Kızıl Goncalar ve AKP
YORUM
AKP de birkaçı hariç tarikat ve cemaatlerin desteğini aldığı için Kızıl Goncalar’ın eleştirisi bu ittifakı sarstı. Holdingleşmiş tarikatlar, tam da seçim öncesi gidip baskı yaptılar ve AKP dizinin gidişatından duyduğu rahatsızlığı söylemek durumunda kaldı. Reelpolitik, bence Cumhurbaşkanı’nın isteği hilafına bir tavır takınılmasını gerektirdi.
Kızıl Goncalar dizisi, ikinci bölümünden sonra ceza alıp bir süreliğine durdurulunca AKP’nin RTÜK, İletişim Başkanlığı gibi kurumlar eliyle müdahale ettiği konuşuldu. Geçenlerde katıldığım bir konferansta dizi hakkında sunum yapan bir siyaset bilimcinin söyledikleri de bu minvalde olunca Kızıl Goncalar üstüne yeni bir yazı daha yazmak istedim.
AKP’nin kültür politikalarını çalışan bu yetkin siyaset bilimci, “kültürel hegemonya” gibi kavramları kullanarak AKP’nin kültür-sanatta istediği yerde olamamasını da bu diziye getirilen eleştiri ve baskılardan yola çıkarak anlattı.
Söylediklerinin hepsi doğru olabilir ama bence hakikati göstermiyor.
Tuzludur, geceleri siyaha döner, içinde balık yüzer dediğinizde de denize dair söylediklerinizin tamamı doğrudur ama denizi anlatmış olmazsınız. Deniz bütün bu özellikleri ihtiva etse de başka bir şeydir.
Ben pek çok kişinin aksine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu diziyle hiçbir sorunu olmadığını düşünüyorum.
Peki, eğer benim iddiam doğruysa, dizinin ve bizzat yapımcısının gördüğü baskıyı nasıl açıklayacağız?
Kızıl Goncalar’a dair yazdığım ilk yazıda şöyle demiştim: “Kızıl Goncalar, tarikat denen olguyu çok haklı bir şekilde ikiye ayırıyor: İyilik tarikinden giden samimiler ve holdingleşen tacirler. Cüneyd samimi tarafı temsil ederken misal Sadi Hüdayi’nin eşini tarikat içi nüfuz mücadelesinin en fettan kişisi olarak görüyoruz. Bu ayrım, tarikat olgusunu da yeniden düşünmeye davet ediyor. Kendini samimiyetle dine vakfeden insandan da kurumdan da sadece iyilik gelir. Ama din derken ticarete, din derken siyasete bulaşırsanız, din derken bürokraside güçlenmeye çalışırsanız varacağınız yerin dinle bir alakası kalmayacaktır. Görebildiğim kadarıyla, Kızıl Goncalar’a en büyük tepkiyi tarikatların göstermesi bundan.”
Kızıl Goncalar dizisinde çok çarpıcı bir “holdingleşmiş tarikat” eleştirisi mevcut ama ne dine ne dinini istediği gibi yaşayanlara ne de Hakk yolunda ilerleyen tarikatlara en ufak eleştiri yöneltiliyor.
Ayrıca, dizinin en olumlu karakterleri başörtülü bir anne-kız: Kendine güvenen, dirayetli, yardımsever anne Meryem ile onun üstün zekâlı kızı Zeynep.
Cumhurbaşkanı, 28 Şubat’ı böylesine sert eleştiren ve başrolünde bir başörtülü dâhi kızın olduğu bir diziye neden karşı çıksın? Bunun bir mantığı var mı? Kendimle çelişme pahasına söyleyeyim: Evet, var.
Eğer gözetilen dini hassasiyetler ise ben Cumhurbaşkanı’nın bu diziden sadece memnun olacağını düşünüyorum, zira bu dizide gösterilen Cüneyd, Meryem, Zeynep gibi karakterler dinin güzel yönünü toplumun en geniş kesimlerine aktarıyor. Yetmiyor, 28 Şubatçı zalimlerin zulmü de olanca çıplaklığıyla dizide eleştiriliyor, yerden yere vuruluyor. 28 Şubatçı fizik profesörü hastalanmış, yataktan kalkamaz hâle gelmiştir.
Bu acz hâlini sadece kişisel bir hastalık olarak görmenin yetersiz olduğunu; esas yatalak olanın, yani bir daha ayağa kalkamayacak olanın 28 Şubat zihniyeti olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz sanıyorum.
Askeri-bürokratik vesayeti sona erdiren, 27 Nisan muhtırasına karşı dimdik duran, Kapatma Davası’na meydan okuyan ve o dönemde liberallerden sosyalistlere kadar toplumdan büyük teveccüh gören Cumhurbaşkanı, 28 Şubat’ı böylesine sert eleştiren ve başrolünde bir başörtülü dâhi kızın olduğu bir diziye neden karşı çıksın?
Bunun bir mantığı var mı?
Kendimle çelişme pahasına söyleyeyim: Evet, var.
Bu söylediğimi biraz açmak istiyorum.
Türkiye siyasetinin her yerinde, özellikle de bu sistemde, sürekli koalisyonlar kurmak, yeni ittifaklar yapmak mecburiyetindesiniz.
AKP de birkaçı hariç tarikat ve cemaatlerin desteğini aldığı için Kızıl Goncalar’ın eleştirisi bu ittifakı sarstı. Holdingleşmiş tarikatlar, tam da seçim öncesi gidip baskı yaptılar ve AKP dizinin gidişatından duyduğu rahatsızlığı söylemek durumunda kaldı.
AKP de bu zorunluluktan münezzeh değil, işte seçimlere giderken gördük, sadece MHP değil, DSP’den HÜDAPAR’a çok küçük partiler bile ittifaka davet edildi.
Ama benim burada kastettiğim, partilerin içindeki ittifaklar.
AKP de birkaçı hariç tarikat ve cemaatlerin desteğini aldığı için Kızıl Goncalar’ın eleştirisi bu ittifakı sarstı. Holdingleşmiş tarikatlar, tam da seçim öncesi gidip baskı yaptılar ve AKP dizinin gidişatından duyduğu rahatsızlığı söylemek durumunda kaldı.
Reelpolitik, bence Cumhurbaşkanı’nın isteği hilafına bir tavır takınılmasını gerektirdi.
AKP’nin bırakın Kızıl Goncalar’a karşı olmasını, bu diziyi miting meydanlarında izletmesi gerekirdi.
Vesayetin yıkılışının bir simgesi çünkü bu dizi.
AKP, tek başına iktidar olma imkânının devam ettiği bir siyaset sisteminde Kızıl Goncalar’ın en büyük destekçisi olurdu.