Kılıçdaroğlu bir proje midir?
KÖŞE YAZILARI
Kılıçdaroğlu bir proje midir?
Her ne kadar attığı bazı tweetlerin “Ben buradayım haaa!” der gibi olmasının Kılıçdaroğlu’nun yeniden siyasete dönmek istediği şeklinde yorumlandığını biliyorum. Ama doğrusu genel başkanlığı kaybetmiş olsa da yeniden aday olmak istemesi de onu bir proje haline getirmez.
Son günlerde “Kılıçdaroğlu bir proje mi?” başlığıyla tartışılan bir konu var. Doğrusu Kılıçdaroğlu’nun son zamanlarda ne yaptığını ve ne yapmak istediğini anlamak zor olsa da birçok özellikleri bakımından saygın olan bu siyasetçiyi bir proje olarak nitelemek bence uygun değil. Her ne kadar attığı bazı tweetlerin “Ben buradayım haaa!” der gibi olmasının Kılıçdaroğlu’nun yeniden siyasete dönmek istediği şeklinde yorumlandığını biliyorum. Ama doğrusu genel başkanlığı kaybetmiş olsa da yeniden aday olmak istemesi de onu bir proje haline getirmez. Biliyoruz ki parti içinde hala onu seven ve onun yeniden genel başkan olmasını isteyenler az değil.
Doğrusu bu tuhaf soruyu geçmişte ben de kendime sormuş olduğumu burada itiraf edeyim. Deniz Baykal kaset skandalı ve sonrasında Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olması bana ve birlikte olduğum birçok insana bu soruyu sordurtmuştu. Yıllar önce SHP’nin hukuki varlığı üzerinde, benim de kurucularından olduğum (sonraları “Yeşiller ve Sol Gelecek”, daha yakında “Yeşil sol” adını alan) Eşitlik ve Demokrasi Partisi (EDP) 2010’da kurulduğunda büyük ölçüde Alevi kişi ve kurumların desteğini almıştı. Partinin başkanlığına Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ziya Halis üstlenmişti. Anadolu’da yaptığımız çeşitli ziyaret ve toplantılarda ortaya koyduğumuz eşitlikçi ve demokrat söylemler kitlelerde büyük bir heyecan yaratmıştı. Parti gerçekten iyi gidiyordu.
Fakat ne olduysa o sıralarda oldu. Kılıçdaroğlu CHP’nin başına getirildi. Bu gelişme birdenbire bizim partide önemli bir sıkıntıya dönüştü. MYK’da olan bazı Alevi üyelerde bir huzursuzluk oluştu ve bu durum giderek arttı. Hiç unutmuyorum bu kişilerden biriyle konuşurken “Neden istifa edeceksiniz?” diye sorduğumda bana “Bir Alevi’nin Başbakan olma olasılığı hangi partide yüksekse biz o partide olmak isteriz” demişti. (Bu ve buna benzer birçok anekdot, bilgi ve tarihi notları geçenlerde yayınlanan Ziya Halis’in “Anılarla Mücadele Yıllarım” adlı kitabında bulabilirsiniz. Ben de bu vesileyle sevgili dostum Ziya Halis’i bu çabasından ötürü kutlarım).
CHP’den kopmakta olan Alevilerin CHP’den daha solda yer alan EDP’den kopup yeniden CHP’ye dönmesi soldan çekinen birilerinin işi olabilirdi. Bu anlamıyla “Kılıçdaroğlu bir proje miydi?” diye sorduğumu hatırlıyorum. Bugüne dönecek olursak doğrusu bugün böyle düşünmüyorum. Düşünmüyorum çünkü sosyal olayların dışarıdan bir proje çerçevesinde yönlendirilebileceğine tam olarak inanmıyorum.
BUGÜN BÖYLE DÜŞÜNMÜYORUM
Bu olay, o günlerde kurucularımız arasında yer almış olan Alevi kurumlarının ve genel olarak Alevi toplumunun büyük desteğini almış partimize kurulmuş bir komplo mu diye düşündüğümü hatırlıyorum. Öyle ya CHP’den kopmakta olan Alevilerin CHP’den daha solda yer alan EDP’den kopup yeniden CHP’ye dönmesi soldan çekinen birilerinin işi olabilirdi. Bu anlamıyla “Kılıçdaroğlu bir proje miydi?” diye sorduğumu hatırlıyorum.
Bugüne dönecek olursak doğrusu bugün böyle düşünmüyorum. Düşünmüyorum çünkü sosyal olayların dışarıdan bir proje çerçevesinde yönlendirilebileceğine tam olarak inanmıyorum. Tabii ki böyle büyük güçlere sahip kurumlar, şirketler ve ülkeler yok değil. Onlar insanları etkilemeye ve yönlendirmeye çalışabilirler. Ama bence belki de hiçbir zaman bu amaçlarına yüzde yüz ulaşamazlar. Çünkü insan aynı zamanda itiraz eden ve bu nedenle de tümüyle ele avuca gelmez bir yaratıktır.
Kılıçdaroğlu’na yeniden dönersek ben onun bir proje değil, içinde yaşadığı Türkiye ortamında Türkiye’nin geleceğini arayan ve fakat bunu nasıl yapacağı konusunda eksik bilgiye dayanan bir siyasetçi olarak düşünmeyi tercih ediyorum. Onun fark ettiği, kendisinin ifadesiyle “Türkiye'nin yaşam tarzı üzerinden siyaset yaparak büyüyemediği” gerçeğiydi. Şöyle diyordu: “Kimlik üzerinden siyaset; düşünün yıllarca kimlik üzerinden siyaset yaptık ve binlerce genç evladımız hayatını kaybetti. Kürt'tü, Türk'tü, Laz'dı, Çerkez'di derken. Oysa biz Osmanlıdan Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmuştuk, dünyanın en zengin kimliğine sahip ülkeydik. Bunu zenginlik olarak değil, düşmanlık olarak bize dayattılar ve birbirimizi kırdık" (Yükselen Türkiye Enstitüsü'nün Haziran ayı toplantısında yaptığı konuşma).
Buradaki eksiklik kimliklerin birbirine dayatılması “birilerinin” yaptığı bir şeyden çok, “bizim” kimliklerin hak ve yetkilerini onlara vermeyi becerebilen bir demokrasi kuramamış olmamızdan kaynaklandı. Bu noktada doğru tutum bu eksikliğin yalnızca AKP ve MHP gibi partilerin kutuplaştırıcı politikalar izlemesinden değil, CHP’nin de bu politikalara zaman zaman destek veren bir tutuma sahip olmasından kaynaklandığını kabul etmektir.
Kılıçdaroğlu bu noktaya gelmiş midir bilmiyorum. Ama onun bu sözleri üzerinden bir tartışma başlatması bence anlamlı olabilir.
TÜM HABERLER