İmamoğlu’nun ‘Demokrasi’ vurgusu ve Avrupalı Türkiye anlatısı
SİYASETİmamoğlu’nun ‘Demokrasi’ vurgusu ve Avrupalı Türkiye anlatısı
'İSTANBUL EVİ' ADIMI
Yaklaşan Avrupa Parlamentosu seçimlerine ilişkin olarak, ilerici ve sosyal demokrat partilerin neden kan kaybettiğini ve bu trendin daha geniş ölçekteki etkilerini sorgulayan İmamoğlu, popülist sağın yükselişi karşısında Avrupalı sosyal demokratlara Türkiye’deki yerel seçim stratejilerini örnek gösterdi. Güçler ayrılığındaki erozyonun, demokrasinin karşılaştığı en büyük tehdit olduğunu belirterek, bu sorunun uluslararası iş birlikleri ve stratejik karşılıklı bağımlılık içinde çözülebileceğini vurguladı. Ayrıca, Türkiye’deki seçim sonuçlarının, demokrasiye olan umudu yeniden yeşerttiğini ve başta gençler olmak üzere, milyonlarca insanı yeniden harekete geçirdiğini paylaştı. İmamoğlu'nun bu önerileri, Avrupa sosyalistlerinin mevcut politikalarını gözden geçirmeleri için önemli bir çağrı niteliğinde okunabilir. Bu çağrı, Avrupa Komisyonu Başkanı von der Leyen’in Maastricht Münazarası’nda Avrupa Muhafazakârları ve Reformcuları (ECR) grubuyla iş birliğine kapıları tümüyle kapatmayacağı sinyalini vermesi ve buna karşı Avrupalı Sosyalistlerin aşırı sağ ile her türlü iş birliğini kesin dille reddettiği Berlin Demokrasi Bildirisi arka planında hayat buldu. Paris’teki diğer duraklarında daha ziyade Büyükşehir Belediye Başkanı şapkasını takan İmamoğlu, Uluslararası Enerji Ajansı’yla sürdürülebilir ve güvenli enerji, Fransız Kalkınma Ajansı’yla ulaşım ve su yönetimi gibi geniş proje portföylerini ele aldı. Ayrıca, 2024 Yaz Olimpiyat Oyunları'nda spor diplomasisinin güzel bir örneğini sunması öngörülen İstanbul Evi’nin hazırlıklarını yerinde inceledi. Paris ziyaretini takiben, İBB ile AB Türkiye Delegasyonu'nun ortak ev sahipliğinde düzenlenen Avrupa Günü kutlamasında konuşan İmamoğlu, burada da Avrupa'nın demokratik değerler üzerine yükselen evrensel bir barış projesi olma niteliğini sorgulatan türde çeşitli sınamalara dikkat çekti. Örneğin göçmen ve mülteci sorununun AB dışındaki ülkelere aktarılmasını ve mültecilerin bu ülkelerde tutulmasının politika haline getirilmesini kesin bir dille eleştirdi. Yanı sıra İsrail'in Refah kentine askerî harekât başlatmasına seyirci kalmanın kabul edilemez olduğunu belirterek Avrupa'yı bu vahşete 'dur' demeye çağırdı. Türkiye'nin AB'ye katılım süreci perspektifinden, AB'nin genişleme politikaları tartışılırken Türkiye'nin adının geçmemesini sorguladı ve 60 yıldır süregelen ortaklık ilişkisinin ve 20 yılı aşkın süredir devam eden üyelik sürecinin göz ardı edilemez olduğunu vurguladı. İmamoğlu'nun İstanbul’dan yaptığı bu Avrupa Günü çıkışı, Paris konuşmalarıyla bir arada okununca Avrupa politikasında kararlı bir esneklik stratejisi benimseyeceğinin güçlü işaretlerini barındırıyor. Bu yaklaşım, tam üyelik hedefine odaklanırken değişen koşullara esneklikle uyum sağlayabileceğini ve hatta aynı zamanda gerektiğinde eleştirel bir pozisyon almak suretiyle AB ile ilişkilerdeki hassas dengeleri koruyacağına dair güçlü bir mesaj içeriyor. İmamoğlu'nun henüz resmi ziyarette bulunmadığı Brüksel’e gelişinin, AB çevrelerinde büyük bir merak ve yankı uyandırması kuvvetle muhtemeldir. Doğru zamanlama ile bu kilit adımı atması ve Türkiye-AB ilişkilerine yerelden neşet eden yepyeni bir boyut ve dinamizm aşılaması sürpriz olmayacaktır.İMAMOĞLU AVRUPA SÖYLEMİNİ GELİŞTİRİP GÜÇLENDİRİYOR
Ağustos 2023’te PolitikYol için kaleme aldığım Yerelden neşet etmek üzerine başlıklı yazımda, Ekrem İmamoğlu'nun yerelden, ulusala ve uluslararasına doğru evrilen yaratıcı çözümler geliştirme niyetinde bir siyasetçi olarak öne çıktığını yazmıştım. Yereli aynı zamanda uluslararası ve küresel bir aktör olarak değerlendiren ve bu perspektifle hareket eden İstanbul vizyonu, içe kapanık bir yaklaşımın aksine bölgesel ve küresel bağlantıları, ağları ve ilişkileri öncelemektedir. Mevcut rolü, İmamoğlu’na dünyanın en büyük ve önemli metropollerinden birini temsil ederek, yerel, ulusal ve uluslararası arenada üst düzeyde bir görünürlük sağlama ve geniş bir ajanda çerçevesinde güçlü bir etki yaratma fırsatı sunuyor. Paris ziyareti bağlamında ve akabinde İstanbul’da Avrupa Günü kutlamasında, İmamoğlu'nun Avrupa düzlemindeki söylemini özenle geliştirdiğini ve güçlendirdiğini gözlemliyoruz. Ekrem İmamoğlu'nun ortaya koyduğu geniş kapsamlı demokrasi vurgusu, Avrupa'nın güncel sosyalist ajandasına not düşen önemli bir adım olarak öne çıkıyor. Ayrıca, Türkiye'yi Avrupa'nın sorunlarına ve çözümlerine ortak bir paydaş olarak konumlandırarak daha geniş bir vizyonun işaretlerini veriyor. Avrupa Parlamentosu seçimlerinin ardından ve yeni AB Komisyonu'nun şekillenmesi sürecinde, İmamoğlu'nun Avrupa başkentlerindeki varlığını artıracağı ve çeşitli vesilelerle bu demokrasi vurgusu ve Avrupalı Türkiye anlatısını daha da yaygınlaştıracağı beklenebilir. Bu durum, Türkiye’nin Avrupa’daki özgül ağırlığının artmasında ve İmamoğlu'nun Avrupa parkesinde yükselen bir lider olarak kabul görmesinde belirleyici bir rol oynayacaktır. Henüz resmi ziyarette bulunmadığı Brüksel’e gelişinin, AB çevrelerinde büyük bir merak ve yankı uyandırması kuvvetle muhtemeldir. Doğru zamanlama ile bu kilit adımı atması ve Türkiye-AB ilişkilerine yerelden neşet eden yepyeni bir boyut ve dinamizm aşılaması sürpriz olmayacaktır.İlginizi Çekebilir