© Yeni Arayış

İsrail’in çağrı cihazı saldırıları ya da sinyallerle gelen katliam

Güvenlik kaynakları, patlayıcı maddelerin mevcut tarama cihazlarıyla tespit edilemediğini, bu nedenle dünya çapında hiçbir ülkenin veya havaalanının bu maddeleri tespit edemeyeceğini ifade etti. Elbette İsrail, bu saldırıyla önemli bir mevzi kazanmış oldu ancak bu başarının bile İsrail açısından bir bedeli olabilir.

 İsrail ile Hizbullah arasındaki gerilimler, bu süreçte İsrail’in önce çağrı cihazları sonra telsizlere düzenlediği saldırılarla birlikte yeni bir boyut kazandı. Bu cihazların içerisine yerleştirilen patlayıcılar, gelişmiş teknolojiler ve özel algoritmalar kullanılarak hazırlanmış görünüyor. Güvenlik kaynakları, patlayıcı maddelerin mevcut tarama cihazlarıyla tespit edilemediğini, bu nedenle dünya çapında hiçbir ülkenin veya havaalanının bu maddeleri tespit edemeyeceğini ifade etti. Elbette İsrail, bu saldırıyla önemli bir mevzi kazanmış oldu ancak bu başarının bile İsrail açısından bir bedeli olabilir. 

Bu patlayıcılar, mesaj alındığında harekete geçen gelişmiş bir teknoloji ile tetiklenmekte. Cihazların bataryalarının patlama dalgasını başlatmadığı, bunun yerine mesaj alındığında lityum maddesinin devreye girdiği ve patlamayı tetiklediği önemli bir ayrıntı olarak kayda geçiyor.

OPERASYONUN DETAYLARI VE TEKNOLOJİSİ

Uzmanların aktardığına göre çağrı cihazlarının içinde gizlenmiş patlayıcılar, bir "IC" parçası aracılığıyla kaynağında tuzaklanmış. Bu patlayıcılar, mesaj alındığında harekete geçen gelişmiş bir teknoloji ile tetiklenmekte. Cihazların bataryalarının patlama dalgasını başlatmadığı, bunun yerine mesaj alındığında lityum maddesinin devreye girdiği ve patlamayı tetiklediği önemli bir ayrıntı olarak kayda geçiyor.

İsrail'in bu saldırıyı gerçekleştirmek için MOSSAD ve askeri istihbarat servisi Aman ile iş birliği içinde çalıştığı ve operasyonun siber dünyayı kontrol eden bir cihaz aracılığıyla gerçekleştirildiği açık. Bu patlayıcıların özellikle vücuda yakın taşınan cihazlara yerleştirildiği, bu sayede patlama dalgasının doğrudan vücuda zarar vermeyi amaçladığı da net.

Mesajlı çağrı sesinin alındıktan dört saniye sonra cihazın otomatik olarak patlarken cihazın açık olup olmamasının bir fark yaratmadığı söylenebilir. Ancak, sinyal alınamayan bölgelerdeki ve eski model çağrı cihazlarının patlamadığını da belirtmeden geçmemek gerekiyor.

İsrail ve Hizbullah, tam ölçekli bir savaşa girmeme noktasında belirlene angajman kuralları üzerinde bir konsensüs içerisinde olsalar da dün ve bugün, toplam 27 kişinin hayatını kaybettiği yaklaşık 4 bin kişinin yaralandığı çağrı cihazları ve telsizler üzerinden gerçekleşen saldırılar, bu konsensüsü bozabilir.

HİZBULLAH-İSRAİL SAVAŞI

Hizbullah’ın 8 Kasım 2023'te güney cephesini açmasından bu yana İsrail ile yaşanan çatışma, her iki tarafın da çabalarıyla tam ölçekli bir savaşa dönüşmemesi hedefini şimdilik tutturmuştu. Her iki taraf da dinamik fakat kontrollü angajman kuralları belirlemişti. Normal şartlarda olsa Hizbullah’ın küçük çaplı saldırıları tarafları 2006 Temmuz Savaşı’na benzer bir geniş çaplı savaşa sürükleyebilirdi. Ancak bu birçok nedenden dolayı gerçekleşmedi. 

İsrail’in Gazze ile meşgul olması ve Hizbullah’ın artan askeri kapasitesinden haberdar olması, tarafların yeni angajman kuralları belirlemesine yol açtı. İsrail, Hizbullah’ın Lübnan'ın güneyindeki etkinliğini sınırlandırmak için Litani Nehri’nin güneyinde bir tampon bölge oluşturmayı amaçlarken, bu süre zarfında kontrollü bir gerilim stratejisi izlemeye karar verdi.

Savaşın on bir ayı geride bırakmasıyla birlikte iki taraf arasındaki kayıplar dengesiz bir tablo ortaya koyuyor: İsrail tarafında 20 askerin ölümüne karşın, Hizbullah 440 savaşçısını yitirdi. Sivil kayıplar açısından da benzer bir dengesizlik mevcut; yaklaşık 100 sivil hayatını kaybederken, İsrail’de bu sayı 10 civarında. Yerinden edilen insan sayısı Lübnan'da 150,000'e ulaşmış durumda, İsrail'de ise bu sayı 60,000 ile 120,000 arasında değişiyor. İsrail’in kuzeyinden Hizbullah roketleri nedeniyle evini terk ederek güney bölgelere kaçmak zorunda olan yaklaşık yüz bin insan, an itibariyle Hayfa, Telaviv ve diğer kentlerdeki otellerde kalıyor. Bu otellerin parasını da hükümet ödüyor. 

Ancak İsrail ve Hizbullah, tam ölçekli bir savaşa girmeme noktasında belirlenen angajman kuralları üzerinde bir konsensüs içerisinde olsalar da dün ve bugün, toplam 27 kişinin hayatını kaybettiği yaklaşık 4 bin kişinin yaralandığı çağrı cihazları ve telsizler üzerinden gerçekleşen saldırılar, bu konsensüsü bozabilir. İsrail Savunma Bakanı Gallant’ın bugün ve dünkü saldırıları kast ederek belirttiği gibi savaş yeni bir aşamaya girmiş durumda. 

Öte yandan İsrail’in aslında Lübnan’a çağrı cihazları ve telsizler üzerinden düzenlediği bu saldırıyı kapsamlı bir bölgesel savaşın çıkması durumu için planladığı ancak iki Hizbullah üyesinin çağrı cihazlarındaki garipliği fark etmeleriyle bu operasyonun erkene alındığı iddiaları da Lübnan ve Arap basınında dillendiriliyor. Tabii Netanyahu’nun böyle bir saldırı üzerinden Hizbullah ve İran’ı savaşa çekmeye çalıştığı husus da bir başka senaryo olarak tedavüle sokulmuş durumda.

Ancak durumlar nasıl olursa olsun İsrail açısından durum oldukça netameli. Soykırım boyunca ABD’den sonra en İsrail yanlısı hattı takip eden Alman hükümetinin İsrail’e silah ihracatını askıya alma ve silah anlaşması lisanslarını iptal etme konusunda aldığı kararlarda da görüldüğü gibi uluslararası toplum giderek İsrail aleyhine dönerken İsrail ordusu Gazze’ye ağır silahlar ve uçaklarla yüklenmesine rağmen hala atılan roketlere ve Filistinli savaşçıların saldırılarına engel olamıyor. Tünelleri bırakın tahrip etmeyi, çoğunu tespit edebilmiş dahi değil. Sivil yıkım çok büyük, acılar çok derin ancak Hamas ve genel olarak Filistin direnişi, uzun soluklu bir mücadeleye hazır olduğunu, yüksek bir kendini yenileme kapasitesine sahip olduğunu gösterdi. 

Hedeflerinin hiçbiri gerçekleşmediği için Netanyahu’nun daha hırçınlaşacağını ve ABD’nin ateşkes için göstermelik bütün bastırmalarına rağmen operasyonlarını genişleteceğini, çok da uzak olmayan bir zaman diliminde Lübnan’a bir kara operasyonu başlatabileceğini öngörmek mümkün. Ancak o zaman İran’ın doğrudan ya da müttefikleri üzerinden balistik füzeleriyle savaşa dahil olmayacağını, Hizbullah’ın ise şimdiye kadar kullanmadığı silahları asla kullanmayacağını kimse garanti edemez. 

Netanyahu’nun peşine takılmış ve ne kadar sivil öldürürse öldürsün ABD desteğini garantilemiş olan İsrail’in bu provakasyonları daha ne kadar sürer ve kayıplarına daha ne kadar tahammül eder bilemeyiz ama İsrail’in mevcut dengeler içerisinde görünenin aksine işinin hiç de kolay olmadığı aşikar.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER