İstanbul’un mitolojik izlerinden bir kesit – Boğaz'ın kuzeyi
KENTİstanbul’un mitolojik izlerinden bir kesit – Boğaz'ın kuzeyi
Dionysios Byzantios, Boğaziçi’nde bir Gezinti olarak Türkçeye kazandırılan eserinde Avrupa yakasının kuzeyindeki tapınaklardan ve sunaklardan söz eder. Buna göre bugünkü Emirgan sahilinde tanrıça Hekate’ye atanan tapınağı geçip kuzeye doğru ilerleyince Megaralı Lastenes’e atfedilen Lastenes Koyu’na / İstinye koyu/ ulaşırız. Koy, dönemin dinsel inançları nedeniyle önem taşımaktadır.
Doğu Romalı yazar Dionysios Byzantios günümüze kadar ulaşan ve Boğaziçi’nde bir Gezinti olarak Türkçeye kazandırılan eserinde Avrupa yakasının kuzeyindeki tapınaklardan ve sunaklardan söz eder. Buna göre bugünkü Emirgan sahilinde tanrıça Hekate’ye atanan tapınağı geçip kuzeye doğru ilerleyince Megaralı Lastenes’e atfedilen Lastenes Koyu’na / İstinye koyu/ ulaşırız. Koy, dönemin dinsel inançları nedeniyle önem taşımaktadır. Bu bölge kehanetle ilişkilendirildiği gibi Argonotların sığındığı bir koy olarak kaynaklarda yer alır. Bilindiği gibi Argonotlarla ilgili söylenceler Antik Yunan mitolojisinde önem verilen anlatımlardan biridir. İason liderliğinde Altın Postu aramak için Kafkasya’ya giden kahramanları anlatır. İnanca göre Argonotlar İstinye sahiline bir tapınak inşa etmiştir. Doğu Roma İmparatorluğu döneminde pagan inancı, yerini Hristiyanlığa bırakınca İmparator Constantin’in bu tapınağı Başmelek Mikail’e ithaf edilen bir kiliseye dönüştürüldüğüne inanılır. Maalesef bugün yoğun yapılaşma nedeniyle arkeolojik kazı imkanı olmadığından bu söylencenin doğru olup olmadığı bilinmemektedir.
Günümüzde Büyükdere adı verilen semtin Eskiçağ’da kullanılan ismi Bathykolpos’du. Bu ad Türkçeye “Derin Koy” olarak çevrilebilir. Yazarımız, yaşadığı tahmin edilen yaklaşık M.S. 2. yy da bölgeyi, derin ve dik yamaçlara sahip olarak anlatıyor. Yine balık sürülerinin toplanma alanlarından biri olduğu da ekliyor. Bu semti özel kılan nedenlerden birisi de Megaralı kahraman Saron’un sunağının burada olmasıdır.
MEGARALI KAHRAMAN SARON’UN SUNAĞI BÜYÜKDERE’DE
Eskiçağ’ da Pharmakias adı verilen semte bugün Tarabya adını veriyoruz. Yazarımıza göre Kafkasyalı / Kolkhisli Medeia zehir kutularını bugünkü adıyla Tarabya’da saklamıştır. Elbette bu mitolojik öykünün farklı anlatımları da vardır.
Bazı Eskiçağ metinleri ise Arganotlar ve Medeia’nın yollarının Boğaz’dan geçmediğini söylerler. Dionysios Byzantinos bu bölgenin güzelliğini öve öve bitiremez. Sık ağaçlı orman, koruluklar ve çimenliklerle çevrili olduğunu söyler. Ona göre Boğaz’ın Tarabya tarafında balık da boldur ve bir de dere akmaktadır. Başka bir düşünceye göre Tarabya bölgesi temiz havası ve coğrafi korunaklılığı nedeniyle Eskiçağ’da bir tedavi yeriydi. Therapeia / tedavi anlamına gelmektedir. Bölgenin yıllar boyunca bir şifa merkezi olduğu da düşünülür. Bugün kullanılan Tarabya adının da Therapeia’dan geldiği fikri yaygındır.
Günümüzde Büyükdere adı verilen semtin Eskiçağ’da kullanılan ismi Bathykolpos’du. Bu ad Türkçeye “Derin Koy” olarak çevrilebilir. Yazarımız, yaşadığı tahmin edilen yaklaşık M.S. 2. yy da bölgeyi, derin ve dik yamaçlara sahip olarak anlatıyor. Yine balık sürülerinin toplanma alanlarından biri olduğu da ekliyor. Bu semti özel kılan nedenlerden birisi de Megaralı kahraman Saron’un sunağının burada olmasıdır. Eskiçağ’da tanrılar kadar kahramanlar, imparatorlar da saygıyı, sunuyu hak ediyordu. Bu nedenle bir şükran ifadesi olarak Saron’a sunak yapılmış olabilir. Boğaz boyunca Karadeniz’e çıkan ve gelen gemicilerin bu sunaklarda sunu yapmaları, adaklarda bulunmaları sık rastlanan bir durumdu. Büyükdere vadisinin aşağı kısımları ise Kalos Agros adıyla anılıyordu. Bu ismi Türkçeye Güzel Kır olarak çevirebiliriz.
Biraz daha kuzeye doğru ilerleyince kendimizi bugünkü Sarıyer koyunda buluruz. Bu koy, Eskiçağ’da Skletrinas adını taşıyordu. Semtte hem Apollon’a hem de Tanrıların Anası’na adanmış iki ayrı sunak bulunmaktaydı.
SARIYER KOYUNDA İKİ AYRI SUNAK BULUNMAKTAYDI
Büyükdere’den Sarıyer’e doğru ilerlersek karşımıza Eskiçağ için normal kabul edilen Fahişelerin Afroditi heykeli çıkar. Yazarımıza gör Simas isimli oldukça güzel bir kadın Boğazdan geçenlerden Afrodit adına ücret alırmış. Bu konudaki yorumlar bölgede tanınmış bir Porneion/ genelev olduğu yönündedir. Muhtemelen Simas adı Simaithia isminin kısaltılmışı / bozulmuş haliydi. Simaithia ise Atinalı General Alkibiades’in sevgilisi olan Megaralı ünlü bir fahişedir. Yaklaşık M.Ö 6. yy’da İstanbul’u kuran Megara kenti fahişeleriyle ünlüydü.
Semtte denizcilere hizmet veren Porneion’un ziyaretçilerinden yüksek ücret talep ettiği söylentileri de vardı. Biraz daha kuzeye doğru ilerleyince kendimizi bugünkü Sarıyer koyunda buluruz. Bu koy, Eskiçağ’da Skletrinas adını taşıyordu. Semtte hem Apollon’a hem de Tanrıların Anası’na adanmış iki ayrı sunak bulunmaktaydı. İstanbul Boğazı boyunca uzanan bu sunaklar Karadeniz’e açılan denizciler için büyük bir moral kaynağıydı. Bilindiği gibi Karadeniz hırçınlığı, derinliği ve her an fırtınaya açık olmasıyla bilinir. Denizciler Karadeniz’e açılmadan türlü seremoniler yapar kendilerini koruması için tanrılara, tanrıçalara ve kahramanlara ait sunaklara hediyeler bırakırlar, adaklar yapardı.
İlginizi Çekebilir