© Yeni Arayış

İnternet trafik bilgileri ve HTS kayıtları sonsuza kadar saklanabilir mi?

AİHM, Benedik/Slovenya kararında başvurucunun, internet servis sağlayıcının kişisel verilerini 6 ay sakladığını ileri sürmesine rağmen, bu hususun iç hukukta dile getirilmediğini belirterek bu şikayeti kabul edilmez bulmuştur (§ 76 vd.). Her ne kadar bu veriler dosyalardan imha edilmediği sürece iç hukuk yolları açık olsa da verilen saklanma süresiyle ilgili hususlar ankesör, Bylock ve HTS kayıtlarının delil kabul edildiği tüm yargılamalarda mutlaka ileri sürülmelidir.

Özet

AİHM yakın tarihlerde, başta ankesör ve Bylock olmak üzere güncel yargılamaları da yakından ilgilendiren iki önemli ihlal kararı vermiştir. Mahkeme, kişisel veri niteliğindeki bilgilerin saklanması gereken süreden daha fazla saklanmasını özel yaşama saygı hakkının ihlali (AİHS m. 8) kabul etmiştir. Kararlarda yer verilen hususlar, silinmesi gerekirken saklanmaya devam edilen ve bu nedenle hukuka aykırı hale gelen HTS kayıtları ve internet trafik bilgilerine dayanılarak verilen cezaların hukuksuzluğunu bir kez daha ortaya koymuştur. 

1. AİHM’in Škoberne/Slovenya Kararı

a.  Karara Konu Olay 

Rüşvet suçundan yürütülen bir soruşturmada ulusal mahkeme, eski bir hakim olan başvurucunun kullandığı telefona ilişkin iletişim kayıtlarının hizmet sağlayıcılarından istenmesine karar vermiştir. Hizmet sağlayıcıları, mahkemenin talebindeki daha uzun dönem yerine, sadece yasal olarak bu bilgileri tutmak zorunda oldukları 14 aylık süreye ilişkin verileri mahkemeye göndermişlerdir. Başvurucu, bu bilgilere dayanılarak mahkum edilmiştir.


AİHM, başvurucunun iletişim verilerinin tutulmasına temel oluşturan yasadaki ilgili hükümlerinin “yasallık niteliği” şartını karşılamadığını ve başvurucunun 8. madde haklarına müdahaleyi “demokratik bir toplumda gerekli olanla” sınırlandıramadığını belirterek; söz konusu iletişim verilerinin tutulmasının, onlara erişilmesinin ve bilgilerin işlenmesinin 8. maddeyi ihlal ettiğine karar vermiştir.

b. AİHM’İN İHLAL GEREKÇESİ

Başvurucunun özel hayatına müdahale teşkil eden iletişim verilerinin tutulmasının ulusal hukukta yasal bir temelinin bulunduğunda ve verilerin bir mahkeme kararına dayanılarak alındığında tartışma yoktur (§ 130). Ancak AİHM, yer bilgisinin, iletişim kurulan kişilerin, iletişim örgüsünün belirlenmesi yoluyla kişilerin özel hayatını ilgilendiren bilgilerin sistematik biçimde toplanması ve saklanmasının temel haklara geniş kapsamlı ve özellikle ciddi bir müdahale oluşturduğunu belirtmiştir (§ 134).

Zira, ilgili yasada iletişim bilgilerin hangi amaçlar için tutulduğu belirtilmekle birlikte, bu tedbirin kapsamının ve uygulanışının çerçevesini çizen hükümler yoktur. Tedbirin “demokratik bir toplumda gerekli olanla” sınırlı kalmasını sağlayacak hükümlerin veya mekanizmaların bulunmaması AİHS'in 8. maddesiyle bağdaşmamakta ve bilgilerin tutulma süresinin kayda değer bir süre olan 14 ayla sınırlandırılması da bu sonucu değiştirmemektedir (§ 139).

AİHM'e göre iletişim verilerinin tutulmasının 8. maddeye aykırı olduğu durumlarda; bu bilgilere yetkili makamlarca erişilmesi, sonrasında işlenmesi ve saklanması bu maddeyle bağdaşmaz (§ 144). AİHM, başvurucunun iletişim verilerinin tutulmasına temel oluşturan yasadaki ilgili hükümlerinin “yasallık niteliği” şartını karşılamadığını ve başvurucunun 8. madde haklarına müdahaleyi “demokratik bir toplumda gerekli olanla” sınırlandıramadığını belirterek; söz konusu iletişim verilerinin tutulmasının, onlara erişilmesinin ve bilgilerin işlenmesinin 8. maddeyi ihlal ettiğine karar vermiştir (§ 147).

Mahkeme, verilerin saklanmasıyla ilgili düzenlemelerdeki belirsizlik ve verilerin ne zaman silinmeleri gerektiğine ilişkin bir düzenlemenin bulunmaması nedeniyle yeterince öngörülebilir olmadığını ve bu durumun AİHS’in 8/2 maddesi'ni ihlal ettiğini tespit etmiştir. Bulgaristan Adalet Bakanlığı, verilerin süresiz saklanması gerektiğini savunurken, CPDP bu verilerin kayıt kartlarıyla birlikte silinmesi gerektiğini belirtmiştir. AİHM, düzenlemelerdeki belirsizlikleri öngörülebilirlik ilkesine aykırı bulmuştur.

2. AİHM’İN BORİSLAV TONCHEV /BULGARİSTAN KARARI

a. Başvuruya Konu Olay 

Veri sahibi başvurucu, Temmuz 2004'te Bulgaristan'da Ceza İnfaz Kurumu Genel Müdürlüğü'nde gardiyan olarak işe başlamıştır ve bu işe başlayabilmek için adli sicil kaydının temiz olması gerekmektedir. Ancak, başvurucu iş başvurusu yaptığı dönem ile işe alınması arasında alkollü araç kullandığı için idari ceza almıştır. Başvurucu; 2012 yılında Adalet Bakanlığındaki başka bir pozisyon için başvurmuş, fakat adli sicil kaydına işlenen bu ceza nedeniyle hem başvurusu reddedilmiş, hem mevcut işinden çıkarılmıştır.
 

b. Başvurucunun İddiaları


Başvurucu, adli sicil kaydının beş yıllık saklama süresine tabi olduğunu ve süre dolduktan sonra silinmesi gerektiğini belirterek, meslekten çıkarılmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek dava açmıştır. Ancak, açtığı dava reddedilmiş, üst mahkeme de bu kararı onamıştır.
Başvurucu, bunun üzerine Adalet Bakanlığı'nın verilerini yasa dışı işlediğini belirterek Bulgaristan veri koruma otoritesine (CPDP) şikayette bulunmuştur. CPDP, başvurucuyu haklı bulmuş ve adli sicil verileri beş yıldan fazla saklandığı için para cezası vermiştir. Ancak, bu karar daha sonra iptal edimiştir.
 

c. AİHM’in İhlal Gerekçesi
 

Başvurucu, bu karar üzerine  AİHM’e başvurmuş ve verilerinin yasa dışı işlendiğini iddia etmiştir. Mahkeme, verilerin saklanmasıyla ilgili düzenlemelerdeki belirsizlik ve verilerin ne zaman silinmeleri gerektiğine ilişkin bir düzenlemenin bulunmaması nedeniyle yeterince öngörülebilir olmadığını ve bu durumun AİHS’in 8/2 maddesi'ni ihlal ettiğini tespit etmiştir. Bulgaristan Adalet Bakanlığı, verilerin süresiz saklanması gerektiğini savunurken, CPDP bu verilerin kayıt kartlarıyla birlikte silinmesi gerektiğini belirtmiştir. AİHM, düzenlemelerdeki belirsizlikleri öngörülebilirlik ilkesine aykırı bulmuştur (§ 130 vd.)

3. Bu Kararları Güncel Yargılamalar İçin Önemli Kılan Hususlar 

AİHM’in Škoberne kararına konu olayda, Slovenya yasaları gereğince iletişim verilerinin en fazla 14 ay tutulmasına, Borislav Tonchev/Bulgaristan kararına konu olayda da adli sicil kayıtlarının en fazla 5 yıl tutulmasına izin verilmiştir. AİHM ise Slovenya’daki 14 aylık saklama süresinin bile kayda değer derecede uzun olduğunu, Bulgaristan’daki düzenlemelerin de özellikle silinmeleri gereken sürelere ilişkin hükümler içermemesi nedeniyle öngörülebilir olmadığını belirtmiştir. 

Türk hukukunda ise 5809 sayılı Elektrik Haberleşme Kanuna dayanılarak çıkarılan Elektronik Haberleşme Sektörüne İlişkin Yetkilendirme Yönetmeliği’nin 19/f maddesinde erişim sağlayıcı olan veya telefon hizmeti sunan işletmecilerin 11/6/2016 tarihine kadar bir yıl, bu tarihten sonra da iki yıl,  Elektronik Haberleşme Sektöründe Kişisel Verilerin İşlenmesi ve Gizliliğinin Korunması Hakkında Yönetmeliğin 13/1. maddesinde tanımlanan veri kategorilerinin de haberleşmenin yapıldığı tarihten itibaren en fazla bir yıl süreyle internet trafik bilgilerini saklayacakları belirtilmiştir. Dolayısıyla AİHM'in bu süreleri de uzun bulacağında şüphe yoktur. 

Škoberne kararına konu olayda Slovenya mahkemesi daha uzun bir döneme ilişkin iletişim kayıtlarının verilmesini istemesine rağmen, servis sağlayıcılar sadece yasal olarak tutmak zorunda oldukları 14 aylık süre ilişkin verileri mahkemeye iletmiş, bu süreyi aşan bilgileri göndermemişlerdir. Güncel yargılamalarda ise bırakın verilerin saklanma süresi olan 1 yıllık verileri istemeyi, 10 yıl geriye dönük veriler istenmekte ve hiç bir yetkisi olmayan ve verileri süresiz olarak saklayan BTK da mahkemelere göndermektedir. BTK'nın bu hukuka aykırı uygulaması Türkiye açısından bir diğer sorunlu husustur. 

AİHM, kişilerin özel hayatının mahrem yönlerinin belirlenmesine olanak tanıyan ve böylelikle bireylerin özel hayata saygı hakkını kullanmalarını kısıtlama getiren hükümlerin yasa niteliğinde olmadığını söylemiştir. Slovenya yasasında bu bilgilerin suçun önlenmesi, toplumsal düzenin sağlanması gibi genel amaçlarla saklandığına yer verilmesine rağmen AİHM, yasanın kapsamının ve uygulamanın çerçevesinin yeterince tanımlanmadığını, Bulgaristan daki düzenlemelerin de öngörülebilir olmadığını belirtmiştir. 

Türk hukukunda ise konunun düzenlendiği 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununun 51. maddesinin 2 ve 10. fıkralarında Slovenya yasasından farklı olarak hangi gerekçelerle iletişim verilerinin saklanacağına hiç bir şekilde yer verilmemiştir. Bu durumda, Slovenya'daki düzenlemeleri bile yasa niteliğinde görmeyen AİHM'in 5809 sayılı Kanundaki düzenlemeleri yasa niteliğinde kabulü imkansızdır. AİHM, iletişim verilerinin hizmet sağlayıcılar tarafından saklanmasına dayanak teşkil eden mevzuatın yasa niteliğini taşımadığından, bu bilgilerin istenmesi ve işlenmesini de özel hayata saygı hakkının ihlali kabul etmiştir. Aynı kabulü Türkiye'den gelen başvurular için de yapacağında tereddüt yoktur. 

Sonuç

AİHM'in Ekimdzhiev ve diğerleri/Bulgaristan kararından sonra Slovenya ve yine Bulgaristan ile ilgili verdiği kararlar da bir kez daha göstermiştir ki, HTS kayıtları ve internet trafik verilerinin saklanmasına ilişkin AİHM'in yasa niteliğinde kabul edebileceği bir düzenlemenin yer almadığı 5809 sayılı Kanun ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan yönetmeliklerde belirlenen ancak hiç bir dosyada uyulmayan 1 yıllık saklama süresi nedeniyle ankesör ve Bylock başta olmak üzere güncel yargılamalar kapsamında yapılacak başvurularda da ihlal kararı vereceğinde şüphe yoktur. Yani, Bylock'tan sonra ankesörlü telefondan aranma iddiaları da AİHM'den dönecek ve AİHM bir kez daha 8 yıldır bu gerekçeyle verilen cezaların hukuka aykırı olduğunu teyit edecektir. 

Haklarında ankesör ve Bylock iddiası olanlar mutlaka bu hususları dile getirilmeli ve daha önce paylaştığımız dilekçe örneklerini dosyalarına sunulmalıdırlar. Zira AİHM, Benedik/Slovenya kararında başvurucunun, internet servis sağlayıcının kişisel verilerini 6 ay sakladığını ileri sürmesine rağmen, bu hususun iç hukukta dile getirilmediğini belirterek bu şikayeti kabul edilmez bulmuştur (§ 76 vd.). Her ne kadar bu veriler dosyalardan imha edilmediği sürece iç hukuk yolları açık olsa da verilen saklanma süresiyle ilgili hususlar ankesör, Bylock ve HTS kayıtlarının delil kabul edildiği tüm yargılamalarda mutlaka ileri sürülmelidir.

***

 https://hudoc.echr.coe.int/?i=001-230885

 https://hudoc.echr.coe.int/?i=001-233106

 https://hudoc.echr.coe.int/?i=001-21467

 https://www.drgokhangunes.com/dilekceler/bylock-ve-ankesor-dilekce-ornekleri/

 https://hudoc.echr.coe.int/?i=001-18315

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER