© Yeni Arayış

İstanbul’un Roma’nın başkenti oluşunun 1700. Yılı kutlu olsun!

8 Kasım’da İmparator Büyük Constantinus İstanbul’u Roma İmparatorluğu’nun başkenti ilan etti. 1700 yıl önce şehrin kaderini değiştiren bu tarihi olayı hatırlamanın önemli olduğunu düşünüyorum.

Tarihi olayların kutsanır gibi kullanılmasından hoşlanmam. Ama nedense içimden İstanbul’un Roma İmparatorluğu'nun başkenti oluşunun 1700. yılını kutlamak geldi.

Şöyle bir soru sordum, kendi kendime: Eğer 8 Kasım 324 tarihinde Roma İmparatoru Büyük Constantinus küçük bir Yunan şehri olan Byzantion’a -kendi adını taşıyan- Roma İmparatorluğu’nun başkenti statüsünü kazandırmasaydı, bugün İstanbul nasıl bir yer olurdu?

Bir düşündüm, mesela neleri göremezdik?

Eğer Roma'nın başkenti olmasaydı, sonrasında fethedilip pek ala bir Osmanlı şehri olabilirdi. Ama Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti büyük ihtimalle olamazdı. O zaman da belki bu kadar muazzam camileri, külliyeleri bugün göremezdik.

Saymaya devam edeyim: Başka neleri göremezdik?

Hiç şüphesiz yapıldığı tarihte dünyanın en büyük dini yapısını, AyaSofya’yı göremezdik…

Dünyanın en büyük Roma limanı, Theodosius limanının kalıntılarının Yenikapı’da bulunacağını hayal edemezdik.

Dünyanın Ortaçağ’dan kalan en büyük şehirsel sur varlığını da, hiç şüphesiz. Günümüzde “restorasyon” çalışmaları adı altında büyük bir bölümü imha edilmiş olsa da.

Başka neleri hayal edemezdik? 

Hiç şüphesiz antik dünyada eşi benzeri olmayan, en büyük uzunluğa sahip olan su sistemini de... Elbette ki yarışların yapıldığı hipodromu, dik yamaçları düzleştiren terasları, dikilitaşları, forum adı verilen meydan kalıntılarını…

Peki madem 1700 yıl önce kuruluşunu kutladık, öyleyse nasıl sona erdiğini de bir konuşalım.

İstanbul'un fethi, 1453 hiç şüphesiz önemli bir kırılma noktası, şehrin tarihinde. Ama Osmanlı İmparatorları da kendilerini Romalı saydıklarına göre bu tarih Roma’nın sonu değil.

Bir taraftan İstanbul’un Roma İmparatorluğu’nun başkenti olmasının 1700. Yılını kutlarken, diğer taraftan da Antik Yunan’dan Roma’ya, Roma’dan Rönesans’a, Rönesans’tan Modern Zamanlar’a kopyalana kopyalana gelen siyasal düzenin, hayat biçiminin sonuna geldiğimizi düşünüyorum.

ŞU ANDA YAŞANANLAR ROMA’NIN SON GÜNLERİNE BENZETİLEBİLİR

Roma’nın son günleri… Bu bir film adı değil.

Bir metafor hiç değil. 1700. yılını kutladık, İstanbul'un Roma'nın başkenti oluşunun. Bugün nasıl sona ermekte olduğunu da bir tartışalım. 

İtalya’daki 1. Roma’nın nasıl sona erdiği üzerine tahminler yürütenler bunun kendi iç çelişkileri ile olduğunu düşünüyorlar. Şehir adeta kendiliğinden barbar adı verilen Germenlere, Gotlara teslim oluyor. Onların derdi de Roma’yı yok etmek falan değil. Yalnızca Romalı olmak, imparatorluğun yaşam biçimine katılmak istiyorlar.

Roma sanatı, düşünce akımlarını Helen uygarlığından kopyalamıştı. Rönesans’ta zengin toprak sahiplerine hizmet veren mimarlar (ressamlar) da onlardan kopyaladılar. Nefret ettikleri kuzeylilerden, Gotik dönemden değil.

(Bu yüzden yukarıya Roma'nın Gotlar tarafından yağmalanmasıyla ilgili bir resim koydum.) Hiç şüphesiz ki 19. yüzyılda sanayi ve ticaret ile zenginleşen burjuvaziye hizmet veren mimarlar da bu şehirleşme ve yaşam biçimini Rönesans’tan kopyaladılar.

Dedim ya bu bir metafor değil. Bir taraftan İstanbul’un Roma İmparatorluğu’nun başkenti olmasının 1700. Yılını kutlarken, diğer taraftan da Antik Yunan’dan Roma’ya, Roma’dan Rönesans’a, Rönesans’tan Modern Zamanlar’a kopyalana kopyalana gelen siyasal düzenin, hayat biçiminin sonuna geldiğimizi düşünüyorum. Şu anda yaşananlar bu açıdan Roma’nın son günlerine benzetilebilir.

Peki buna karşı yapabileceğimiz bir şey yok mu? Çaresiz ve umutsuz mu olmalıyız? Elbette ki hayır. Benim varsayımım şu: Romalılar gibi dışarıda kalanlara gözlerimizi kapatarak, kamu imtiyazları ve kariyer imkanları ile keyif sürerek ya da Germenler, Gotlar gibi Roma sistemine dahil olmaya çalışarak, gözlerimiz kamaşarak değil, onun bize göstermediklerini anlamaya çalışarak bu şehir hayatta kalabilir.

İnsanlara gösterilen gerçeklerle nelerin gösterilmediğini araştırmak, gerçeklerin nasıl inşa edildiklerini anlamaya çalışmak. Bunları hatırlamak için bile bu tarihi olayın, 

İstanbul'un Roma İmparatorluğu'nun başkenti oluşunun 1700. yılının çok önemli bir fırsat oluşturduğunu düşünüyorum.

Roma’nın kalıntısı olan bu düzeni değiştirmek için yeni bir başlangıç yapılabilir.

Roma’daki kamu düzeninin bir şeyleri gösterirken nasıl arkasındaki işleyişleri, imtiyazları, köleleştirici-işaretsizleştirici sisteminin neleri göstermediğini arayarak, dışarıda bıraktığı dünyayı anlamaya çabalayarak, inanıyorum ki tarihteki bütün olaylardan daha önemli ve yeni bir başlangıç yapılabilir. Roma’nın kalıntısı olan bu düzeni değiştirmek isteyenlerin yapabilecekleri belki de en önemli şey bu.   

***

Görsel: Roma'nın Gotlar ve Germenler tarafından istilasını tasvir eden bir resim

 

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER