© Yeni Arayış

Kimse "yeni" bir şey söylemiyor aslında

Kimse "yeni" bir şey söylemiyor aslında

Hiçbir “yeni” görüşü olmayan geniş bir siyasi elitin egemen olduğu bir dünyada Trump’ın seçilmesi nasıl bir etki yaratacaktır bilmiyorum. Trump, göçmenlerin kurduğu bir devleti nasıl olacak da “milliyetçi” bir ulus-devlete dönüştürecek onu da bilmiyorum. Ama bildiğim, önümüzdeki yıllarda milliyetçilik rüzgarları çokça esecek. ABD’de Biden’ın adaylıktan çekilmesiyle ortaya çıkan siyasi hava Trump lehine gibi gözüküyor. Nasıl gelişir bilemeyiz ama Trump’ın iktidara gelme olasılığı kaçınılmaz olarak Trump’lı bir dünyanın nasıl bir dünya olacağı ve böyle bir dünya içinde bizim gibi ülkelerdeki siyasetin nasıl şekilleneceği gibi sorulara kafa yormayı gerekli kılıyor. Avrupa’da son zamanlarda görülen siyasi değişimler, İngiltere’de İşçi Partisi’nin zaferi, Fransa ‘da Avrupa seçimlerinde sağın oylarını arttırmasına rağmen Solun birlikte davranması sonucu son seçimde elde ettiği başarı, tabii bu arada Türkiye’de CHP’nin yerel seçimlerdeki başarısı, gerçekten umutlandırıcı gelişmeler. Ama doğrusu bu olumlu gelişmelere rağmen insan sorgulamadan edemiyor. Bütün bu gelişmelerin içinde “yeni” olan ne diye. Böyle bir soru sorunca gerçekten de siyasetin solunda ya da sağında yeni olan bir şey var mı diye düşünmek de gerekiyor. Bakarsanız, mesela İngiliz İşçi Partisi lideri Starmer İsrail-Gazze savaşıyla ilgili İsraili savunuyor. Fransa’da sandıktan birinci çıkan sol ittifakının en büyük partisi LFI lideri Jean-Luc Melenchon ise Filistin Devletini tanıyacağı sözü veriyor. Bu nasıl bir sol? Sol siyasetlerin temel değerler konusunda bu denli önemli farklılıkları olabilir mi? Sol değerler İngiltere’de farklı Fransa’da farklı mıdır ki bu denli zıt iki tutum alınabiliyor? Diyebilirsiniz ki “İyi de Hamas yanlış yaptı, ilk o şiddet kullandı, O nedenle de barışçı bir sol siyaset İsrail’in yanında olmayı gerektirir”. Sanırım İngilizler böyle bir yerden konuya bakıyor. Ama öte yandan şöyle de denebilir “İyi de Hamas acaba neden şiddet kullandı? Toprakları her gün ele geçirilen, insanları her gün zulüm gören bir toplum şiddetten başka yol bulamamışsa bu sadece onların suçu mudur?” Sanırım Fransız solu’da böyle bir mağduriyet sorgulaması sonunda Filistin devletinin tanınacağı vaadinde bulunuyor. Solda yeni olan ne deyince bizde de CHP (eğer sol bir parti olduğunu kabul edersek) “yeni” ne söylüyor diye sormamız gerekiyor. Doğrusu ben CHP’den de “yeni” bir şey duymuyorum. Oysa sol değerler her şeyden önce bu savaşın haklı olanı ya da haksız olanını tefrik etmeye çalışmaktansa doğrudan savaşın durdurulması için çaba çıkarmayı gerektirmez miydi? Çünkü savaş eşit olan güçler arasında değil, aksine alabildiğine eşit olmayan koşullarda cereyan ediyor ve her gün binlerce Filistinli insan ölüyor. O nedenle de her şeyden önce savaşın kim tarafından çıkarıldığına bakmaksızın durdurulması yönünde çaba çıkarmak sol değerlere daha uygun bir duruş olmaz mıydı? Solda yeni olan ne deyince bizde de CHP (eğer sol bir parti olduğunu kabul edersek) “yeni” ne söylüyor diye sormamız gerekiyor. Doğrusu ben CHP’den de “yeni” bir şey duymuyorum. “Birinci parti” olduğunu gördüğünden hemen her gün “erken seçim” yapılması için çağrıda bulunuyor ve kutuplaştırıcı siyasetten uzaklaşmayı da kendisine yaradığını düşündüğü için “normalleşme” diyerek siyaset yapıyor. Ama o kadar! DEM Partiye gelince, elinde çok kuvvetli argümanları olan bir programları var. Arkalarında da haklı olmaktan gelen güçleriyle Kürt halkı duruyor. Ama doğrusu oradan da “yeni” bir şey duymuyorum. CHP bu ülkenin sorunlarına nereden bakıyor ben doğrusu bilmiyorum. Yüz yıl geçtikten sonra doğru dürüst bu Cumhuriyet’in nasıl kurulduğunu, nasıl eksik kaldığını, yıllardır gerek İslamcıların ve gerekse de Kürtlerin nasıl sorunlar yaşadıklarını, Alevilerin, Ermenilerin, Kafkasyadan, Rumeliden göç etmek zorunda kalmış Osmanlı bakiyesi insanların neler çektiklerini CHP değerlendiriyor mu dersiniz? Doğrusu ben bunlarla ilgili CHP’liler tarafından yazılmış neredeyse tek bir satır dahi görmüyorum. CHP yöneticilerinin ülkeyi yönetebilecek bir seviyeye gelebilmeleri için bu sorunlar konusunda “yeni” şeyler söylemeleri gerekmez mi? DEM Partiye gelince, elinde çok kuvvetli argümanları olan bir programları var. Arkalarında da haklı olmaktan gelen güçleriyle Kürt halkı duruyor. Ama doğrusu oradan da “yeni” bir şey duymuyorum. Onlar da kendi bölgelerinde “kaybettiklerini” düşündükleri desteği yeniden kazanmak için bir çeşit “konsolidasyon” amaçlı bölgesel çabalar içindeler. Oysa onların ülkenin diğer partilerinden daha fazla “yeni” şeyler söyleyebilmeleri gerekiyor. Çünkü çağımızın henüz Avrupalı’nın da farkına varamadığı gerçek demokrasiyi içeren “yeni” perspektifleri var. Bizim gibi çok-kimlikli toplumların daha iyi yönetilebilmeleri için gerekli olan bir perspektif. Sağdaki partilere gelince maalesef “yeni” ile ilişkilendirilebilecek hiçbir görüşleri yok. O nedenle de hemen her gün toplumda zemin kaybediyorlar. İçlerinden birinin “yeni” bir şey söylemesi ise hiç mümkün değil. Söyleyecekleri hiçbir şey kalmamış babalar zaten buna izin vermezler. Dolayısıyla hiçbir “yeni” görüşü olmayan geniş bir siyasi elitin egemen olduğu bir dünyada Trump’ın seçilmesi nasıl bir etki yaratacaktır bilmiyorum. Trump, göçmenlerin kurduğu bir devleti nasıl olacak da “milliyetçi” bir ulus-devlete dönüştürecek onu da bilmiyorum. Ama bildiğim, önümüzdeki yıllarda milliyetçilik rüzgarları çokça esecek. Bakalım “yeni” bir şey duyacak mıyız?

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER