Kimlikler ve sol siyaset
KÖŞE YAZILARIKimlikler ve sol siyaset
‘KİMLİKÇİ’ BİR DÜNYADAN DAHA DEMOKRATİK BİR DÜNYAYA EVRİLEBİLMEK İÇİN…
Ben “biz olmak” lafını sıklıkla kullananlardan biri olarak aslında bu bölük pörçüklüğe ve tehlikeye işaret etmeye çalışıyorum. Bir başka ifadeyle “kimlikçi” bir dünyadan daha demokratik bir dünyaya evrilebilmek için öncelikli olarak kendi özel kimliklerimizin yanı sıra diğer bütün başka kimliklerin de özgürlüğünü savunarak bir yol almamız lazım ve bu da ancak farklılıkları meşru görmekle mümkün. Bunu başaramadan, yani bir toplum olamadan, bir toplummuş gibi davranmak sorunlarımızın çözümüne hiçbir katkısı olmayan bir tutumdur. Buradan kimisi “İyi de böyle olunca toplumdaki çelişkiler bitecek mi, örneğin işçi-işveren çelişkisi gibi?” diye bir soru sorabilir. Ama bu sorudaki problem mevcut Türkiye’nin daha henüz bir toplum olmadığı noktasını atlamış olmasındadır. Tarihin beslediği, çağımız kapitalizmiyle amorflaştırılmış kimlikler dünyası, işçi-işveren çelişkisinin yaşanabildiği sahici bir kapitalist toplum değildir ki! Bakın Türkiye’nin “çağdaş” toplumuna! 20 küsur tane, geniş kitleleri kapsayan ve bu nedenle de para ve güç sahibi dini tarikatlara! Ya da kendini solda tanımlayan sayılarını bilmediğim sol örgütlere! Ya da en büyüğü sağ siyasetlerin yönlendirdiği sarı sendikalara”! Bunlarla bu toplum nasıl “çağdaş” bir toplum olacaktır? Doğrusu bence bu tartışmayı “sol” yapmalı. Çünkü solun buna ihtiyacı var. Çünkü sol potansiyel olarak “değişimden” yana olan bir siyasettir. Kapitalizmin yarattığı sömürü çarklarının insan hayatlarını nasıl öğüttüğünü en iyi anlayacak ve alternatif fikirler üreterek kapitalizme meydan okuyacak olan siyaset sol siyasettir. Ama ne var ki bizde bu “kimlikler dünyasının” içinde oluşmuş “sol siyasetler” daha aralarında bir araya gelebilecek bir anlayışa dahi evrilebilmiş değiller. Onun için var olanlar da zaman geçmiyor ki ikiye üçe bölünmüş olmasınlar! İşin ilginç yanı bundan da çok rahatsız değiller. Aralarından bazıları ise DEM Parti'nin bileşeni olarak varlıklarını sürdürüp mecliste de temsil edilme imkanı buluyorlar ama doğrusu benim hala anlamakta zorlandığım hangi nedenlerle DEM partinin içinde ayrı örgüt yapılarıyla var olmaya devam ediyorlar. Neden DEM Parti'nin diğer üyeleri gibi olamıyorlar? Eğer sorun farklı fikirlerse neden bu fikirleri bu zeminde tartışmayı amaçlamıyorlar? Yeni bir siyasi dönemin başlangıcında siyasi partilerimizin birbirlerini “rakip” değil de “düşman”mış gibi görmelerinin önlenebilmesi ancak toplumdaki farklılıkların farklılıklarını savunarak “biz” olabilecekleri yeni bir anlayışa ulaşmalarını gerektiriyor. Özellikle muhalefet partilerinin kuşatıcı bir siyaset oluşturabilmeleri için böyle bir anlayışa ihtiyaçları var. Görünen köy böyle bir köy! Kılavuza da ihtiyaç yok!İlginizi Çekebilir