© Yeni Arayış

Karadeniz tarımı yanıyor

Karadeniz bunca zaman AKP’nin en önemli oy depolarından biri oldu. Bölge insanı yıllardır iktidarın açıkladığı çay ve fındık fiyatlarından hayal kırıklığına uğramış olsa da, Sayın Erdoğan’a ve AKP’ye verdiği destekten vazgeçmedi. Ama maalesef bunun karşılığını tam olarak alamamıştır. Belki de bölgenin bu koşulsuz desteği, böyle bir desteğin alınamamasına etkili olmuştur.

Elbette mecazi anlamda, ekonomik bir yangın bu.

Karadeniz bunca zaman AKP’nin en önemli oy depolarından biri oldu.

Bölge insanı yıllardır iktidarın açıkladığı çay ve fındık fiyatlarından hayal kırıklığına uğramış olsa da, Sayın Erdoğan’a ve AKP’ye verdiği destekten vazgeçmedi.

Bugüne kadar Karadeniz halkı başka herhangi bir siyasi partiye veya kişiye göstermediği vefayı hem Sayın Erdoğan’a, hem de AKP’ye göstermiştir. Ama maalesef bunun karşılığını tam olarak alamamıştır. Belki de bölgenin bu koşulsuz desteği, böyle bir desteğin alınamamasına etkili olmuştur.

Etkilerini 14 Mayıs 2023 genel seçimlerinden çok daha önceleri görmeye başladığımız ekonomik sıkıntıların bölgedeki sonuçlarına bakarak, enflasyonla mücadele politikalarının etkilerinin Karadeniz bölgesinde çok daha fazla hissedildiğini anlamaktayız.

Hem ülke ekonomisindeki genel sıkıntılar, hem de bu bölge ekonomisinin yapısal sorunları hissedilen sıkıntıların şiddetinin artmasına yol açmaktadır.

Ülkenin olmayan tarım politikasının sonucunda, yöredeki üretici kesimler devlet korumasından mahrum bir halde, uluslararası sermayenin ve yerel büyük tüccarların insafına terk edilmişlerdir. Hatta bunca yıl yerel üreticilerin sırtından zenginleşen yerel tüccarlar yerli üreticinin değil, ama uluslararası sermayenin işbirlikçisi konumuna gelmişlerdir.

Özellikle bölgede “yerli ve milli” değerlerin güçlü savunucusu olduğu iddiasında bulunan bu yerel tüccarların, ticarette yabancı tekellerle girdikleri işbirliği ise dönemin ruhunu yansıtması bakımından ibret vericidir.

Bugün Karadeniz yanıyor ve Karadeniz ekonomisinin geleceği büyük bir tehdit altında.  Devlet ise bu tehditlere karşı şimdilik sessiz. Bu yangın sadece Sayın Mehmet Şimşek’in uyguladığı ekonomik programlardan dolayı değil.

KARADENİZ EKONOMİSİNİN GELECEĞİ BÜYÜK TEHDİT ALTINDA

Bu dönemde siyasi iktidar ise yöre halkının sıkıntıya düştüğünde başını güvenle koyacağı bir omuz olma vasfını yitirmiştir.

Bugün Karadeniz yanıyor ve Karadeniz ekonomisinin geleceği büyük bir tehdit altında.  Devlet ise bu tehditlere karşı şimdilik sessiz.

Bu yangın sadece Sayın Mehmet Şimşek’in uyguladığı ekonomik programlardan dolayı değil. Yaşanan yapısal değişimler bölgenin tüketim yapısını ve kamuoyu beklentilerinin değişmesine yol açmıştır. Artık bölgenin gelir kaynakları çeşitlenmiş, tarım ve fındık dışında gelir kaynaklarına duyulan ihtiyaç artmıştır.

Türkiye için önemli bir ihracat geliri olan fındık üretimi, bölge halkının en önemli gelir kaynağıdır. Politikasızlık ve ilgisizlik nedeniyle bu üretim tehdit altındadır.

Sorun sadece ilan edilen tavan fiyatların düşüklüğü ile açıklanamaz.

TMO’nun açıkladığı 50 randıman fındık için 132TL’lik alım fiyatı bölge üreticisi ve tüccarları için bir manşet fiyattır. Günümüz koşullarında bırakın bu fiyattan elde edilen gelirle bir yıl yaşamayı, mevcut üretimin maliyetini karşılamak bile zordur.

TMO gerçekten o fiyattan alım yapıyor mu, yapıyorsa bile ne kadar yaptığını bilemiyorum.

Hatta bazılarının teklif edilen düşük fiyatlardan ürününü tüccara satmak yerine hayvan yemi yapmak için değirmende öğüttüğü de görülebilmektedir. Zira teklif edilen fiyatlar fındığın toplanması için verilmesi gereken gündelik işçilik maliyetini bile karşılamaya yetmemektedir.

TEKLİF EDİLEN FİYATLAR İŞÇİLİK MALİYETİNİ BİLE KARŞILAMIYOR

Gerek TMO, gerekse Fiskobirlik’ten geride kalan bugünkü kurumsal yapı genellikle alımlarını vadeli yaparlar. Bu yüzden de nakde sıkışık üretici, malını daha düşük fiyattan peşin alan tüccarın insafına mahkûm kalır. Onlar da, gerek ürünün randımanıyla oynayarak, gerekse piyasadaki fiyat oynaklıklarından yararlanarak alım fiyatını rahatça 132TL’nin altına çekerler.

Bugün piyasada fındığını 110TL’den tutun da 80TL’ye kadar farklı farklı fiyatlarda satmak zorunda kalmış üreticiler bulunmaktadır. Hatta bazılarının teklif edilen düşük fiyatlardan ürününü tüccara satmak yerine hayvan yemi yapmak için değirmende öğüttüğü de görülebilmektedir.  Zira teklif edilen fiyatlar fındığın toplanması için verilmesi gereken gündelik işçilik maliyetini bile karşılamaya yetmemektedir.

Sanırım birçok tarım piyasasında üreticiler benzer kaderi paylaşıyorlar.

Maalesef ülkemizdeki tarımsal ürün piyasaların arz tarafını oluşturan üreticiler bu ürünleri satın alan (yani talep eden) sermayeye karşı yeterli korumaya sahip değil. Bu yüzden son derecede dengesiz, bozuk (aksak) bir piyasa yapısı oluşmuş durumdadır. Tarımsal ürün piyasaları, üretici aleyhine oluşan bu aksaklıkları dengeleyecek bir “kamu müdahalesinden” de mahrumdur.

Böyle bir dengeleme aracı olacak Fiskobirlik gibi üretici birlikleri de iktidarın güdümünde, kişisel ikbal arayışların bir aracı olmuştur.

Ancak yangının tek nedeni piyasa oluşumunda görülen bu güç dengesizliği değil.

Bugün bu yapısal soruna yönelik, konjonktürel bir sorun olmasını beklediğimiz bir sorunumuz da var.

Trabzon ile Samsun arasında yer alan kıyı hattından başlayarak, içeride Amasya ve Tokat gibi tarım bölgelerini de tehdit altına alan bir bölgede, bu sene baş gösteren “kokarca” tehdidi bölge üreticisinin korkulu rüyası olmuştur.

Daha olgunlaşma döneminde fındık çotanaklarına yapışıp, fındık tanelerinin içindeki öz suyunu emerek beslenen kokarca, fındığın olgunlaşmasını engellediği gibi üretimin randımanın da düşmesine neden oluyor.

Devletin açıkladığı fiyat randımanı 50 olan kaliteli fındık için. Benim hatırladığım, bizim kendi bahçemizde bile bu randıman 50’nin altına hiç düşmemiştir. Ama bugün bölgede 18 randıman fındık görmek mümkün. Bazı tüccarlar kendilerini korumak için randımanı az göstermeyi bir çözüm olarak görürken, bazıları ise bir süre fındık almamaya başladı.

Kokarca tehdidinin boyutları konusunda devlet son derecede sessiz. Kimse tehdidin gerçek boyutu hakkında bir bilgiye sahip değil.

Şimdilerde geçimini fındık gelirleriyle sağlayan köylü bir yandan geçen sene tüccardan aldığı borçları nasıl ödeyeceğini düşünürken, diğer yandan da gelecek yılın üretimi için gerekli masrafların finansmanını nasıl karşılayacağını kara kara düşünüyor.

ÜRETİCİ KARA KARA DÜŞÜNÜYOR

Böylesine zor ekonomik koşulların geçerli olduğu bir ekonomide, üretici yaptığı masrafları bile çıkartamaz hale geldi.

Şimdilerde geçimini fındık gelirleriyle sağlayan köylü bir yandan geçen sene tüccardan aldığı borçları nasıl ödeyeceğini düşünürken, diğer yandan da gelecek yılın üretimi için gerekli masrafların finansmanını nasıl karşılayacağını kara kara düşünüyor.

Bakmayın siz “formel” mali piyasalardaki kredi miktarına ve onun üzerinden analizler yapanlara. Ülkemizdeki tarım piyasasının çok önemli bir bölümü tüccarlar üzerinden yürüyen “enformel” bir kredi piyasasına sahiptir. Maalesef ülkemizdeki tarımın finansmanı ile görevli bankalar tarım dışı alanlardaki faaliyetleri finanse ettikleri için “köylü” yine tüccarın insafına kalmıştır.

Benim bölgede bulunduğum hafta içinde tüccar fındık alımlarını durdurmuştu. Buna tepki olarak, zarar görmüş fındığın Fiskobirlik tarafından alımına karar verilmişti. Şu an için uygulamanın sonuçları hakkında bilgi sahibi değilim.

Tüccarın bu davranışını da küçümsemek doğru olmaz. Onlar da piyasanın bir gerçeği ve bugünkü piyasa organizasyonunun vazgeçilmez bir unsuru. Ama onlar arasında da rekabet gücü bakımından eşitsizlikler mevcut. Bazıları çok büyük ve neredeyse dünya çapında fındık piyasalarını yönlendirebilecek boyutta. Benim gördüğüm kadarıyla, AKP iktidarı döneminde bunlardan bazılarının büyümesi için devlet elinden gelen desteği doğrudan ve dolaylı yoldan vermiş. Ama çoğu küçük tüccar ya bu büyük tüccarlara, ya da İtalyan Ferrero şirketine çalışıyor. Çoğunun yeterli finansal gücü yok.

Yöredeki bu kokarca sorunu ile ilgili birçok komplo teorisi mevcut. Bunların başında da kokarca meselesinin büyük tüccarlar ve Ferrero tarafından abartıldığı ve bu yolla fiyatın düşürülmeye çalışıldığıdır. Bence bu teoriyi tek neden olarak kabul etmek, gelecekteki fındık üretiminin maruz kaldığı riskleri görmezden gelmek anlamına geliyor.

Bölge ekonomisine ve ülkenin 2 milyar dolara ulaşmış ihracatına büyük tehdit oluşturan bu kokarca sorununun kaynakları hakkında rivayetler muhtelif. Kanaat’ımca bunların her birinin de sorunla doğrudan ve dolaylı bir ilgisi var.

Kokarca popülasyonunun fındık için bir tehdit oluşturmasının birinci nedeninin iklim değişikliği olduğu söyleniyor.  Sıcak ortamda üreyen bu böceğin, son yıllarda kıyı şeridinde artan sıcak nedeniyle ürediği iddia ediliyor bazılarınca. Tüm dünyada iklim değişimine yol açan etmenlerin yanında, bölgedeki maden aramalarında kullanılan kimyasallar ile doğal gaz çevrim santrallerinin deniz suyunun ısınmasına neden olması etken olarak görülüyor.

İklim değişiminin bölgenin yağış rutini üzerinde yaptığı etki neticesinde, geçmişe göre daha kurak gecen yaz ayları da kokarcaların üremesine elverişli bir ortam oluşturuyor.

İkinci neden olarak gösterilen neden ise, 2017 yılı sonrasında Gürcistan’dan yapılmasına izin verilen tomruk ithalatı. Bizden çok daha önce bu felaketi yaşamış olan Gürcistan’dan gelen tomrukların kokarcaların Karadeniz bölgesinde yayılmasında etkili olduğu söyleniyor. Bu tehditti kısa sürede fark eden yetkililer, daha sonra ithalatı yasaklamışlar. Ama bu arada olan olmuş.

Ancak şu anda benzer bir yayılımın Karadeniz’den tüm Türkiye’ye doğru yaşanması da mümkün. Bölgede Güneydoğu Anadolu’dan gelen oldukça fazla mevsimsel işçi nüfusu var. Bunlar sezon sonunda yaşadıkları illere döndüklerinde eşyalarına yuvalanmış kokarcaların o bölgelere yayılmaları olası. Kokarcanın uygun üreme iklimini bulacağı bölgelerdeki tarımsal ürünler kokarca tehdidine maruz kalacaklardır. Bu böceğin her birinin, bir kerede 240-250 arası yumurta bıraktığı düşünüldüğünde, uygun ortamlar oluştuğunda çok hızlı üreyebilmekte ve yaygınlaşmakta olduğu anlaşılmaktadır.

Kokarca konusundaki rivayetlerden sonuncusu da, fındık üreticilerinin bilinçsiz ilaçlama pratikleridir. Zira kokarca nüfusunun dengede tutulmasına yarayan birçok canlı bilinçsiz aşırı ilaçlamalar neticesinde yok olmuş, toprakta kokarca üremesine son derecede elverişli koşullar oluşmuştur.

Bölgedeki hayatın ritmi fındık tarımı için önemli kritik tarihlere göre belirlenir. İnsanlar fındık için yapılacak işlerin takvimine göre hayatlarını düzenler ve yaşarlar. İşte bölge halkı için bu denli önemli bir ürünün maruz kaldığı kokarca tehdidi, ülke genelinde hala ilgiye kavuşabilmiş değil.

KOKARCA TEHDİDİ, ÜLKE GENELİNDE İLGİYE KAVUŞABİLMİŞ DEĞİL

Son zamanlarda kokarca mücadelesinde kullanılan Samuray arılarının fındık bahçelerine salınmalarından sonuç alınmıştır. Ama yine bilinçsiz, organize olmayan ve zamanlaması bakımından yapılan yanlışlar sonucunda, bölgedeki ilaçlamalardan etkilenip bu arılar da ölmüştür. Bu pratik de göstermiştir ki, Trabzon’dan başlayan ve Samsun’a kadar gelen hatta görülen bu kokarca meselesi son derecede organize bir mücadeleyi gerektiren bir sorundur. Bu bakımdan devletin bu mücadelenin merkezinde yer almasına ihtiyaç vardır.

Son olarak şunu da belirtmekte yarar görüyorum. Fındık Karadeniz için son derecede önemli bir ürün. Neredeyse bu bölgedeki yaşamın kaynağı. Bölgedeki hayatın ritmi fındık tarımı için önemli kritik tarihlere göre belirlenir. İnsanlar fındık için yapılacak işlerin takvimine göre hayatlarını düzenler ve yaşarlar.

İşte bölge halkı için bu denli önemli bir ürünün maruz kaldığı kokarca tehdidi, ülke genelinde hala ilgiye kavuşabilmiş değil.

Mecliste bölgeden birçok milletvekili var. Ama çoğu sessiz. Benin gördüğüm ise, Ordu milletvekili olan Sayın Mustafa Adıgüzel bu konuda oldukça aktif. Hatta en son Ordu’nun Sivas sınırına komşusu olan Gürgentepe’den Ordu merkeze kadar süren bir fındık yürüyüşüne önderlik etti Sayın Adıgüzel. Ancak bunlar yetersiz. Tıpkı kokarca mücadelesinde olduğu gibi, bu sorunun bölge halkı için yarattığı tehditler tüm partilerdeki bölge milletvekilleri tarafından ülke gündemine getirilmesi gerekmekte ve devlet aygıtının bu sorunun çözümü için organize bir mücadele içine sokulması sağlanmalıdır.

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER