Kaybolan kim: Narin mi, geleceğimiz mi?
GÜNDEMBirgün Gazetesi’nden Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr., Halis Dokgöz Narin Güran'ın kaybolması ve ölümü üzerine yazdı.
Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde kaybolan ve 19 gündür aranan 8 yaşındaki Narin Güran'ın cansız bedeni bulundu.
Narin'in cansız bedeni köye yaklaşık 3 kilometre mesafedeki Eğertutmaz Deresi’nin yanında bir çuval içinde dün sabah saat 8.45 sıralarında bulundu. Mahalleye giriş çıkışlar yasaklanırken, Narin’in cansız bedeni, otopsi için Adli Tıp Kurumu’na götürüldü.
Birgün Gazetesi’nden Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr., Halis Dokgöz Narin’in kaybolması ve ölümü üzerine yazdı.
Mesele sadece kaybolan bir çocuğu bulmak değil aynı zamanda çocukluğumuzun ve geleceğimizin de inşasıdır aslında.
Ormanlık alanda cesedi bulunan Ecrin, kaybolduktan 18 gün sonra cesedi bulunan Leyla, Kayseri'de 14 yıl önce Ramazan Bayramı'nda şeker toplamaya çıkan ve 556 gün sonra cesetleri Yozgat'ta bulunan Ahmet ve Dilruba kardeşler, 6 Şubat depremleri sonrası hâlâ cesetlerine bile ulaşılamayan Maraş’ta Talha ve Alya, Antakya’da Mustafa, Mehmet ve Adıyaman’da Muhammed Enes ve daha pek çok isimsiz çocuklarımız…
Türkiye son günlerde Diyarbakır Bağlar’da Kuran kursundan çıktıktan sonra kaybolan 8 yaşındaki Narin Güran’ı arıyor. Narin, tüm aramalara karşın hâlâ bulunamadı. Peki, bu çocuklar nasıl kayboluyor ve kayıp çocuklar sorununda ülkemizde ve dünyada durum nedir?
Kayıp çocuklar için evrensel bir tanım ve standart bir yaklaşım ne yazık ki mevcut değil bu durum da sınırlı güvenilirlikte istatistiksel verilere yol açıyor. Kayıp kişi en genel haliyle “Nerede olduğu bilinmeyen ve kişinin güvenlik ve refahı konusunda endişe ve korku duyulan biri” olarak tanımlanıyor. Kayıp çocuklarla ilgili veriler kolayca erişilebilir değildir ve erişilebilir olsa bile, eksik bildirim, yanlış sınıflandırma, veri girişi hataları ve dosyalar kapatıldıktan sonra kayıtların silinmesi gibi nedenlerle güvenilirlik sorunu taşıdığını da vurgulayalım. Verilerdeki tutarsızlık ve standartların olmaması kayıp çocuk olgularını araştırma, sorunu ortaya koyma ve olası çözüm yöntemleri geliştirilmesinde de bir engel olarak önümüzde duruyor. Tüm bunlara rağmen kayıp çocuk sorunu toplumlarda endişe ve korkuya yol açarken gittikçe büyüyen dev bir sorun olmaya devam ediyor.
Kayıp çocuk gündeme geldiğinde sıklıkla aile içinden bireylerden bir veya birkaçının kaçırması veya öldürmesi söz konusudur. Burada bir veya daha fazla çocuğun ebeveynden, diğer aile üyesinden, vasiden, temsilciden, koruma altında tutulduğu kurumsal yapıdan, ebeveynin veya aile üyesinin velayet veya ziyaret haklarını da ihlal ederek alma, saklama veya öldürme gibi eylemleri içerir. Aile dışı kaçırma ve öldürme eylemleri daha nadir görülüyor. Çocuğun aile üyesi olmayan biri veya birileri tarafından zorla ve izinsiz kaçırılması veya öldürülmesi eylemlerini kapsar. Ayrıca çocuklar yönünü kaybetme veya kaza sonucu bilinmeyen ve belirlenmesi zor koşullar altında da kaybolabildiği gibi terk edilmesi veya refakatsiz bırakılması sonucu da kaybolabiliyor. Savaşlar nedeniyle ortaya çıkan göçmen veya mülteci çocukların kaybolması ve kimliklendirilemeden ölmesi durumlarına ayrıca deprem, sel, kaza gibi kitlesel felaketlerde de karşılaşıyoruz. Bir diğer faktör de teknoloji ve internetin sosyal medya platformları, çevrimiçi taciz ve siber suçun yaygınlığını artırmış, çocukların istismara uğramalarını ve kaçırılmalarını kolaylaştırmıştır.
Çocukların kaybolmalarının altında yatan etkenler ülkelerin toplumsal kültürel kodlarıyla yakından ilgilidir. Çocukları ev veya diğer güvenli ortamları terk etmeye zorlayan etkenlerin başında ebeveynin çocuğu fiziksel, duygusal veya cinsel yönden istismar etmesi gelirken; çocuğun barınma, sağlık, eğitim gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamama ve özellikle kayıp çocuk olgularında sıklıkla gördüğümüz çocuğu tehlikelere karşı koruyamama, çocuğu gözetmeme ve yalnız bırakma gibi ihmal türlerini sıralamak mümkündür. Bunlara ek olarak, çocuğun duygusal ihtiyaçlarını karşılanamaması, ebeveynlerden bir veya her ikisinin psikolojik sorunlarının olması, aile içi iletişimde bozukluk, şiddet, yoksulluk, geçimsizlik, alkol ve madde kullanımı gibi sorunların da belirleyici faktör olduğunu söyleyebiliriz.
Çocukları aile dışında akranlar, komşular, öğretmenler gibi yaşadığı sosyal çevrede bulunan kişilerin fiziksel, ruhsal ve cinsel şiddeti, zorbalık, sosyal reddetme veya izolasyon gibi durumlar da söz konusu. Yakınlarını kaybetmek, yas, çocuk yaşta zorla evlendirilmek gibi sorunlar da çocukların kaçmalarına ve kaybolmalarına katkıda bulunabilecek faktörler arasındadır. Yine konser, festival ve spor etkinlikleri, alışveriş merkezleri, havaalanları ve otoparklar gibi kalabalık ortamlar da kaybolma olasılığını artıran alanlardır.
Kayıp çocuklar sorununun artmasına neden olan faktörlerden biri de çatışmalar, siyasi kargaşa ve savaşlardır. Evlerinden kaçmaya, güvenlik aramaya ve onları kayıp bireyler olma riskine maruz bırakıyor. Sıklıkla insan tacirlerinin yasadışı tehlikeli yolculukları sonucu kaybolma veya ölümlerine neden olabiliyor.
ABD’de, Federal Soruşturma Bürosu raporuna göre 2022'de 359.094 kayıp çocuk bildirilmiştir. Avrupa Komisyonu araştırmasına göre Avrupa’da her yıl 250.000 çocuk kayboluyor. Almanya'da her yıl yaklaşık 100.000 çocuğun kayıp olduğu bildirilirken, İspanya ve İtalya'da bu sayı her yıl yaklaşık 20.000'dir. Rusya'da 2015 yılında 45.000 ve Fransa'da 2018 yılında 53.439 çocuk kayıp olarak bildirilmiş. İngiltere'de her yıl 200.000 kayıp müracaatı olduğu ve bunların üçte ikisini de çocuklar oluşturuyor.
Türkiye’de kayıp çocuk konusunda yeterli veri bulunmamakla birlikte TBMM 2010 “Kayıp Çocuklar Başta Olmak Üzere Çocukların Mağdur Olduğu Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu” veri konusunda yine de bir perspektif sunuyor. Bu raporda yer alan Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı tarafından hazırlanan 2007 Kayıp Çocuklar Raporu'na göre; 2007 yılında 7.183 çocuk kaybolduğu ve bunlardan 6.350'sinin bulunduğu ve 833 çocuktan ise haber alınamadığı belirtiliyor.
Türkiye'de kayıpların %75-80 oranında önemli bir bölümünün ilk 15 gün içinde bulunabildiği ve kayıpların bulunmasında en çok ailenin çabasının etkili olduğu ve geri kalan %20-25 oranında küçümsenmeyecek kayıpların ise ya hiç bulunamadığı ya da yıllar sonra bulunabildiği belirtiliyor. Emniyet Genel Müdürlüğüne 1997 ile 12 Nisan 2010 tarihleri arasında toplam 29.223 kayıp çocuk ihbarı olduğu, bunlardan 27.741 çocuğun daha sonradan bulunduğu saptanmış. Kayıp çocukların %61,1 oranındaki önemli bir kısmı kız çocuğudur. Ancak, küçük yaş gruplarında kayıp olan erkek ve kız çocuklarında benzer oranlar görülürken, çocuğun yaşı büyüdükçe toplam kayıp olan çocuklar içinde kayıp kız çocukların payı artmaktadır.
Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtlarında 2 Temmuz 2010 tarihinde 34.670 kayıp çocuk bildirimi olduğu ve bu çocukların %94,9’u bulunmuş ve %5,1’i hâlen arandığı belirtiliyor. Kayıp bildirimi yapılan ve halen bulunamayan çocukların oranlarına bakıldığında; Hakkâri (%50), Tunceli (%40), Kırklareli (%27,8), Şırnak (%24,6), Van (%20,3), Antalya (%17,6) başı çekiyor. İstatistiklere boğmuş gibi oldum, ancak 2016’dan beri TÜİK’in bu konuda yetersiz de olsa veri paylaşmamış olması da sorunun ne kadar derin olduğunu göstermesi açısından önemli.
ABD’de Reagan, 25 Mayıs 1983'de, 25 Mayıs 1979'da New York'ta kaybolan 6 yaşındaki Etan Patz'ın anısına 25 Mayıs’ı Ulusal Kayıp Çocuklar Günü ilan etti. Etan'ın katili Şubat 2017'de suçlu bulundu, ancak cesedi hiçbir zaman bulunamadığı için dava devam ediyor. 2002 yılında ABD’de Amerika'nın Kayıpları Acil Durum Yayını Müdahalesi AMBER Uyarısı (An acronym for America’s Missing: Broadcast Emergency Response) olarak bilinen ulusal bir acil durum uyarı sistemi kuruldu. Bu sistem Arlington, Teksas'ta bisikletiyle gezerken kaçırılan ve ardından vahşice öldürülen 9 yaşındaki Hagerman'ın ölümünden sonra özellikle şüpheli çocuk kaçırma olaylarını aydınlatmak için kurulmuştur. Düzenli uyarı mesajları göndermek için radyo, televizyon, cep telefonu ve elektronik yol işaretleri gibi çeşitli iletişim kanallarını kullanır. Avrupa’da ise çocuk kayıpları için 32 ülkede ulusal örgütler tarafından işletilen 116.000 yardım hattından oluşan bir ağ etkinleştirilmiş. Bu ağ, krizdeki çocuklara ve ailelere 7/24 ücretsiz ve ânında duygusal, psikolojik, sosyal, yasal ve idari destek sağlıyor. Ve ne yazık ki Türkiye bu ağda yer almıyor.
Kayıp çocuklar olgusu yerel devletlere bırakılamayacak kadar önemli evrensel bir sorundur. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile ilgili İhtiyari Protokolü, Kişilerin Özellikle Kadınlar ve Çocuklarda Ticareti Önleme, Bastırma ve Cezalandırma Protokolü, Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Edilmesine İlişkin İhtiyari Protokol, Birleşmiş Milletler Tüm Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunması İçin Uluslararası Sözleşme ve 1980 Lahey Uluslararası Çocuk Kaçırma Sözleşmesi elimizdeki en önemli referanslardır.
Hem çocukları hem de yetişkinleri hedefleyen eğitim ve farkındalık kampanyaları zaman kaybetmeden yürütülmelidir. Mevcut hukuksal mevzuat titizlikle ve düzenli olarak uygulanmalı ve evrensel normlara göre güncellenmeli, bu konularda uzmanlaşmış profesyoneller ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde olunmalıdır. Kayıp çocukların aileleri için yeterli sosyal hizmet, danışmanlık, hukuksal ve gerekirse ekonomik destek sağlanmalıdır. Hızlı ve koordineli bir 7/24 başvuru sistemi kurulmalı, ulusal veri tabanı oluşturulmalı, kurumlar arasında ekip çalışması sağlanmalı, etkin bir hizmet içi eğitim ve gerekli yasal düzenleme yapılmalı, emniyet içinde yapılandırılmış özel birimler kurularak kayıp çocuklar soruşturulmalıdır. Mesele sadece kaybolan bir çocuğu bulmak değil aynı zamanda çocukluğumuzun ve geleceğimizin de inşasıdır aslında.
İlginizi Çekebilir