Işıkları açıp kapatmak mı, ampulü değiştirmek mi?
KÖŞE YAZILARIIşıkları açıp kapatmak mı, ampulü değiştirmek mi?
ERKEN SEÇİM: NE KADAR ERKEN?
Son bir aydır hayretle yorumcuların, gazetecilerin hatta CHP’li eski milletvekillerinin Özgür Özel’i, erken seçim için iktidarı zorlamamasından, yüksek ses çıkarmamasından dolayı eleştirirken izliyorum. CHP’de hemen her döneminde bir grup kurmay, en büyük muhalefeti yine kendi partisinin liderine yaptı, yapıyor. Dolayısıyla bunda şaşıracak bir şey yok diye düşünebiliriz. Ancak parti ilk kez böyle büyük bir başarı yakalamışken, deneyimli siyasetçilerden çıkan bu yüksek sesin böyle yükselmesini kasıtlı bulduğumu da söylemeliyim. Zira, henüz genel seçim yenilgisinin üzerinden sadece14 ay geçti. Bu yenilgi üzerinden çok kısa süre sonra CHP yönetimi değişti, yerel seçimler yaşandı ve ilk kez CHP büyük bir başarı elde etti. Ancak bu başarı, yıllardır iktidarda olan partilerin ittifakının karşısında genel seçimlerde yine ezici bir başarı elde edileceği anlamına gelmez, gelmediği de güvenilir anketlerde belli. Erdoğan, tekrar seçilebilmek için her kozu oynayacağını bildiğimiz bir lider. Seçim aritmetiğinin erken seçim konusunda muhalefetin yanında olmadığı da aşikâr. Dolayısıyla Türkiye’nin içinde bulduğu bu kaos ortamında, CHP henüz kendisini anti-Erdoğanist cephedeki tek çare olarak konumlandıramamışken; ısrarlı bir erken seçim isteği muhalefet seçmenini bölmekten, yeni bir kaos yaratmak başka bir işe yaramayacaktır. Ancak, kuşkusuz ekonomik krizin derinliğini ve nedenlerini ısrarla ve tekrar tekrar haykırmak, mitingler yapmak, sokağın sesini örgütlemek muhalefetin ilk görevi. Fakat bunu yaparken ilk hedefin tek başına iktidar olması gerekiyor. CHP’nin yeni yönetimi, göreve geldiğinden beri attığı stratejik adımlarda da, saha çalışmalarında, mitinglerde de doğru ve etkin bir yönetim anlayışı benimsedi. Arada yol kazaları olmadı değil, yaşandı. Ancak bu kadar çok bağımsız değişkenin olduğu ortamlarda iletişim hataları da neredeyse kaçınılmaz. CHP’nin kemik kitlesi olmayan seçmen gruplarının partinin devleti yönetebilecek donanım ve iradeye sahip olduğunu görmeleri, heyecan duymaları, bir memleket meselesi olarak iktidarın değişmesine ikna olmaları gerekir. Toplumun harekete geçme dürtüsüne alan açmak, tepki verme iştahını kabartmak muhalefetin en temel görevidir.HAREKETE GEÇME DÜRTÜSÜNE ALAN AÇMAK
Muhalefetin en önemli görevi, vatandaşın harekete geçme dürtüsüne alan açmak olmalı. Ekonomik krizin bu kadar yükseldiği, iktidarın seçmene ulaşma potansiyelinin bu kadar düştüğü, örgütlü olmayan vatandaşların da tepkilerini sesli olarak dile getirmeye başladığı dönemler muhalefet partileri için çok önemli bir fırsat barındırıyor. Halka, devleti yönetebilme kapasitelerini, çözüm önerilerini hatta ideolojilerini anlatmak için uygun bütün koşullar hükümetin yanlış politikaları ve kibri yüzünden kendiliğinden oluşturulmuş durumda. Ancak bu kadar siyasi fırsat, beraberinde ciddi siyasal riskleri de barındırıyor. Siyasal riskleri tolere edebilmenin ve/veya göğüste yumuşatarak egale etmenin tek yolu doğru stratejik iletişim. Anti-Erdoğanist cephe son yerel seçimlerdeki heyecanını ekonomik zorlukların yaşadığı sıkıntılara feda etmiş durumda. O heyecanı tetiklemek, umut yaratmak için de yapılması gereken en önemli şey, önce seçmeni ayrı hedef kitleler halinde bölerek örgütlü bir tepki yaratılmasına alan açmak. Bu alanı doğru kullandıktan sonra da hükümete verilecek tepkinin konsolide edilmesini sağlamak olmalı. CHP, temalı mitinglerle tam da bu stratejiyi uyguladı. Ancak tüm tepkilerin konsolide edilmesi için yapılan ışıkları açma kapama eylemi halkta karşılık bulmadı. Her ne kadar bu tür eylemler zamanla büyüyen eylemler olsa da, eylem çağrısının, eylem içeriğinin ve hedefinin doğru anlatılmadığı ve daha önemlisi bu eylemin doğru planlanmadığı da bir gerçek. Eylem planlarken; eylemin amacının doğru anlatılması, eyleme katılacak kitlelerin doğru tanımlanması, eylemin ne kadar süreceğinin belirtilmesi cevaplanması gereken ilk sorular. Işık açma kapama eylemi, planlanmadan halkta olması beklenen coşkuyu yaratmadan başladı. Siyasilerin çoğu zaman düştüğü önemli bir tuzak var; içgörüyle hareket etmek, “bence şimdi doğru zaman” demek. Oysa vatandaş bireysel olarak tepki gösterdiği konularda dahi toplumsal bir tavır koyma konusunda çekingen davranır. Üstelik, toplumsal muhalefet tabanı homojen bir taban değil. Muhafazakârlar, milliyetçiler, liberaller, sosyalistler, sekülerler Türkiye’nin temel sorunlarından benzer şekilde etkilenebilirler, bireysel olarak da aynı sesi yükseltebilirler. Ancak bu seçmen kümelerinin hepsini aynı eylemde buluşturmak için seçmenlere eylemi çok iyi anlatmak, hedefi doğru tanımlamak gerekir. Son yerel seçimlerdeki dinamiklerin genel seçimlerde de geçerli olabilmesi için öncelikle emanet oyların kalıcı hale getirilmesi gerekir. CHP’nin kemik kitlesi olmayan seçmen gruplarının partinin devleti yönetebilecek donanım ve iradeye sahip olduğunu görmeleri, heyecan duymaları, bir memleket meselesi olarak iktidarın değişmesine ikna olmaları gerekir. Toplumun harekete geçme dürtüsüne alan açmak, tepki verme iştahını kabartmak muhalefetin en temel görevidir. Ancak yıllardır tek adam rejimiyle yönetilen ülkemizde, toplum tepkisini yönetmek de stratejik iletişim planının bir parçası olmak zorunda. Erken seçimin zamanlaması kesin olmasa da seçimin 2028’de olmayacağı kesin. Bu durumda, bu zor ve çok bilinmeyenli denklemde muhalefetin hata payı olmamalı. Siyasette üç yanlış bir doğruyu değil, bir yanlış çok sayıda doğruyu götürebilir. O yüzden atılacak her yeni adımı bir seçim kampanyası gibi kurgulamak gerekir.İlginizi Çekebilir