© Yeni Arayış

Kadın diplomatlar: Kibarca kınanan kadınlar

Vildan Bahçacı kadın diplomatların durumlarını on dört sinema filmi üzerinden analiz ettiği çalışmasında, 2000 ve 2021 yılları arasında kadın diplomat sayısı, kadınların saygınlığı ve kritik pozisyonlara gelebilme konularında gözle görülür bir değişimin olmadığını belirtiyor. Yazara göre cinsiyetçi normlar sebebi ile stratejik pozisyonlar erkekler tarafından işgal ediliyor.

Geçtiğimiz günlerde Çankaya Üniversitesi önemli bir çalıştaya ev sahipliği yaptı. Kadın diplomatların kariyer yolculuklarında yaşadıkları engeller masaya yatırıldı. Kadınların mesleki kariyerlerinde yaşadığı zorluklar bilindiği üzere sadece bu alana özgü değil. Hemen her meslek grubunda, sebepleri değişmekle birlikte kadınlar mesafe almakta sorun yaşıyor. Kadınlara özgü olan bu durumun pek çok metaforik anlatımı da var. Cam tavan, beton tavan, cam labirent, yapışkan zemin, yapışkan taban, yapışkan merdiven akla ilk gelen kavramlar. Cam bir tavan düşünün ki bu tavandan siz gökyüzünü görebilirsiniz. Ve istediğiniz hayali de kurabilirsiniz. Ancak tam yıldızlara uzanmaya çalıştığınızda şeffaf saydam bir cam sizi engeller. Hatta sert müdahale ederseniz yaralayabilir de. Ya da cam bir labirenti düşünün. Yollar açıktır. Görünürde bir engel yoktur. Ancak karmaşık yollarda kaybolma hissi yaşarsınız ve çaresiz bir şekilde labirentin bir noktasında beklemeye başlarsınız.

Kadınların da tıpkı erkekler gibi mesleki olarak ilerlemesinde görünen bir engel yok aslında. Şöyle ki her kadın, pilot, diplomat, astronot ya da yönetici olabilir. Ancak çalışma hayatında gizli bir el gibi görünmeyen bazı engeller var. Ve bu engeller nedeniyle kadınlar ya yavaş ilerlemekte ya da hiç ilerleyememekte. Sistemin görünmez bir dizi engel ile kadını yavaşlatması, hatta bazı durumlarda devre dışı bırakmasıyla zemin kayganlaşmakta. İşte kadınların kariyer yolculuğu da tam olarak böyle. Görünürde bir engel yok. Ancak kariyer isteği ve ısrarı bir labirentte kaybolma hissine benzer bir duygu yaratabilir. Ya da cam kesikleri gibi acı hissi verir. Pek çok kadının özellikle de ayrıcalıklı mesleklerde yaşadığı durum tam olarak bu. Bu mesleklerden birisi de erkeklerin kalesi olan diplomatlıktır.

Diplomasi Eski Yunan’da diploma sözcüğüne karşılık gelmekte. Kadınlar tarihin farklı dönemlerinde eğitim hakkından mahrum bırakılmış olup, diploma sahibi olmaları epey zaman almıştır. Eğitim haklarının kazanılması bile, kadınlara mesleklerin kapısını hemen açmamıştır. Hakların kazanılması için verilen uzun soluklu mücadelelere rağmen güvenlik, ekonomi, siyaset, askeriye ve savunma ile ilgili meslek dalları kadınlardan hala uzakta. Çünkü bu alanlar aklı, liderliği ve cesareti gerektirir ki bu özellikler erkeklere kodlanmıştır. Hal böyle olunca çok uzun yıllar erkeklerin tekelinde gelişen diplomatlık kadınlar için sancılı bir sürece dönüşmüştür.

Bu sürecin tarihi aslında pozitif hikayeleri de barındırıyor. Şöyle ki sadece Avrupalı ve Osmanlı saray kadınları mektup ve hediyeler üzerinden yaptıkları yazışmalar ile diplomasiye bir şekilde dahil olmuşlar. Özellikle de Osmanlı özelinde saray kadınları, devletin Avrupa’da temsilcilik bulundurmamasının yarattığı boşluğu gayri resmi yollardan doldurmuştur. Avrupa’dan bir örnek verecek olursak Cinsiyet Kültürü ve Diplomasi kitabında Kadınlar Barışı antlaşmasının kralın annesi ve imparatorun teyzesi arasında müzakere edildiği bilgisi verilmekte. Evlilik yoluyla kurulan ilişkiler ve ittifakların da kadınların diplomatik ilişki kurabilmesi için uygun zemini yarattığı söylenebilir. Hanedan ya da kraliyet evlikleri ile kadınlar güçlü ittifakların tam merkezinde yer almıştır. Eşi diplomat olan kadınlar ise kültürel etkinlikler üzerinden mesleğin uzaktan da olsa pratiğini yapmıştır. Bu örneklerin her birinde kadınlar doğrudan değil dolaylı yollardan diplomasi ağlarına dahil olmuşlar.  Sonrasında ortaya çıkan gelişmeler ile diplomasi bir meslek haline gelince hem Avrupalı hem de Osmanlı kadınlarının diplomatik girişimleri de son bulmuştur.

Diplomaside bir şekilde varlık gösteren kadınların ilginç hikayeleri de var. Ozan Özavcı Bulgar bir kadın diplomat olan Stancioff’un erkek kardeşinden uyarı niteliğinde bir mektup aldığını yazıyor.

 “Bir kadının yeri evidir, kadının görevi diplomatik protestolar düzenlemek değil çocuklarını yetiştirmektir. Taslaklar değil, evini düzenlemektir. Konferanslar değil bebek kıyafetleri hazırlamaktır. Tüm bu sebeplerden, kutlamak şöyle dursun, seni kibarca kınıyorum”

Bir gazeteci ise Stancioff’a narin omuzlarına binecek ağır yükten korkup korkmadığını sormuştur. Kibarca kınanan ve uyarılan diplomat kadınların birinci dünya savaşı yıllarında evlilik yapmaları durumunda istifa etmeleri gerekiyordu. ABD’de kadınlar sır tutamayacakları, etkili ağları kuramayacakları ve duygusal davranacakları gerekçesi ile engellenmiştir. İngiltere örneğinde ise kadınların Arapça gibi dilleri öğrenemeyecekleri gerekçesi ile Ortadoğu’nun hiçbir ülkesinde görevlendirilmemiştir.  1958 yılında Finlandiya’da dönemin başbakanı Fagerholm ilk kadın büyükelçi olan Tyyne Leivo-Larsson’un atanmasına karşı çıkıyor. Sebep ise bu kadın diplomatın ayık olduğu ve bu durumun erkek meslektaşları ile içki içerken geç saatlerde müzakere etmesini engelleyeceği düşüncesidir.

Adile Ayda ve Filiz Dinçmen gibi isimler 1930’lu yılların Türkiye’sinde ilk kadın diplomatlardır. Tarihin bu mirasını, kadınların azmi ile daha çok buluşturmak durumundayız. Cam labirent gibi görünmez engeller aslında o kadar da görünmez değil.

CAM LABİRENTLER O KADAR DA GÖRÜNMEZ DEĞİL

Evlilik kısıtı, yurt dışı temsilciliklere atanma yasakları, düşük statülü ülkelere görevlendirilme, cinsiyetçi rol dağılımı, görevde bekleme süresinin erkeğe nazaran daha uzun olması ve meslekle özdeşleşen üniversitelerden mezun olanlara ayrıcalık tanınması, cam tavanları yaratan diğer nedenler. Vildan Bahçacı kadın diplomatların durumlarını on dört sinema filmi üzerinden analiz ettiği çalışmasında, 2000 ve 2021 yılları arasında kadın diplomat sayısı, kadınların saygınlığı ve kritik pozisyonlara gelebilme konularında gözle görülür bir değişimin olmadığını belirtiyor. Yazara göre cinsiyetçi normlar sebebi ile stratejik pozisyonlar erkekler tarafından işgal ediliyor. Ülke çıkarları, vatandaşın menfaati, dost ve düşmana yönelik algılar ise erkek egemen bir dille anlatılıyor. Ve kadın diplomatlar bir çatışmanın merkezinde konumlandırılmadıkları için çözümün de bir parçası olamıyorlar. 

İşte cam tavan, cam labirent ya da yapışkan merdiven tam olarak böyle bir şey. Hevesiniz, isteğiniz ya da yeteneğiniz olmasına rağmen bazı kabuller nedeniyle bekleme odasına kibarca çekilirsiniz. Böylece diplomasi bir cinsiyet özelinde sancılı bir hal alır. Bu sancılı sürece rağmen, kadınların azmi ve alınan bir dizi önlemle birlikte kadın diplomatların görünürlüğü elbette ki süreç içinde artmıştır. Şöyle ki 2024 yılında 259 kariyer diplomatının 111’i kadındır ki bu % 42’ye denk geliyor. Çalıştayda da belirtildiği üzere günümüz Türkiye’sinde diplomaside kadınların üst düzey temsil oranı geçmişe nispetle hayli yüksek ve dünya ortalamaları ile uyumlu. Ancak sorun şu ki Adile Ayda ve Filiz Dinçmen gibi isimler 1930’lu yılların Türkiye’sinde ilk kadın diplomatlardır. Tarihin bu mirasını, kadınların azmi ile daha çok buluşturmak durumundayız. Cam labirent gibi görünmez engeller aslında o kadar da görünmez değil. Tarihin bize sunduğu bu mirasa göre, daha çok kadın diplomat için daha çok diplomasiye ihtiyacımız var.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER