© Yeni Arayış

Konut kredisi olsa da uzaktan kullansak

Türkiye’de bankacılıkla, bankacılarla alay eden Makro İhtiyati Önlemler aslında zamanını şaşırmış birer komünist rejim finansal aracından öte değil. Konut kredisi LTV oran düzenlemesi ile başlayan bu baskı sistemi en uç noktasında kredi verene cebren devlet tahvili satışına vardı.

Türkiye’de bankacılıktaki yasakları saysanız muhtemelen yarı yolda sıkılırsınız.

Yeni yılda ilk yazıyı bankacılık üzerine yazmasam olmazdı. Yapılan düzenlemeye göre Konut Kredisini kullanmak için Şubeye gitmek gerekmiyormuş.

Ticaret Bakanlığı’nın düzenlemesine göre;

“Artık konut kredisi başvuruları için şubeye gitme zorunluluğu ve ıslak imza gerekliliği ortadan kalktı. Tüketiciler, uzaktan iletişim araçları aracılığıyla elektronik ortamda kredi başvurularını yapabilecek ve işlemlerini tamamlayabilecekler.”

Ortada kayda değer bir konut kredisi olmasa da olacağı günlerde kredi kullanımı oldukça kolaylaşmış olacak.

Dünyanın herhangi bir ülkesinde 5 ya da 10 yıllık krediyi yıllık %35’den kullandım diyene acıyan gözlerle bakar ve temyiz kudretini sorgularlar.

Türkiye’de Hizmet Seviyesi konusunda Bankacılıkla aşık atacak her hangi bir hizmet veya mal üreticisi bulunmuyor. Bu konuda farklı bir görüşü olanla her zaman tartışmaya hazırım.

Türk Bankaları teknoloji konusunda çok uzun zamandır ileri bir seviyeye ulaşmışlardı. Dünya olsa olsa bu seviyeyi ancak yakalamış olabilir.

Türkiye’de Kredi Kartı ile taksit yapılırken Avrupa’da imprinter cihazı kullanıyorlardı. Ali Babacan’ın AKP’yi bugünlere taşıyan sözde makro ihtiyati özde ise baskıcı finansal sisteminin hedefinde bu ürünler yer almıştı.

Türkiye büyümeyen Bankacılık sistemini kamusal gücün tasallutuna Ali Babacan’ın nevi ve içeriği kendisine mahsus Makro İhtiyati Tedbirlerle terk etti.

Geçmiş Merkez Bankası Başkanları faizi artırmaya gerek yok krediyi kısıtlamak da aynı kapıya çıkar diye ciddi ciddi sunumlar yaptılar.

Başkalarının vatandaşı olmadıkları için çok da umursamadıkları bu tezler günün sonunda Türk Parasının “virtually” yok oluşuna varan irrasyonel nas ekonomisine giden yolun parke taşlarıydı.

Bugün Türkiye’de yıllık basit %35’le Konut Kredisi kullandığında enflasyona göre daha düşük olduğu gerekçesiyle göbek atanlar oluyor. Dünyanın herhangi bir ülkesinde 5 ya da 10 yıllık krediyi yıllık %35’den kullandım diyene acıyan gözlerle bakar ve temyiz kudretini sorgularlar.

Yarın enflasyon düşünce aklınızda olsun Katılım Bankaları size refinansman kesinlikle yapmaz, diğer bankaları döverek refinansmana zorlayabilecek finansal otoritemize şükretsinler. 

Türkiye’de bankacılıkla, bankacılarla alay eden Makro İhtiyati Önlemler aslında zamanını şaşırmış birer Komünist Rejim finansal araçlandırmasından öte değil. Konut kredisi LTV oran düzenlemesi ile başlayan bu baskı sistemi en uç noktasında kredi verene cebren devlet tahvili satışına vardı.

Türkiye’de bankacılıktaki yasakları saysanız muhtemelen yarı yolda sıkılırsınız.

Kredi kartına, taksit sayısına, kredi tutarına velhasıl akla gelen her detaya sınırlama getiren bu sistemin akla ziyan uygulamalarından biri de artan faiz oranlarına rağmen daha da artırılan KKDF ve BSMV oranlarıdır. Bugün Konut Kredisi dışında Kredi Kartı ve KMH dahil tüm bireysel kredili ürünlerden faizin %30’u seviyesinde devlete vergi ödenmektedir.

Başka ülkelerde bir yılda ödenen faizi Türkiye’de devlet bir ayda kendisinin maliyetine katlanmadığı krediler üzerinden tahsil ediyor.

Yarın enflasyon 30’a düşse Türkiye’de vatandaşa maliyeti 39 olacak. Çünkü devlet her 10 lira faize 3 lira da kendi adına vergi koymada.

Bütün bunlar aslında Türkiye ekonomisinin içine düştüğü çıkmazı tarif ediyor. Her an sürpriz bir hamle ile kurumsallığı sorgulanan bir politik ortamda para kıtlaşıyor. Türkiye’de bankacılık kesiminde büyüme cılız kalıyor Türk Bankacılık sisteminin tamamı Dünyanın ilk 50 bankası arasına zar zor dahil oluyor.

Asli işi Ticari Bankaların ulaşamadığı kesimleri finanse etmek olması gereken Kamu Bankaları ticari bankalarla rekabet ederken yaptıkları reklamlarla da iktidara yakın medyanın fon ihtiyacını karşılıyor.

Konut kredisi mevzuatı ise adeta Einstein’in formülü. Bir Banka konut ipotekli uzun vadeli kredi vermek istiyorsa bundan devlete ne? 

Bankacılığı kamunun insafına bırakan sistem yüksek faizle boğuşmaya zorladığı şirket ve bireyleri zaman zaman ulufe misali kamu bankası kredileriyle mutlu ediyor.

Asli işi Ticari Bankaların ulaşamadığı kesimleri finanse etmek olması gereken Kamu Bankaları ticari bankalarla rekabet ederken yaptıkları reklamlarla da iktidara yakın medyanın fon ihtiyacını karşılıyor.

Bugün Türkiye’de konut alımında bankacılık katkısı %5’i bile bulmuyor. Alıcılar Nas ekonomisinin çıktısı yüksek kur ve faizle biriken mevduatlarının köpüğünü ev almakta kullanırken, parası olmayan krediyle de ev alamıyor.

Konut kredisi mevzuatı ise adeta Einstein’in formülü. Bir Banka konut ipotekli uzun vadeli kredi vermek istiyorsa bundan devlete ne? Bankanın aktifini pasifini kontrol ediyorsunuz zaten.

Bankacıların görev sürelerini kısaltmaya çalışanlar için Paşabahçe mağazalarında güzel aynalar var. Türkiye düzelecekse yapısal reformun başlangıcı Bankacılıkla   oynamaktan vazgeçmektir. İğneyi bir kendinize batırın önce.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER