© Yeni Arayış

Mektuba gir/e/meyen “not” neden önemli?

Ama şu da bir gerçek ki, silahın siyaset üzerinden bir vesayet unsuru olarak devre dışı kılması DEM Parti başta olmak üzere muhalefet partilerine yeni siyasi imkanlar tanıyacaktır ama bunu gerçekleştirmenin yolu da demokratikleşmenin alanının daraltılması değil genişletilmesinde olacaktır.

Öcalan’nın PKK’ya silahları bırakmak için kongre toplayın çağrısı önemlidir. Ancak gerek mektup, gerekse Önder’in mektuba giremeyen notundaki “demokratikleşme” vurgusu da önemlidir.

MHP lideri Bahçeli’nin 22 Ekim’de Meclis kürsüsünden yaptığı “Gelsin Meclis’te DEM Grubunda konuşsun” çağrısına; mevcut hukuk mevzuatının imkan verdiği ölçüde ancak yolladığı mektupla cevap verdi Öcalan.

“Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” başlığını taşıyan metnin Kürtçesini terör örgütü üyeliği suçlaması gerekçesiyle yerine kayyum atanan, DEM Parti heyeti üyesi Ahmet Türk, Türkçesini ise Pervin Buldan okudu.

Metnin tamamını bir çok yerden okuyabilirsiniz.

Sonuç olarak Öcalan mektubun son bölümünde; “Sayın Devlet Bahçeli'nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum. Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.” açıklaması ile bir anlamda Bahçeli’nin çağrısına olumlu cevap vermiş oldu.

Ancak çağrı PKK’yı muhatap alırken, Suriye’deki yapıya ilişkin hiç bir atıf içermedi.

***

Üç sayfalık Öcalan’ın mektubu, çağrıya kadar olan bölümü siyasal sistem, ulus-devlet, siyasi konjonktür, sosyoloji, Türk-Kürt ilişkileri üzerine bir anlamda entelektüel çözümleme içeren bölümlere sahipti.

Doğal olarak kritik bölümler de söz konusu idi.

Bunlardan biri; “Günümüzde çok kırılgan hâl alan tarihsel ilişkiyi, kardeşlik ruhu içinde inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemek esas görevdir. Demokratik toplum ihtiyacı kaçınılmazdır. Cumhuriyet tarihinin en uzun ve kapsamlı isyan ve şiddet hareketi olan PKK’nin; güç ve taban bulması, demokratik siyaset kanallarının kapalı olmasından kaynaklanmıştır.” bölümüdür.

Burada Öcalan, bir anlamda PKK’nın daha doğrusu Kürt sorununu gündemleştirmek için terörün araç olarak kullanılmasının meşru koşulunu tarif etmektedir.

O zaman sormamız gereken soru şudur; Bugün Öcalan’ın mektubunda da söz ettiği; “Kürt realitesinin inkarı, başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı oluşan zemin” ortadan kalkmış mıdır?

Bugün gerçekten iktidar blokunun söylediği gibi, “Kürt sorunu yoktur” diyebiliyor muyuz?

İfade ve özgürlükler konusunda, demokratik sınırların neresindeyiz?

Aslında buna yine metin cevap veriyor; “Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur. Olamaz. Demokratik uzlaşma temel yöntemdir. Barış ve demokratik toplum döneminin dili de gerçekliğe uygun geliştirilmek durumundadır”.

Bu cümleleri silahları bırakmak için kongre toplayın çağrısı için bir şart okumak da mümkün, ne olursa olsun atılması gereken demokratik bir adım olarak da.

Ama bunun önemsiz olduğunu asla söyleyemeyiz. Nitekim mektup okunmasından sonra Sırrı Süreyya Önder’in şu notu mektuptaki hassasiyetin ifadesidir.

Önder; PKK'ya yaptığı silah bırakma ve kendini feshetme çağrısına Abdullah Öcalan'ın ilettiği notu sözlü olarak ekledi. O notta; “Bu perspektifi ortaya koyarken şüphesiz pratikte silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir” şeklinde açıkladığı son not bu açıdan önemlidir. Çünkü bu, siyasetin yolunun açılması zorunlu kılıyor. 

İktidar bloku için zor olan da bu alanda adım atmaktır. 

Bu açıdan, Öcalan'ın bu notunun mektuba neden girmediği de ayrı bir soru işareti ortada durmaktadır.

***

Özetle kuşkusuz silahların susması, PKK’nın kendini feshetmesi önemlidir. Ama bu mektup biraz da bunun zamana yayılacak olsa bile şartları olduğunu söylüyor.

İktidar bloku Öcalan’ın mektubundan ne kadar memnun olacak bilmiyoruz ama bu mektup iktidara, bir anlamda demokratik iklime dönme konusunda bir anlamda ödev vermiştir.

Bu ödev ne kadar yapılır, yapılmazsa PKK yoluna nasıl devam eder hep birlikte göreceğiz.

Ama şu da bir gerçek ki, silahın siyaset üzerinden bir vesayet unsuru olarak devre dışı kılması DEM Parti başta olmak üzere muhalefet partilerine yeni siyasi imkanlar tanıyacaktır ama bunu gerçekleştirmenin yolu da demokratikleşmenin alanının daraltılması değil genişletilmesinde olacaktır.

Öcalan'ın bu çağrısının, sürece başından bu yana olumlu yaklaşanların doğrulamasını arzu ediyorum. Bu sürecin barış kadar demokrasinin yolunu da açmasını temenni ediyorum. 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER