© Yeni Arayış

“Mağdur”dan "hayatta kalan"a

Avrupa Onarıcı Adalet Forumu’nun (European Forum for Restorative Justice) gerçekleştirdiği bir webinarda yer aldım. Kadınlara karşı cinsel saldırı suçlarında faydalanılmış olan onarıcı adalet mekanizmalarını ve sekiz tane hayatta kalanın hikayelerini aktaran kitabın tanıtımına dair bir webinardı bu. Gisele Pelicot’un “mağdur”dan, cinsel şiddetle uğraşan birçok sivil toplum kuruluşunun kullandığı ifadeyle “hayatta kalan”a dönüştüğü söylendi.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü günüydü. Bu nedenle, bu yazıda konunun uluslararasılık unsuruna dair bir kaç örnek vermek istiyorum. Öncelikle, Aralık Alman Vogue dergisinin dijital versiyon kapağında, kadın hareketinin sembolü haline dönüşmüş olan, Gisele Pelicot’un el çizimi fotoğrafı vardı[1].

Keza aynı gün Avrupa Onarıcı Adalet Forumu’nun (European Forum for Restorative Justice) gerçekleştirdiği bir webinarda yer aldım. Kadınlara karşı cinsel saldırı suçlarında faydalanılmış olan onarıcı adalet mekanizmalarını ve sekiz tane hayatta kalanın hikayelerini aktaran kitabın tanıtımına[2] dair bir webinardı bu. Soru cevap bölümünde söz Gisele Pelicot’a da geldi. Bu yargılamanın, ceza adaleti sistemi içinde olmasına (ve onarıcı adalet mekanizmalarıyla hiçbir ilgisi olmamasına) rağmen, aslında onarıcı bir yanı olduğu yorumuna birçok kişi katıldı[3]. Hatta Gisele Pelicot’un “mağdur”dan, cinsel şiddetle uğraşan birçok sivil toplum kuruluşunun kullandığı ifadeyle “hayatta kalan”a dönüştüğü söylendi.

Pelicot ile ilgili yargılamayı burada kısa bir süre önce ele aldığım için[4], konunun tartışmalı bir noktasına işaret etmek isterim. Bir çok kadın kuruluşu cinsel suçlarda onarıcı adalet mekanizmalarının kullanılmasına itiraz ediyor. Ancak webinarda, özellikle cinsel suçun bizzat mağduru olmuş kadınlar, -isteyenler için- bunun bir seçenek olarak sunulması gerektiğini ifade etti. Elbette hayatta kalanın güvenliğini sağlayarak. Bu anlamda, onarıcı adalet seçeneğini kullanıp kullanmamaya dair kararın, faile değil hayatta kalanın iradesine bırakılması gerektiğinden bahsedildi.

Onarıcı adalet her derde derman olmayabilir ama özellikle cinsel suçlar konusuna farklı bakmak açısından önemli bir örnek[5]. Zira taraflara fail ile suç oluşturan eylemi ayırarak, eyleme odaklanma imkanı veriyor. Bu en basitinden hayatta kalanın yaşadıklarını dile getirmesini ve ceza yargılama sürecinde sadece şikayetçi olarak kısıtlı bir yol oynayabilirken, onarıcı adalet süreci boyunca kendini çok daha iyi ifade edebilmesini böylece süreçle güçlenebilmesini sağlıyor. Fail açısındansa yaptığının karşı tarafta yarattığı tahribatı anlaması ve onunla empati yapması bakımından önemli. Bu empati olduğunda, o suçun tekrar işlenmesinin önüne daha kolay geçilebiliyor.

İki Giulia

Buraya kadar yazdıklarım, yurtdışında kadınlara karşı cinsel şiddet bakımından farklı şeyler oluyormuş hissi verse de, üçüncü örnek İtalya’da gerçekleşen iki kadın cinayeti yargılaması sonucunda verilen kararların ikisinin de 25 Kasım’a denk gelmesi. Yargılamalardaki maktüllerin ilk isimleri aynı: Giulia. İki Giulia da -hepimizin yakınen bildiği gibi- en yakınlarındaki erkekler tarafından öldürülmüş. Biri Milano diğeri Venedik’te bulunan iki mahkeme, faillere içinde üç ay hücre cezası da bulunan müebbet hapis cezaları verdi.

İlk Giulia, yahut Giulia Tramontano, erkek arkadaşı Alessandro Impagnatiello (30) tarafından, Impagnatello’nun 23 yaşındaki başka bir kadınla ilişkisine engel olduğu için öldürülmüş. Barmenlik yapan Impagnatiello, yedi aylık hamile Giulia’yı birlikte oturdukları dairede 37 kere bıçaklayarak öldürmüş. Öncesinde ise, bebeği öldürmek için ona azar azar fare zehiri verdiğini yargılamadan anlıyoruz. Cesedi küvette yakmaya ve saklamaya çalışan Impagnatiello[6], bunu başaramayınca cesedi arabasının olduğu garaja taşımış. Daha sonra, gece yeni sevgilisine arabasıyla giderek, “sorunu çözdüğünü” söylemiş. Yine cesedi yakmaya çalışmış, ertesi gün işe gitmiş ve sonunda, polise giderek Giulia’nın kayıp olduğunu bildirmiş. Daha sonraki günlerde cesedi, yine garajdan mahzene ve sonra arabanın bagajına taşımış[7]. Sonunda ceset, eve yakın bir yerde plastik torbalar arasında bulunmuş.

İkinci Giulia, yahut Giulia Cecchetin ise, kendisinden ayrılmasını kabul edemeyen eski erkek arkadaşı Filippo Turetta (22) tarafından biyotıp mühendisliği derecesini almasına günler kala öldürmüş. Hatta ikili en son, mezuniyet kıyafeti almaya birlikte giderken görülüyor. Daha sonraki video görüntülerinde Turetta, Giulia’yı evine yakın bir otoparkta döverken, Giulia da ondan kaçmaya çalışırken görülüyor. Giulia’nın ağzına bant bağlayan Turetta, onu zorla arabaya bindiriyor; bir sanayi bölgesine götürüyor; ve burada tekrar bıçaklayarak; Almanya’ya kadar kaçmayı başarıyor. Giulia’nın cesedi 70’ten fazla bıçak yarasıyla, siyah plastik torbalara sarılı olarak göl yakınındaki bir hendekte bulunuyor[8].

Kardeşinin öldürülmesi ertesi kendi görüşü sorulduğunda ablası Elena, Giulia için bir dakikalık sessizlik nöbeti istemiyor. Onun yerine “her şeyi yakın” çünkü “Guilia’nın son olması için kültürel devrime ihtiyacımız var” diyor. Elena’nın bu sözleri ve İtalya’daki “tecavüzle iç içe ataerkil toplum”dan bahsetmesi sayesinde kadın cinayetleri, ülkenin vicdanını sarsarak, binlerce protestoya neden olmuş.

“Tecavüzle iç içe ataerkil toplum”un kültürel devrim ihtiyacı

Giulia Cecchetin’in öldürüldüğü 18 Kasım 2023 günü, İtalya’da o seneki kadın cinayeti sayısının -Giulia’nın kendisiyle birlikte- 105 olduğunu anlıyoruz. Kardeşinin öldürülmesi ertesi kendi görüşü sorulduğunda ablası Elena, Giulia için bir dakikalık sessizlik nöbeti istemiyor. Onun yerine “herşeyi yakın” çünkü “Guilia’nın son olması için kültürel devrime ihtiyacımız var” diyor. Elena’nın bu sözleri ve İtalya’daki “tecavüzle iç içe ataerkil toplum”dan bahsetmesi sayesinde, normalde gazetelerde bir kaç sütun olarak kalacak olan kadın cinayetleri, ülkenin vicdanını sarsarak, binlerce protestoya neden olmuş[9]. Bir görüşe göre[10], İtalya’da bu sene yargılamalarıyla gündeme gelen en şok edici iki kadın cinayeti bunlar.

Detaylarını vermeye çalıştığım iki olay da Türkiye’de yaşanan kadın cinayetlerine ne kadar benzer, değil mi? Planlı, programlılar (seloteyp alma; evde salondaki kanı temizleyici maddeler bulundurma; fare zehiri). Keza cinayetler, kadınların en yakınındakiler tarafından işleniyor. İşte bu nedenle kadınların, bütün bu eylemleri besleyen kültür; yapı; cinsiyetler arası hiyeraşiyi büyüten ve sürdüren aterkiyle derdi var. İşte bu nedenle kadın örgütleri ve aileler benzer şeyleri dile getirip isyan ediyorlar.

Diğer yandan, İtalya İçişleri Bakanlığı verilerine göre, 25 Kasım 2024’e dek, 99 kadının öldürüldüğünü anlıyoruz. Türkiye’de bu veriyi tutan bakanlık olmadığı için, Anıt Sayaç’a baktığımızda, 414 gibi dehşet verici bir sayı görüyoruz[11]. İtalya’da bu konuda istatistik toplanması sayesinde geçen seneye göre 25 yaş altı faillerin sayısının üç kat arttığını da anlıyoruz. Bunun nedenleri üstüne düşünülmesine ihtiyaç olduğu açık.

Mahkemelerin iki Giulia’nın faillerine en üst hadden ceza verdikleri kararların 25 Kasım günü açıklanmasına dönersek, abla Elena buna “rastlantı” dese ve İtalya bu konuda harika bir örnek olmasa da, en azından kadınlar 25 Kasım’da gösteri yaptıklarında polis müdahelesi ile karşı karşıya kalmadılar.

---

[1] Gisèle Pelicot graces digital cover of Vogue Germany https://www.independent.co.uk/life-style/gisele-pelicot-vogue-cover-germany-france-rape-trial-b2653832.html    (26 Kasım 2024)

[2] From Survivors to Survivors: Conversations on restorative justice in cases of sexual violence https://www.euforumrj.org/testimonies-restorative-justice-and-sexual-violence  (29 Kasım 2024)

[3] Bu bağlamda, Saraybosna’da yer alan Savaşta Geçen Çocukluk (War Childhood) Müzesi’ni hatırladım. Müze, çocukluklarını kuşatmada geçirmiş kişilerin gözünden, oyuncaklarından, hikayelerinden parçalarla hem hikayelerinin duyulmasını sağlıyor. Hem de Bosna’da savaş/şiddet bitmiş olsa da hala toplumlar arası barış olmamasına rağmen, bu amaçla kurulmuş olmasa da toplumların birbirlerine yakınlaşması için bir vesile oluyor ve barış çalışmaları da yapıyor. Dolayısıyla amacını da aşan bir barış aracına dönüşmüş durumda.

[4] Kadınlara yönelik cinsel saldırı: Dominique Pelicot ve Mohamed Al Fayed’in neleri benziyor, neleri farklı?

 https://www.yeniarayis.com/yazi/kadinlara-yonelik-cinsel-saldiri-dominique-pelicot-ve-mohamed-al-fayedin-neleri-benziyor-neleri-farkli-8067  (29 Kasım 2024)

[5] Testimonies on Restorative Justice and Sexual Violence  https://www.euforumrj.org/testimonies-restorative-justice-and-sexual-violence  (29 Kasım 2024)

[6] Giulia Tramontano murder, today the sentence for Impagnatiello: life imprisonment with 18 months of solitary confinement requested https://www.unionesarda.it/en/italy/giulia-tramontano-murder-today-the-sentence-for-impagnatiello-life-imprisonment-with-18-months-of-solitary-confinement-requested-wkg5ne4s (25 Kasım 2024)

[7] Alessandro Impagnatiello Sentenced to Life Imprisonment for the Murder of Giulia Tramontano https://www.ilmessaggero.it/en/alessandro_impagnatiello_sentenced_to_life_imprisonment_for_the_murder_of_giulia_tramontano-8500192.html?refresh_ce (25 Kasım 2024)

[8] ‘We need a cultural revolution’: femicide victim’s family seek change in Italy

 https://www.theguardian.com/world/2024/nov/26/we-need-a-cultural-revolution-femicide-victims-family-seek-change-in-italy (26 Kasım 2024)

[9] ‘We need a cultural revolution’: femicide victim’s family seek change in Italy

 https://www.theguardian.com/world/2024/nov/26/we-need-a-cultural-revolution-femicide-victims-family-seek-change-in-italy (26 Kasım 2024)

[10] Femminicidi a processo. Unicredit vuole Bpm. Merkel si racconta Giorno per giorno https://podcasts.apple.com/gb/podcast/giorno-per-giorno/id1522058082?i=1000678220045

[11] Şiddetten Ölen Kadınlar İçin Dijital Anıt https://anitsayac.com/ (29 Kasım 2024). Bu yazıyı yazmaya başladığım 26 Kasım 2024’de sayı 412 idi.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER