Laik kesimin günahı az mı?
KÖŞE YAZILARI
Laik kesimin günahı az mı?
Açık konuşacak olursak gerek “siyasi İslam” ve gerekse de “laik” kesim, Kürtler konusunda çok benzer düşünüyorlar. Tabii aralarında farklılıklar var ve bu farklılıklardan dolayı da zaman zaman farklı yaklaşımlar sergiliyorlar, ama son tahlilde Kürt sorunu denilen sorunu da çözmek istemiyorlar.
Türkiye siyasetindeki ana kulvarlardan biri “siyasi İslam” ise bir diğeri de “laik” kulvar olarak ifade edilebilir. Tabii bir de “Kürt” kulvarı var ama bu kulvar tahmin edebileceğiniz nedenlerle her iki ana kulvar tarafından neredeyse “meşru” bir siyaset kulvarı olarak görülmüyor. O nedenle de yerel seçimlerin yaklaştığı şu günlerde kimse bu kulvara yakın görünmek istemiyor. Bu kulvarın en önemli partisi DEM “Kent uzlaşısı” yapabiliriz dediği hâlde özellikle CHP böyle bir ilişkinin içinde görünür bir biçimimde olmak istemiyor, şu ana kadar sesini de çıkarmış değil.
Bu çerçeveden bakınca bu kulvarı utanmazca “terör”le ilişkilendiren AKP+MHP’nin yanısıra CHP’nin de bundan etkilendiği ortada. Her ne kadar aksine sayılabilecek açıklamalar yapılmış olsa bile CHP yönetiminin tavrı da aşağı yukarı böyle.
Türkiye’deki insan malzememizin nitelikleri de partileri gibi. Daha doğrusu belki de bu nitelikte insanlar oldukları için partiler de böyle. Ana kulvarlardan biri olan “Siyasi İslam”’ın insanlarının çoğu dindar, köy ya da kasaba bağlantıları güçlü, hızla zenginleşen ve bunun sonucunda da hızla dünyevileşen bir kimlik.
“Laikler” ise, Cumhuriyetin kuruluşuyla başlayan süreçler sonucunda oluşmuş, Batı değerlerinden etkilenmiş, dine ilgileri zayıf, görece varlıklı, dindar kesimlere biraz yukarıdan bakmış, modern, şehirli, devlet memuru, kendilerini çoğunluk sanan ama aslında azınlık olan bir kimlik.
Kürtlere gelince, kendilerini bildikleri andan itibaren anadilleri olan Kürtçenin yerine Türkçe öğrenmek zorunda kalmış olmalarının sonucu yaşadıkları travmayla hızla ulus bilincine ulaşan, bunun bir sonucu aşiret ilişkilerinden hızla uzaklaşan, aralarında varlıklı olanları olsa da çoğu yoksul ve kendilerini mağdur hisseden bir kimlik.
Açık konuşacak olursak gerek “siyasi İslam” ve gerekse de “laik” kesim, Kürtler konusunda çok benzer düşünüyorlar. Tabii aralarında farklılıklar var ve bu farklılıklardan dolayı da zaman zaman farklı yaklaşımlar sergiliyorlar, ama son tahlilde Kürt sorunu denilen sorunu da çözmek istemiyorlar. Hadi burada AKP’nin bir zamanlar “çözüm süreci” diye bir süreç başlattığını hatırlayalım! Ama biliyorsunuz ki bu süreci yine kendisi, sorunu “buzdolabına” kaldırarak ve katılan Kürt siyasetçilerini de cezalandırarak sonlandırdı.
Kürt sorunu Türkiye’nin gerçek bir demokrasiye evrilebilmesini önleyen en temel sorundur. Bu sorun çözülmedikçe Türkiye’ye hiçbir zaman “demokrasi” gelmeyecektir. O, özellikle laik kesim siyasetçilerinin çok sık kullandıkları kavram olarak!
CHP’ye gelince, “dokunulmazlıkların kaldırılması” konusunda, “Anayasa’ya aykırı ama evet oyu vereceğiz” diyerek önemli Kürt siyasetçilerinin çoğunun hapse girmelerine ya da yurt dışına çıkmalarına sebep olmuş olmasını nasıl açıklayacağız? AKP’nin tavrına çok yakın değil mi?
Peki bu kendilerine “Türk” diyen kesimler ne yapmak istiyorlar dersiniz? “Çözümsüzlük de bir çözümdür” saçmalığı ile ülkenin nereye doğru gideceğini sanıyorlar? Kürtlerin mücadele tarihlerinde “birlikte yaşam” fikrine, “demokratik ulus” fikrine, “Bayrakla bir sorunumuz yok” fikrine, illa da “demokrasi” ve illa da “sivil siyaset” fikrine bu denli yaklaşmış oldukları bir momentte Türkler daha ne kadar bu gelişmeye gözlerini ve kulaklarını tıkayacaklar?
Kaldı ki bu kesimlerin, yani kendilerine “Türk” diyen gerek siyasal İslam ve gerekse laik kesimler bu ülke için şimdiye dek ne yapmışlar? 70’li yıllarda Güney Kore, Yunanistan, Portekiz, İspanya gibi ülkelerin milli gelirleri aşağı yukarı Türkiye ile eşitti. Var mısınız şimdi bu ülkelerin milli gelirleriyle Türkiye’ninkini karşılaştırmaya? Bunu yaptığımızda görürüz ki saydığım ülkeler roket hızıyla göğe yükselirlerken, biz yatay eksene paralel gitmişiz.
Yani demem o ki bu ülkenin kaderini elinde tutan iki siyasi kesimin siyasetçileri çok başarılı işler yapmışlar da insanlarına gerçekten yüksek bir refah sağlamış değiller. Emin olun ekonomik olarak bu geri kalmışlığın nedeni de Türklerin Kürtlerle bir barış hattı oluşturamamış olmalarındandır.
İstiyorlar ki bu hep böyle gitsin. Ama atladıkları bir şey var: Kürt sorunu Türkiye’nin gerçek bir demokrasiye evrilebilmesini önleyen en temel sorundur. Bu sorun çözülmedikçe Türkiye’ye hiçbir zaman “demokrasi” gelmeyecektir. O, özellikle laik kesim siyasetçilerinin çok sık kullandıkları kavram olarak!
TÜM HABERLER