluluğu vardı.
Bugün devlet bürokrasisindeki güçlü etkisi ve kadrolaşması, AK Partiyi daha fazla zorlayabilecek bir konuma sahip. Bundan Bahçeli kolay kolay vazgeçmez, aksine süreç için zorlayıcı olmayı tercih edecektir.
Bu tartışma veya beklenti sırasında gözden kaçırılmaması gereken bir nokta da, esas olarak dış dinamiklerin zorlamasıyla, PKK’nin silah bırakma ve kendini feshetme kongresi arifesinde, gerçekleşme ihtimali olmayan beklentileri güçlendiren yaklaşımların, bu fırsatın kaçırılmasıyla sınırlı bir sonuç üretmekle kalmayacak olmasıdır.
Bir de ana muhalefetin “bu tarihsel fırsatı” değerlendirebilecek bir siyasal iradeden hayli uzak olduğu bir süreçte, bunun siyasal sonuçlarını da hesaba kattığımızda, iktidar bloğu partilerinin arasının süreç bağlamında açılmasından hoşlanmak, medet ummak akla pek yatkın değil.
İlginizi Çekebilir