© Yeni Arayış

Kanada 28 Nisan’da sandık başında

Kanada siyaseti, belki de son on yılın en çalkantılı ve belirsiz dönemlerinden birine tanıklık ediyor. 28 Nisan’da sandığa gidecek olan Kanadalılar Liberaller ile Muhafazakarlar arasında bir seçim yapacak ve bu şu ana kadar bu yarış başabaş gidiyor. 

Seçime günler kala, Kanada’da siyasi hava yoğun bir belirsizlik taşıyor. Birkaç ay öncesine kadar neredeyse kesin gözüyle bakılan Poilievre zaferi artık garanti değil. Carney’in yükselişi, deneyimsizliğine rağmen seçmen nezdinde güven yaratmış durumda. Ancak kararın sandıkta verileceği açık.

Kanada siyaseti, belki de son on yılın en çalkantılı ve belirsiz dönemlerinden birine tanıklık ediyor. 28 Nisan’da sandığa gidecek olan Kanadalılar Liberaller ile Muhafazakarlar arasında bir seçim yapacak ve bu şu ana kadar bu yarış başabaş gidiyor. 

Seçim’e nasıl geldik? 

Uzun yıllar iktidarda kalan Justin Trudeau liderliğindeki Liberal Parti, pandemi sonrası artan yaşam maliyetleri, konut krizi ve yorgunluk hissiyle birlikte ciddi bir erozyona uğradı. Bu ortamda Pierre Poilievre liderliğindeki Muhafazakâr Parti hızla yükseldi. Karizmatik liderliği, sert söylemleri, ekonomik özgürlük ve devlet küçültme vaatleriyle dikkat çeken Poilievre, birçok medya kuruluşu tarafından neredeyse “kaçınılmaz bir başbakan” olarak gösterilmeye başlandı. Anketler, Muhafazakârlar için ezici bir çoğunluk öngörüyor; Trudeau’nun liderliğindeki Liberal Parti ise taban kaybı yaşıyor ve bölgesel olarak bile güç kaybediyordu. 

Ancak 2024 sonunda Trudeau’nun aniden istifa etmesi, Kanada siyasetinde yeni bir sayfa açtı. Bir önceki yazımda tanıttığım Mark Carney isminin Liberallerin yeni lideri olarak öne çıkması ile tam bu dönemde, ABD’de Donald Trump’ın yeniden başkan seçilir seçilmez Kanada üzerindeki ekonomik ve diplomatik baskıyı arttırması, Liberallerin imajını toparlaması için bir fırsat oldu.

Carney’in teknokrat geçmişi, özellikle ekonomik belirsizlik dönemlerinde seçmen nezdinde “istikrar” ve “güvence” algısı oluşturdu. Daha önce hem Kanada’da hem de İngiltere Merkez Bankası’nda görev almış bir figür olarak Carney, yalnızca siyasi değil, aynı zamanda uluslararası finansal deneyimiyle de öne çıktı.

Poilievre’nin başbakanlığı artık eskisi kadar kesin görünmüyor. Anketlerde Liberaller yeniden yükselişe geçti, hatta bazı bölgelerde öne çıktılar. Bu yükselişi fırsata çevirmek isteyen Carney, erken seçim çağrısı yaparak ülkeyi 28 Nisan’da sandığa götürme kararı aldı.

Seçim anketlerine geçmeden üçüncü bir partiden kısaca söz etmemiz lazım. Yeni Demokrat Parti (NDP), Kanada’nın sosyal demokrat geleneğini temsil eden, işçi hakları, sağlık hizmetleri ve iklim adaleti gibi konuları merkezine alan bir parti. Lideri Jagmeet Singh, karizmatik ve genç seçmenlere hitap eden bir figür olsa da, partisi bu seçimde daha çok “denge unsuru” rolünde. Özellikle azınlık hükümeti senaryosunda belirleyici olabilecek NDP, büyük ihtimalle tek başına iktidar hedefinden uzak ama olası bir Liberal hükümete dışarıdan destek sağlayarak politik etkisini artırma arayışında.

Ekonomi, konut krizi, Trump’ın gölgesi ve artan siyasi yorgunluk… Tüm bu başlıklar arasında yolunu arayan Kanadalı seçmenin 28 Nisan’da nasıl bir mesaj vereceğini kimse tam olarak öngöremiyor.

Seçmen nezdinde kafa karışıklığı hakim 

Liberaller ile Muhafazakârların söylemleri giderek birbirine benziyor. Her iki parti de ekonomik istikrar, orta sınıfı destekleme ve dış tehditlere karşı güçlü duruş mesajları veriyor. Poilievre’nin dili daha popülist ve agresif; Carney ise daha temkinli, teknokratik ve “sorun çözücü” bir figür olarak sahne alıyor. Fakat seçmen için bu farkların ne kadar belirleyici olduğu hâlâ belirsiz. Reuters’ın 21 Nisan 2025 tarihli haberine göre, Liberaller %43,7 ile önde, Muhafazakârlar %36,3 ve NDP %10,7 oy oranına sahip. Bu oranlar, Liberal Parti’nin çoğunluğu elde etme şansını artırıyor.

Seçim öncesinde geçen hafta Montreal’de yapılan canlı yayında dört ana parti lideri Amerikan seçimlerinden alışık olduğumuz tarza bir moderatör aracılığında tartıştı. Bu tartışma programı seçmenlere liderlerin tarzını ve vaatlerini doğrudan izleme fırsatı sundu. 

Mark Carney, ilk büyük siyasi sınavını verirken sakin, ölçülü ve teknik bilgisi yüksek bir performans sergiledi. Carney’nin kamuoyunda tanınırlığı hâlâ sınırlı; siyasi tecrübe eksikliği de tartışma sırasında zaman zaman hissedildi. Buna karşın Pierre Poilievre, enerjik ve güçlü bir retorikle sahne aldı. Ekonomi, özgürlükler ve güvenlik konularında net ve keskin mesajlar verdi. Ancak üslubunun agresifliği ve Trump’la paralel söylemleri, yine kutuplaşma endişesi yarattı. Tartışma, Carney’in güven telkin eden ama “düşük riskli” profilini pekiştirirken, Poilievre’nin kararlı ama keskin çizgisini daha görünür hale getirdi.

Vaatler aynı, tonlar farklı

Tartışmadan da görülebileceği gibi, bu seçimde dikkat çeken en önemli unsur Liberal Parti ile Muhafazakâr Parti’nin söylemlerinin giderek birbirine yaklaşması. Seçmenler için fark yaratmak zorlaştı. Ancak vaatler yine de liderlerin farklı siyaset anlayışlarını yansıtıyor:

1. Ekonomi: Liberaller, yeşil yatırımlar ve vergi düzenlemeleriyle orta sınıfı desteklemeyi vurgularken, Muhafazakârlar devlet harcamalarını kısıp serbest piyasa çözümlerine yöneliyor.

2. Konut krizi: Her iki parti de konut krizini merkeze alıyor. Liberaller kamu yatırımları ve sosyal konutla çözüm ararken, Poilievre özel sektörün önünü açmayı hedefliyor.

3. ABD ile ilişkiler: Carney, diplomatik ve kontrollü bir yaklaşım benimsiyor. Poilievre ise daha ulusalcı bir dil kullanıyor ama Trump’la aynı dalga boyunda durduğu izlenimini de vermekten çekinmiyor.

4. Göçmenlik: Liberaller nitelikli göçü savunurken, Muhafazakârlar mevcut sayılarda “geçici yavaşlama” ve sistem üzerindeki baskının azaltılmasını öneriyor.

Son Dönemeç

Seçime günler kala, Kanada’da siyasi hava yoğun bir belirsizlik taşıyor. Birkaç ay öncesine kadar neredeyse kesin gözüyle bakılan Poilievre zaferi artık garanti değil. Carney’in yükselişi, deneyimsizliğine rağmen seçmen nezdinde güven yaratmış durumda. Ancak kararın sandıkta verileceği açık. Ekonomi, konut krizi, Trump’ın gölgesi ve artan siyasi yorgunluk… Tüm bu başlıklar arasında yolunu arayan Kanadalı seçmenin 28 Nisan’da nasıl bir mesaj vereceğini kimse tam olarak öngöremiyor.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER