İran ile Trump arasındaki ikinci raund nasıl geçecek?
DIŞ POLİTİKATrump, bölgede Hizbullah ve Hamas başta olmak üzere İran’ın vekil örgütlerini dağıtmak ve maksimum ambargolarla iyice zayıflamış bir İran rejiminin varlığından yana. Havuç ve sopa politikası gözetildiğinde; İran’a karşı Trump daha küçük bir havuç ve daha büyük bir sopa kullanmak istiyor ve böylelikle İran’ı mutabakat masasına oturtmaya zorlayarak alabileceği maksimum tavizlerle yeni bir anlaşma sağlamak istiyor.
Amerika’nın en zorlu seçim süreçlerinden biri sonuçlandı ve Donald Trump yeniden ABD Başkanı olarak seçilmeyi başardı. Bu süreci şüphesiz İran da en başından beri yakinen takip ediyor. Sadece takip etmekle kalmadı; ABD istihbarat kurumları, Microsoft, Google ve Meta gibi şirketler İran’a bağlı hackerların fishing, sahte site yapmak, yalan haber üretimi, siber saldırılar, yapay zekâ ve deep fake, manipülasyon, dezenformasyon, çarpıtma gibi yöntemlerle ABD seçimlerine müdahale etmeye çalıştığını iddia ettiler.
İran makamları bu iddiaları reddetseler de İranlı hackerlar hem Trump’ın hem de Harris’in kampanyalarına yönelik saldırılar yaptılar ancak ağırlıklı olarak Trump’ı hedef aldılar. İran rejimi için özellikle 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana İsrail ile yaşanan yeni savaş konsepti ve tarafların ilk kez birbirlerinin içine saldırı düzenlemeleri çerçevesinde İsrail’in ve Benyamin Netanyahu’nun bizzat dostu olan Donald Trump’ın seçilmesi çok daha riskli bir durumdu ve bundan böyle olabilecekleri öngöremedikleri için bunu hiç istemediler.
Öte taraftan; Harris’in yönetimiyle daha kolay anlaşmaya varabileceklerini ve daha öngörülebilir politikalara sahip olduklarını düşünüyorlardı çünkü Harris’in ekibinde İran’la 2015’te nükleer mutabakat imzalayan Obama’nın ve sonrasında Biden’ın ekibinden anlaşmaya daha yatkın üyeler vardı ki bu durum İran rejiminin tercih ettiği sonuçtu. Böylelikle; Trump’ın seçilmesi İran rejiminin uykularını kaçırmaya başladı bile.
TRUMP, İRAN’IN EKONOMİSİNE FELÇ EDİCİ DARBELER VURDU
İran’ın Donald Trump’ın seçilmesinden taraf olmamasının bazı sebepleri var. Öncelikle Trump, İran’la P5+1 ülkeleri arasında imzalanan nükleer mutabakattan 2018 yılında tek taraflı olarak çekildi, Devrim Muhafızlarını ve İran’ın üst düzey yetkililerini kara listeye aldı ve ardından başlattığı maksimum ambargo ve baskı sistemiyle İran’ın ekonomisine başta petrol satışı ve bankacılık sistemi olmak üzere felç edici darbeler vurdu. Son Biden yönetiminde İran Çin’e 40 milyar dolarlık petrol satışı yaptı, İran’ın bloke edilen paraları serbest kaldı ve pek çok ambargo ABD tarafından görmezden gelindi ancak bu durum Trump’ın seçilmesiyle birlikte mutlaka değişecek ve İran ekonomik olarak darbe alacak.
Ayrıca Trump ilk döneminde İsrail’e tam destek verdi; başkentini Kudüs olarak tanıdı ve İbrahim Anlaşması çerçevesinde başta Suudi Arabistan’la olmak üzere İsrail’in Körfez ülkeleriyle ilişkilerini normalleştirmeye çalışarak İran’ı daha da çerçeveledi. Trump’ın ilk başkanlık döneminde İran’a yönelik belki de en önemli darbesi İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’ye 2020’de Irak’ta yapılan suikastın emrini vermek oldu. Kasım Süleymani, İran’ın bölgesel politikalarını belirleyen, yürüten ve sahada bizzat uygulayan, hem siyasetçi hem asker olan, şahsi ilişkileri ve karizmasıyla İran’ın bölgedeki vekil örgütlerini bir arada tutarak yöneten, birleştiren, silah ve mühimmat sağlayan, para ulaştıran ve İran’ın bölgedeki keskin kılıcı olan bir isimdi.
ABD’nin seçilmiş başkanı Trump’ı ve rejim muhalifi gazeteci Masih Alinejad’ı son başkanlık seçimlerinden hemen önce öldürmeyi planlayan İran Devrim Muhafızları’na bağlı iki kişi ABD’de yakalandı.
TRUMP’I ÖLDÜRMEK İSTEYEN İRAN’A BAĞLI İKİ KİŞİ YAKALANDI
Kasım Süleymani’nin ölüm emrini vermesiyle birlikte Trump ile İran rejimi arasında kişisel bir husumet başladı. İlk başkanlık döneminin bitmesinin ardından İran’ın Trump’a suikast girişimleri olduğu biliniyordu ama bu durum geçtiğimiz gün başka bir boyut kazandı. FBI’ın deşifre ettiği ve ABD Adalet Bakanlığı’nın detaylarını açıkladığı üzere; ABD’nin seçilmiş başkanı Trump’ı ve rejim muhalifi gazeteci Masih Alinejad’ı son başkanlık seçimlerinden hemen önce öldürmeyi planlayan İran Devrim Muhafızları’na bağlı iki kişi ABD’de yakalandı.
Şu an İran’da bulunan, 1990’lı yıllarda 14 yıl ABD cezaevlerinde kalmış olan, aslen Afgan olan ve sonradan İran vatandaşlığına geçerek Devrim Muhafızları’na katılan Ferhad Şakeri isimli şahıs New York’ta iki kişiye 100 bin dolar vererek bu iki suikastı organize etti. Yayınlanan resmî bilgilere göre, İran Devrim Muhafızları Ordusu 7 Ekim 2024 tarihinde Ferhad Şakeri’den Trump’ın seçimlerden hemen önce öldürülmesi için bir plan hazırlamasını, her türlü maddi ve lojistik desteğin kendisine ve ekibine verileceğini ve gerekirse suikastı seçimlerden sonra da yapabileceğini söyledi.
İran makamları bu iddiaları reddetti ancak bu durum bundan böyle İran-Trump ilişkilerine şüphesiz olumsuz yansıyacak. Ne İran rejimi Kasım Süleymani gibi bir ismin ölüm fermanını imzalayan Trump’la kolayca müzakere masasına oturabilir ne de Trump kendisini defalarca kez öldürmeyi planlayan İran rejiminin yaptıklarını kolayca görmezden gelebilir. Bu durum zaten 7 Ekim 2023’den sonra allak bullak olmuş Ortadoğu iklimini daha da içinden çıkılmaz bir hale getirebilir.
İran’ın 45 yılda İsrail’e karşı en önemli caydırıcı gücü geliştirdiği füze programı, nükleer silah yapma tehdidi ve İsrail’in etrafını Lübnan’da, Filistin’de, Yemen’de, Suriye’de ve Irak’ta sardırdığı vekil örgütleriydi. Bu sistem İran ve İsrail’in birbirleri içine yaptıkları ilk direkt saldırıdan sonra çöktü ve İran’ın caydırıcılığına güvenliğini sağlama gücüne ağır darbeler vurdu. İran’ın İsrail’e karşı en güçlü kılıcı ve kalkanı olan Lübnan Hizbullah’ının kurmay zekâsı çöktü, Hamas’ın liderliği çöktü, Irak’ta İran’a bağlı grupların arasında ciddi tartışmalar ve rahatsızlıklar var, Suriye’de Esad’ın Golan Tepeleri mevziisinden gerekli desteği sağlayıp sağlamayacağı bilinmiyor. Yani İran’ın bölgedeki asimetrik savaş kabiliyeti bir hayli hasar gördü ve caydırıcılığı azaldı. İran ve İsrail artık yeni bir eşikteler ve Trump’ın gelişi bu denklemi olumsuz anlamda altüst etme potansiyeline sahip.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir; Trump İran’da bir rejim değişikliğinden ve topyekûn bir savaştan yana değil. Bu tavrını seçim sürecindeki konuşmalarında defaatle söyledi ve asıl hedefinin bölgedeki savaşları bitirmek ve İran’ın nükleer silaha erişimini engellemek olduğunu söyledi. Trump, bölgede Hizbullah ve Hamas başta olmak üzere İran’ın vekil örgütlerini dağıtmak ve maksimum ambargolarla iyice zayıflamış bir İran rejiminin varlığından yana. Havuç ve sopa politikası gözetildiğinde; İran’a karşı Trump daha küçük bir havuç ve daha büyük bir sopa kullanmak istiyor ve böylelikle İran’ı mutabakat masasına oturtmaya zorlayarak alabileceği maksimum tavizlerle yeni bir anlaşma sağlamak istiyor.
Ancak durum hem Trump hem de İran açısından bir hayli girift. İran şu an İsrail’e bir misilleme yapmanın arifesinde ancak Trump’ın seçilmesiyle birlikte İran’ın İsrail’in içine yapacağı bir saldırının sonuçları Biden yönetiminin tepkisinden çok daha ağır sonuçlar doğurabilir. İran, uzun zamandır çok ciddi bir istihbarat ve güvenlik zaafı içerisinde. İsrail hem İran devleti içinden hem yerel halktan hem de İran’ın içindeki rejim karşıtlarından çok kolay ajan devşirebiliyor, yerel işbirlikçiler bulabiliyor, operasyonlarına mühimmat ve insan gücü bularak lojistik destek sağlayabiliyor. Trump’ın gelişiyle birlikte İran’ın içindeki bu sarmal daha da vahimleşebilir ve misilleme saldırıları yapmakta eli zayıflayabilir.
Devrim Muhafızları Ordusu’nun başını çektiği İran’ın radikal muhafazakâr kanadı İran’ın bekası ve caydırıcılığı için artık atom bombası yapması gerektiğinden ve İsrail’e daha sert misillemelerin yapılmasından yana olsalar da reformist ve ılımlı kanadın desteğiyle iktidara gelen İran’ın yeni Cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan, batı dünyasıyla ilişkilerin yeniden geliştirilmesinden yana ve İsrail’le direkt bir sıcak savaş istemiyor çünkü sıcak savaşta karşılarında kaçınılmaz olarak Trump’ın başında olduğu ABD’yi de bulacaklarını biliyor.
İran içindeki ağır ekonomik kriz de sıcak bir savaşı rejimin beka sorununa çevirebilir. Ülkedeki son durum ciddi bir siyasal meşruiyet krizinin varlığını, halkın rejimden kopuşunu ve herhangi bir değişimin yaşanacağına yönelik inancın bittiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu kopuş İran’da yaşayan tüm siyasi, etnik ve mezhebi kesimler için geçerli. İran, içinde bulunduğu toplumsal dinamikler, ağır ekonomik kriz, hayat pahalılığı, derin yolsuzluk ve yoksulluk gözetildiğinde ilerleyen dönemlerde ciddi toplumsal reaksiyonlarla ve geniş eylemlerle karşı karşıya kalabilir. Yani İran’ın içeride yeterli bir halk desteğinin olmaması durumu rejim için daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor.
Öte taraftan; Trump’ın yönetiminde yeni Savunma Bakanı olması beklenen Mike Pompeo ve yeni Dışişleri Bakanı veya Ulusal Güvenlik Başdanışmanı olması beklenen Brian Hook gibi İran’a yönelik şahin politikalar benimseyen isimlerin varlığı Trump’ın İran’a karşı politikalarının zamanla daha da sertleştirmesine sebep olabilir. Özellikle İran’ın suikast listesinde olduğu bilinen eski Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun nasıl bir etki yapacağı önemli.
Artık ilk dönemine göre çok daha tecrübeli bir Donald Trump olsa da Ortadoğu’da birkaç cephede yürütülen savaşın ne gibi sonuçlar doğuracağı ve Trump’la birlikte İran ile İsrail’in bundan böyle nasıl bir çatışma angajmanı uygulayacakları gibi olgular hala meçhul. İsrail, İran’ın ve vekil örgütlerinin zayıfladığı bu dönemin İran’ın nükleer tesislerini vurmak için en önemli an ve fırsat olduğunu düşünüyor ve Trump’ın yeni yönetimi içinden bu sava dair çok güçlü destekçileri var. Böylelikle; bundan böyle İsrail’in eli İran’a yönelik daha stratejik bölgelere daha kapsamlı saldırı yapmak noktasında rahatlayabilir ve önü açılabilir.
İran ise 45 yıllık rejim tarihinde hiç olmadığı kadar ikilimde; çünkü Kasım Süleymani’nin ölüm emrini veren Trump’la müzakere masasına oturmayı radikal muhafazakâr kitlesine açıklayamaz. Eğer İsrail’e saldırmaya devam ederse karşısında Trump’ın Amerika’sını bulabilir ve bekasına yönelik tehditler yaşayabilir. Eğer kendi başkentine kadar ulaşan direkt İsrail saldırısına etkili bir cevap vermezse de hem içerideki radikal muhafazakâr tabanını konsolide etmekte zorlanabilir hem bölgede kendisine bağlı vekil örgüt ve gruplar üzerindeki kontrolünü, etkisini ve ağırlığını kaybetmekle karşı karşıya kalabilir.
Son tahlilde; zaten savaş girdabı içerisinde boğulmakta olan Ortadoğu’yu Donald Trump’ın gelmesiyle daha da zor günler bekliyor…
İlginizi Çekebilir