© Yeni Arayış

Medyanın zavallı hali: Savaşı nasıl isterdiniz?

Medyanın zavallı hali: Savaşı nasıl isterdiniz?

Sosyal medya sayesinde zaten herkes her konuda uzman. Gazeteci de sokakta kolay bulunur bir şey haline geldi. Gazeteci olduğunu iddiasıyla yıllardır her köşe bucak ve kanalı işgal eden çok sayıda meslek erbabı ise Gazze’ye düşen bombalardan daha fazla gürültü çıkarmayı başarabiliyor. Sanal bir dünyada yaşıyoruz uzun bir zamandır. Efsane, söylenti, gerçek arasında fark yok artık. İran’ın İsrail’e saldırısı ile ilgili haber ve yorumlara da aynısı oldu. Sosyal medya sayesinde zaten herkes her konuda uzman. Gazeteci de sokakta kolay bulunur bir şey haline geldi. Gazeteci olduğunu iddiasıyla yıllardır her köşe bucak ve kanalı işgal eden çok sayıda meslek erbabı ise Gazze’ye düşen bombalardan daha fazla gürültü çıkarmayı başarabiliyor. Tehlike şurada: kıymeti kendinden menkul bu türden haber ve yorumlar yazanı bağlamıyor sadece, kitleler uyuşturuluyor, yanlış yönlendiriliyor, gerçeklerden kopartılıyor. Medya yığınların afyonudur! “İsrail etkisi” ile Filistin meselesini Hamas’ın 7 Ekim saldırısı ile başlatıp o günden bu yana yaşananlar üzerinden anlatmaya çalışanlar var. Hamas’ın ideolojisi üzerinden Filistin halkını ve direnişini eleştirmek de bu İsrail etkisinin sonucu. İran’ın saldırısı da bu etkiden nasibini fazlasıyla aldı. İsrail son savaşını 1973 yılında yaşamıştı. O tarihten bu yana İsrail topraklarına ilk defa bir devlet tarafından saldırı düzenlendi. İran’ın İsrail’e yaptığı saldırı durup dururken yapılan bir saldırı değil. İran’ın yaptığı “misilleme saldırısıdır” ya da İsrail’in yaptığı saldırıya verilen cevaptır.

1973’DEN BU YANA İSRAİL TOPRAKLARINA İLK DEFA BİR DEVLET SALDIRISI

14 Nisan gecesi ve öncesinde olanlar şudur: İsrail son savaşını 1973 yılında yaşamıştı. O tarihten bu yana İsrail topraklarına ilk defa bir devlet tarafından saldırı düzenlendi. İran’ın İsrail’e yaptığı saldırı durup dururken yapılan bir saldırı değil. İran’ın yaptığı “misilleme saldırısıdır” ya da İsrail’in yaptığı saldırıya verilen cevaptır. İsrail ne yapmıştı? İran’ın Şam büyükelçiliği binasının yanında bulunan konsolosluk binasını uluslararası anlaşmalara, hukuka, teamülleri hiçe sayarak vurmuştu. Geçmişte Suriye’de İran’a ait olduğunu iddia ettiği hedeflere onlarca kez saldırı düzenleyen İsrail konsolosluk binası saldırısı ile savaş ilan etmiş oldu. Daha önceki saldırıların çoğu gerçekten de İran varlıklarına yönelikti ancak İsrail konsolosluk binasını vurarak saldırıları “İran varlıklarından” İran devletine çevirmiş oldu. İran İsrail’in kendi varlıklarına ya da iş birliği yaptığı örgütlere yönelik saldırılarına karşı “uyarı yapmakla” yetinmişti. İran’ın bu tutumu “İsrail ile ABD ile aralarında gizli anlaşma var, İran İngiltere ile gizli iş birliği içinde” diyenler bile oldu. Buna inananların sayısı hiç de az değil. İran yıllardır ambargo altında ve sivil uçaklarına dahi parça alımı yapamıyordu. Aynı İran yine yıllardır küresel ve bölgesel aktörler ile amansız bir mücadele / rekabet içinde. Ambargo ve bu acımasız rekabet İran’a çok şey öğretti. İran her alanda kendi yağıyla kavrulma hamlesi başlattı ve birçok alanda ilerleme kaydetti. Askeri teknoloji ve nükleer çalışmalar dahil. İran aslında bu rakipleri ile ilişkilerinin normalleşmesini istiyor. Bu nedenle kendisine karşı yapılan salvoları akıllıca savuşturma peşinde. Diğer yandan bu tehlikeyi bertaraf etmenin yollarından birinin bölgede güçlü bir koalisyon oluşturmak olduğunu da biliyor ve ona göre faaicley gösteriyor. Hal böyle olunca ideolojik olarak normal zamanlarda savaşacağı Hamas gibi örgütler ile iş birliği yapabiliyor. Tamamen hedefe yönelik bir üslup. İran aynı zamanda amansız savaş içinde olduğu devletler ile de ortak zeminlerde buluşmanın yollarını arıyor. Bu çabalar İran’ın bölgesel ve küresel aktörler ile işbirliği içinde olduğu, gizli anlaşmalar yaptığı düşüncesini oluşturuyor. İran’ın yaptığını hangi devlet yapmıyor ki? Diplomasi / uluslararası ilişkiler alemi böyle bir alem. İran saldırı yaparak gizli anlaşma / işbirliği içinde olduğu iddialarına da cevap vermiş oldu. Ancak 14 Nisan gecesi yapılan saldırı küçük küçük karelere bölünmüş televizyon ekranlarında gelmiş geçmiş, halihazırda yaşanan ve gelecekte yaşanacaklar ile ilgili yorum yapan birçok uzmanı tatmin etmedi.

İRAN’IN SALDIRISI BİRÇOK UZMANI TATMİN ETMEDİ

İran saldırı yaparak gizli anlaşma / işbirliği içinde olduğu iddialarına da cevap vermiş oldu. Ancak 14 Nisan gecesi yapılan saldırı küçük küçük karelere bölünmüş televizyon ekranlarında gelmiş geçmiş, halihazırda yaşanan ve gelecekte yaşanacaklar ile ilgili yorum yapan birçok uzmanı tatmin etmedi. İran neden haber vermişti? Bu zaten iş birliğinin açık göstergesi değil miydi? Numaracı Acemler yine tiyatro sergilemiş ve aleme sersem muamelesi yapmıştı. Dronlar, sihalar gönderilmeden önce haber mi verilirdi? İran’ın bu hava araçları uzun bir yolculuk yapacaktı ve İsrail’e yeterince zaman tanınmıştı. Seyir füzeleri bir işe yaramayan füzelerdi ve dolayısıyla bu saldırı tam bir fiyasko olmasının ötesinde İran’ın düpedüz kandırmacasıydı. Toz duman kalkınca anlaşıldı ki İran İsrail’e füze de atmış. Ve üstelik Nevatim üssünü vurmuş. Nevatim üssü neresi? 1 Nisan konsolosluk saldırısını yapan F-35’lerin havalandığı üs. Yani İran sivil yerleşim birimlerini değil, askeri üssü, daha da ötesi kendisine yapılan saldırının merkezini vurdu. Tel Aviv vurulsaydı bizim tv kanallarında yorum yapanlar belki o zaman tatmin olacaklardı ama öyle olmadı. Yaşanan hayal kırıklığı “İsrail’e etkili biçimde vurulmamasından” değil, tam tersi İran’ın etkili vurmasını ve ABD’nin de müdahil olacağı bir savaşın çıkmasını isterlerdi. Kana susamış aynı zihniyet aylardır Filistin için de göz yaşı döküyormuş gibi yapıyor. İran’ın bu saldırı ile amacı bugüne kadar savunma hamleleri ile geçiştirmeye çalıştığı saldırılara karşı daha fazla sessiz kalmayacağını ilan etmekti. Daha önemlisi bugüne kadar “Tel Aviv’i vuracak kapasiteye sahibiz, test etmesinler” açıklamalarının blöf olmadığı görüldü. Hava araçları, füzeler İsrail’e varana kadar kaç radar ve savunma sistemini delerek geçti? Bu bile İran’ın ulaştığı askeri kapasitenin seviyesini gösteriyor. Şimdi top İsrail sahasında. İsrail bu misilleme saldırılarına saldırı ile mi karşılık verecek yoksa konu kapanacak mı, daha doğrusu Batı başkentlerinin de baskısı ile kapatılacak mı?  Netanyahu, kendisine cevap vermemesi için baskı uygulanacağı gerekçesi ile telefonlara çıkmıyormuş.

ŞİMDİ TOP İSRAİL SAHASINDA

Şimdi top İsrail sahasında. İsrail bu misilleme saldırılarına saldırı ile mi karşılık verecek yoksa konu kapanacak mı, daha doğrusu Batı başkentlerinin de baskısı ile kapatılacak mı? Netanyahu, kendisine cevap vermemesi için baskı uygulanacağı gerekçesi ile telefonlara çıkmıyormuş. Dünyayı İsrail etrafında kurulu sanıyor ama böyle olmadığını gördü. Batı da Ortadoğu’da sadece İsrail’in olmadığını gördü. Ursula von der Leyen gibi basiretsizler hariç elbette. Ukrayna ve Gazze süreçleri Batı’ya hiç de alışık olmadığı şeyleri öğretiyor. Bundan ders çıkarıp bölgedeki saha gerçeklerine göre politikalar üretilirse ne ala, ancak körlük ve yanılsama devam eder de Netanyahu gibiler durdurulamazsa durum gerçekten vahim. Bu medya bu gerçeği anlatabilir mi? Kimisi cahil, kimisi çıkar peşinde her türlü yalanı yaymakla görevli "uzmanlar, gazeteciler" olduğu sürece zor.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER