© Yeni Arayış

Julian Assange artık özgür ama yargılanması, basın özgürlüğünün ne kadar kırılgan olduğunun göstergesi

Julian Assange artık özgür ama yargılanması, basın özgürlüğünün ne kadar kırılgan olduğunun göstergesi

Amerika'nın Assange ile amansızca uğraşması, resmi makamların gerçeği örtbas etmek için ne kadar ileri gidebileceğini açıkça ortaya koydu. Yazar: Kenan Malik | Çeviri: Mert Söyler | Yazının orijinaline bu linkten ulaşabilirsiniz. Julian Assange'ın kaotik hikayesi, karmaşık bir sonla bitti. Geçtiğimiz hafta Belmarsh Hapishanesinden tahliye olan Assange, ABD kontrolündeki Saipan adasına giden bir uçağa binmişti. Burada, ABD yetkilileriyle yaptığı özel bir anlaşma kapsamında, gizli belgeleri yasadışı şekilde ele geçirip yayınlama suçunu kabul etti. Karşılığında ise beş yıllık hapis cezasına çarptırıldı ama zaten İngiliz hapishanelerinde geçirdiği süre bu cezaya sayıldı. Böylece Assange, 12 yıl aradan sonra ilk kez özgürlüğüne kavuştu. Assange'ın casusluk suçunu kabul etmesi, özgürlüğüne kavuşması için zorunluydu. Fakat bu durum, basın özgürlüğü ile ilgili önemli soruları da beraberinde getiriyor. Assange, yabancı bir hükümet için casusluk yapmakla değil, zaten birçok gazetecinin yaptığı şeyi yapmakla suçlandı: Halkın görmesini ABD hükümetinin istemediği gizli belgeleri yayınlamak. Columbia Üniversitesi'nden ifade özgürlüğü uzmanı Jameel Jaffer, 2019 yılında iddianamenin ilk açıldığı dönemde durumu şu şekilde özetlemişti: "Assange'a yönelik suçlamalar, zaten araştırmacı gazetecilerin neredeyse her gün yaptığı eylemlere dayanıyor." Bu nedenle Jaffer, iddianamenin "basın özgürlüğüne doğrudan bir saldırı" olarak değerlendirilmesi gerektiğini savunuyor. Bu belgeler, ABD güçlerinin Irak'ta tutuklulara yaptığı işkenceler, vatandaşları ABD güçleri tarafından işkence gören devletlerin bu davaları soruşturmaması için ABD tarafından yapılan baskılar, Iraklı sivillerin kayıt altına alınmadan toplu şekilde katledilmesi ve çatışmaları daha da körükleyen gizli silah anlaşmaları gibi resmi olarak reddedilen skandallar için kanıt oluşturdu.

WikiLeaks NASIL KURULDU VE NEDEN TARTIŞMA YARATTI?

WikiLeaks hikayesi o kadar uzun ve karmaşık ki, nasıl başladığını unutmak çok kolay. 2006 yılında Julian Assange ve bir grup aktivist; siyasi açıdan hassas, sızdırılmış belgeleri yayınlamak için WikiLeaks adlı global bir platform kurmuştu. Platformun ilk ifşaları arasında Kenya ve Arap dünyasındaki yolsuzluklar ile Çin'in Tibet'teki ayaklanmalara sert müdahalesi yer aldı. Ardından, 2010 yılının Nisan ayında WikiLeaks, "Collateral Murder" adlı bir video yayımladı. Bu görüntülerde, 2007 yılında Bağdat'ın sokaklarında bir Amerikan Apache saldırı helikopterinin, aralarında Reuters muhabirleri Namir Noor-Eldeen ve Saeed Chmagh'ın da bulunduğu en az 11 sivili öldürdüğü açıkça görülüyordu. Washington ise bilgi edinme özgürlüğü kapsamında Reuters'ın görüntüleri izleyebilmek için yaptığı sayısız bilgi edinme talebini reddetmişti. Helikopterden çekilen görüntülerde, iki gazeteci de dahil olmak üzere bir grup adamın yolda yürüdüğü görülüyor. Helikopterdeki askerler, bu grubun isyancı olduğunu varsayarak ateş açıyor. Saldırıda sekiz kişi hayatını kaybediyor, gazeteci Saeed Chmagh ise ağır yaralanıyor. Dakikalar sonra olay yerinden, saldırıyla ilgisi olmayan bir minibüs geçiyor. Yaralı Chmagh'ı gören şoför, yaralıyı hastaneye götürmek için duruyor. Ama helikopter tekrar ateş açıyor ve saldırıda Chmagh'ın yanı sıra yardım etmek için duran üç kişiyi de öldürüyor. Minibüste bulunan iki çocuk da ağır yaralanıyor. Helikopterdeki askerlerden birisi ise bu vahşet karşısında duyarsızca "Çocukları savaşa getirmek onların hatası" diyor. Daha sonra olay yerine Amerikan devriye birlikleri geliyor. Bu birlikteki askerlerden biri olan Ethan McCord, gazetecilere verdiği röportajda "İşte o zaman yaptığımız şeyin yanlış olduğunu gerçekten fark ettim" diyor. Daha sonrasında ise McCord ve birlikte diğer bir asker Josh Stieber "Uzlaşma ve Irak Halkına Sorumluluk Adına Açık Mektup" yazarak "Bu videoda tasvir edilen olaylar, bu savaşın günlük olaylarıdır: ABD liderliğindeki savaşların bu bölgede yürütülme biçimidir" ifadesini dile getiriyorlar. "Collateral Murder" videosunun yayınlanması, tüm dünyada infiale yol açtı ve Julian Assange'ı bir anda uluslararası bir hedef haline getirdi. Bu video, WikiLeaks'in "Irak Savaşı Belgeleri" ve "Afganistan Savaşı Belgeleri" başlıkları altında kamuoyuna sunduğu gizli belgeler ve saha raporlarının en şok edicisiydi. Bu belgeler, ABD güçlerinin Irak'ta tutuklulara yaptığı işkenceler, vatandaşları ABD güçleri tarafından işkence gören devletlerin bu davaları soruşturmaması için ABD tarafından yapılan baskılar, Iraklı sivillerin kayıt altına alınmadan toplu şekilde katledilmesi ve çatışmaları daha da körükleyen gizli silah anlaşmaları gibi resmi olarak reddedilen skandallar için kanıt oluşturdu. Fakat, birçok kişi için asıl suç; bu vahşetlerin ve yasa dışı eylemlerin yapılması değil, bu gerçeklerin ifşa edilmesiydi. O dönemdeki Cumhuriyetçi başkan adaylarından Mike Huckabee gibi önde gelen isimler bile Assange'ın öldürülmesi çağrısında bulunmuştu. Söylenenlere göre Mike Pompeo da CIA yöneticiliği yaptığı 2017 yılında Assange'ın öldürülmesi ihtimallerini değerlendirmişti. Assange'ın mahkemeye çıkmayı reddetmesi, hesap verebilirlik ve "etik davranma" gerekliliği konusunda savunduğu ilkelerle çelişiyor. Yine de hikayenin tüm bu karmaşıklığına rağmen, meselenin özünde yatan mesaj değişmiyor: ABD'nin Assange'ın peşine düşmesi ve yargılaması, iktidardakilerin gizlemek istediği gerçekleri ifşa edebilme ve onları sorumlu tutabilme becerilerimize yönelik bir saldırıdır.

JULIAN ASSANGE’IN SUÇLAMALARI KABUL ETMESİ NE ANLAMA GELİYOR?

WikiLeaks'in yayınladığı materyallerin büyük kısmı, 2013 yılında casusluktan suçlu bulunan ve 35 yıl hapis cezasına çarptırılan (daha sonrasında Barack Obama tarafından ceza süresi kısaltıldı) ABD istihbarat analisti Chelsea Manning tarafından sağlanmıştı. Obama yönetimi, muhbirlerle mücadele konusunda oldukça sert politikalar uygulamasına rağmen, Assange'a karşı yasal bir işlem başlatmamıştı. Bunun nedeni ise Washington Post'a konuşan eski Adalet Bakanlığı sözcüsü Matthew Miller'ın açıkladığı gibiydi: "Bilgi yayımlamaktan dolayı gazetecilere de kovuşturma açmadığımız sürece Assange'ı soruşturmamızın imkanı yok." Sonrasında gelen Trump hükümeti ise bu tür vicdani yükümlülüklerle hiç ilgilenmedi. 2019'da ABD savcıları Assange'ı 17 ayrı casusluk faaliyetiyle suçladı, bir önceki yıl da bilgisayar korsanlığı komplosuna dahil olmakla suçlamıştı. Assange, geçen hafta itiraf anlaşmasıyla sonuçlanan, ABD'ye iade edilmesine karşı koyduğu beş yıllık bir mücadeleye girişmişti. Karmaşıklık, bir ölçüde de Assange'ın kendi eylemlerinden de kaynaklanıyor. WikiLeaks içindenve ana akım medyadaki partnerlerinden gelen eleştiriler, sızdırılan belgelerde kimliği açığa çıkabilecek kişileri koruma gerekliliğini yeterince ciddiye almadığını, Afgan çevirmenler gibi zulüm veya ölümle karşı karşıya kalabilecek kişilerin isimlerini ve bilgilerini sansürleme konusunda yeterince özen göstermediğini savunuyor. Ayrıca, kabul etmek zorunda bırakıldığı casusluk suçlaması baştan beri hukuka aykırı olsa da usulüne uygun şekilde yargılanması gerektiği ama kaçmayı başardığı başka bir suçlama daha mevcut. 2012 yılında Assange, Londra'daki Ekvador Büyükelçiliği'ne sığınmıştı. Bu sığınmanın sebebi ise ABD'ye casusluk suçlamasıyla iade edilmekten kaçmak değil, İsveç'te iki kadın tarafından yöneltilen tecavüz ve cinsel saldırı suçlamalarından kaçmaktı. Assange ve destekçileri; bu suçlamaların, ABD'ye iadesini kolaylaştırmak için Washington tarafından uydurulmuş bir komplo olduğunu savunmuştu. Gerçek ne olursa olsun, bu suçlamaların asılsız olup olmadığı ancak mahkemede kanıtlanabilirdi. Suçlanan kişinin, önemli gerçekleri ortaya çıkarmış olması, tecavüz iddiasının dikkate alınmasını engelleyemez. Assange'ın mahkemeye çıkmayı reddetmesi, hesap verebilirlik ve "etik davranma" gerekliliği konusunda savunduğu ilkelerle çelişiyor. Yine de hikayenin tüm bu karmaşıklığına rağmen, meselenin özünde yatan mesaj değişmiyor: ABD'nin Assange'ın peşine düşmesi ve yargılaması, iktidardakilerin gizlemek istediği gerçekleri ifşa edebilme ve onları sorumlu tutabilme becerilerimize yönelik bir saldırıdır. Rusya'dan Gazze'ye, Hindistan'dan Etiyopya'ya kadar gazeteci olmanın son derece tehlikeli bir hâle geldiği bir dönemde, basın özgürlüğünü savunmak her zamankinden daha önemli hâle gelmiştir.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER